Kızılbaşlar’a-Desimliler’e SORMUŞLAR; “KENDİNLE KAVGA ETMEDİĞİN, BOŞ ZAMANLARI, NASIL DEĞERLENDİRİYORSUN?”
Duzgi Bava mekanı ve Madımak Katliamında “Ateşte semah dönen 33 pervane” Hasret Gültekin anıtı.
Madımak Katliamı ile ilgili “Ateşte Semah Dönenler” Onaları yakından tanıma şansım olmadı. Hepsini saygıyla anıyorum! Anadolu Aleviliğinde bir kırılma noktasıdır o katliam. 8 saat canlı naklen yayın ile bir inancın, güneşe-akla-ışığa koşan pervaneleri yakıldı. Devirleri daim, yolları ışık, menzilleri hakikat olsun… Bizim için, hatta tüm insanlık için çok önemlidir Madımak Katliamı ve acımız hala tazedir, kabuk bağlamamıştır!
Gelelim Duzgi Bava mekanına, Ya Kemere Duzgi mevzusuna. Kaç bin yıllık bir hikaye bilemiyorum. Ama en az 4.000 yıl önce izleri var. Belki de daha derin. Desim’de kaçıncı don-vücut-kılık olarak yaşandı, bilemiyoruz! Ama şunu biliyoruz, neredeyse Xızır ile eşdeş bir kült. Xızır, Spe-la (Beyaz ip) olarak geçerken, Duzgi Sure-la (Kızıl ip) olarak geçer. Kamiller, Pirler o nedenle bu iki ipi birbirine dolayarak, tek bir ip oluşturur,niyazı mühürler! İnsanlar, Duzgi Bava’nın mekanına çıkarken, yalın ayak çıkar. Bu birinin kapısına-Katına teşrif etmek gibidir. ayağındaki kir ve vücudundaki negatif düşüncelerden arınarak, o mekanı kirletmemeye dikkat edilir. Bu aynı zamanda oradaki bitki ve hayvanları hastalıktan, hatta toprağı ve taşı korumanın bir yoludur. Bedenen, ruhen temizlenmiş şekilde bu yol yürünür. Bu yol aynı zamanda yürürken insanın kendi içsel yolculuğudur. Çıplak ayak tabanı, çakıl, kum tanesi ile masaj yapılmış hissi uyandırır, olumsuz düşünceler, vücuttaki negatif güçler toprağa aktarılır, ruhu temizlemenin ilk basamağıdır bu aynı zamanda, kişi kendisiyle baş başa kalır…Duzgi’nin mekanına çırıl çıplak çıkmış olur, arınmış halde. Şimdi bu konuya muhatap olan arkadaşlara birkaç soru;
1-Neden Tasniyedeki Bone Uzağı dedesi olan Duzgi’ye “BAVA Duzgi” deriz de, Kemere Duzgi’ye “Duzgi BAVA” deriz? Bunu bir de “Muzır BAVA” derken yaparız. Yani sıfat arkaya gelir, nedeni nedir?
2-Kures e Khur, Saxeyder’in babasının adıdır. Oradaki Khur, sözcüğünün anlamı nedir? Fısıldamak mı, dağ mı, olgunlaşmış insan mı, küçük kulaklı mı? Peki Ku-res iki tarafın olgunu ile, batın ve zahirin kamili mi demektir. Ya da Batın ve Kamilin bilgisinin olduğu dağ mıdır? Batın ve Zahirin geçit noktası, eşiği midir? Neden oğul, babanın adını kaldırınca, kendini yok etmiş, sırlanmış ve çilehane dediğimiz halvete çekilmiştir?
3-Kara Keçi, “bır-kene” ya da ayağını yere sürüp, ses çıkarması neyi ifade eder?
4-Xızır, ilkbaharda asası ile toprağı yeşillendirip, üretimi başlatırken, Duzgi neden kışın, zemherinin en güçlüsünde bunu yapar, yapabilir?
5-Duzgi, ne demektir? Bu ismi nereden almıştır! İsim ve söylence arasındaki bağ nedir?
Duzgi’nin 4 kızkardeşi, yani pasif ama üreten gücü var. Gole Buyere, suyu ve şifayı temsil ediyorsa, diğerleri neyi temsil ediyor. Aktif güç ile harekete geçip, ürettiği nedir? Yoldaki önemi nedir?
5-Duzgi Bava’nın savaşçıları kimdir, kimlerdir? Xızırın Atı ile Duzgi’nin atı, gerçekte bize neyi anlatır…
6-Duzgi’nin kartalı kimdir, görevi nedir?
7-Neden, Kemere Duzgi söylencesi, Duzgi Bava söylencesinden daha öndedir? Tabi bu imgesel sorular çoğaltılabilinir. Ama inanın bunların yanıtları daha da çoktur! Örgüte, ırka, inanca bakış açısına göre her kafadan bir tanımlama çıkar. Hatta birileri çıkıp, Duzgi isminin Dızt-Hırsız ve oradan inek ve öküz hırsızı, diyecek kadar kendini kaybeder. Hatta bu kişiye, bu açıkılamasından sonra bir gazetede köşe yazarlığı verilir, Dersim belediyesinin parasıyla da her türlü masrafı karşılanarak panellere çağrılır… Bilim insanı diye de sıfat eklenir…
En kötüsü ise, siyasetin dine ihtiyaç duyması. Siyasi propaganda için dini kullanması, inancın merkezine oturma, inancı tanımlama gayreti. Oysa ikisi birbirinden çok farklı ve uzlaşmaz yapıdadır. Biri gücünü, emek-üretim-paylaşım-sermaya çelişkisinden alırken, diğeri imgelerden ve karanlıktan alır. Birinde soru sormak, eleştirmek, fikir ayrılıkları gibi özellikler varken, birinde sorgusuz inanç vardır. Neden diye sormak yerine, imgeleri yorumlarsın! Doğrumudur, yanlışmıdır onu tartışmayacağım. Ama ben şunu derim, Kızılbaşlar yüzlerini Güneş’e, bilgiye, aşka çevirdiği andan itibaren, din ile arasındaki göbek bağını da kesmiştir. Aklı öncelemiştir.
Peki, aklı önceleyen bir yapı, neden bu halde? Çatışmanın olduğu yerde, akıl tatildedir. Ya da çöptedir ve atıldır. Duzgi Bava’ya cem evi yapıldı. Bir sefer mimarisi dahi, kızılbaşlıkla örtüşmüyor. Duvar ve beton… Heykel… Yol yapımı. Hatta teleferik yapalım diyenler var… Nasıl oluyorda, böyle bir karar alınıyor! Nazmiye’de 70-80 yaş aralığıında olup, siyasetten uzak 20 insan bulsalardı ve onlara sorsalardı, Duzgi Bava’ya Heykel yapacağız, ne diyorsunuz? Bu günkü bu çatışma olmazdı. Aklı başında hiçbir insan, oraya heykel yapılmayacağını bilir. Peki bu karar nasıl alındı? Kaldı ki, Hasret Gültekin’in ailesinin onun uzantısında Madımak Katliamında katledilen 33 can’ın tüm ailesi, sevenleri hayal kırıklığına uğratıldı. Onlar için çok üzüldüm! Alınan karar en baştan hastalıklı, dolayısı ile bu vücudun bir yerde yıkılması gerekiyordu ve yıkıldı.
Ayrıca, Duzgi Bava kutsal mekanı, kimsenin babasının malı değildir, bir zümreye ait de değildir. Tüm anadolu kızılbaşlığının kutsalıdır. Sebebi ise, Kızılbaşlığı Ortodoks şeriatçı yapıdan kesin ayıran söylencesidir. Kızılbaşların, betona olan aşkı en kısa sürede son bulmalıdır. Doğa ile ikrar içinde olan bu inanç, özgün yapısına yüzünü çevirmelidir. Örneğin; Duzgi Bava dağına, 33 sıralık bir yer ayrılsaydı, her ceviz fidanı 30 liraya satılsaydı, bağışı yapan kişinin künyesi, parsel ve sırası ağaca asılsaydı, dikilseydi… Sanırım şu anda 30 yılda 1 milyon ağaç olurdu orada. Çam ağacından, kara ağaca, ardıçtan, kestaneye, kirazdan üzüm asmalarına, fındık dahi olurdu. Birinci sıra, Nesimi Çimen, Hasret Gültekin vs vs şu anda 1 milyon ceviz ağacı, 10 ar kilo ceviz verseydi, 10 milyon kilo ceviziniz olurdu ki, her yıl bir fabrika açardınız, ya da üniversite (misal)….Ayrıca, hayvanlar için beslenebilecekleri, yaşayabilecekleri yuva da olurdu. Doğa, kızılbaşın bedenidir, etidir. Hangi kızılbaş, doğa ile arasındaki ikrarı bozarsa, kendi etini yiyen yamyam gibi olur, yoldan dışarıya atılır. O nedenle, bir iş yaparken ben biliyorum, en doğrusu benimki düşüncesinden arınmamız gerekiyor. Toplumsal hassasiyetlere dikkat etmemiz, kendimizle barış içinde olmamız gerekiyor. Biz bu mikrobu nereden kaptık bilmiyorum ama vücudumuz gerçekten halsiz, bitkin, kırılgan… Hasret Gültekin’in eşi ve tüm Madımak Katliamı yakınlarından nasıl özür dilenir, nasıl onların gönlü alınır, bilemiyorum. Gerçekten zor, onları anlıyorum… İvedilikle gönülleri alınmalı, kırgınlıkları tamir edilmeli…
Ziyaretlere, herhangi bir heykelin, doğadan uzak anıtın, yapının, yolun, teleferiğin vs vs bu yerlere girmesini de uygun görmüyorum. Bu yol, kişinin kendisinden arınma, hakk ile haklaşma yoludur. Yapamıyorsan, çıkmak zorunda değilsin, nisangeler işte bu yüzden kızılbaşlıkta önemlidir. Nisangeler de ziyaretleri temsil eder, niyazını orada gerçekeleştirebilirsin. Nasıl ki çiley-cıla-mum hakikatin-güneşin şahidi ise nisangeler de ziyaretlerin kamillerin şahidi, temsilcisidir. Bu yol inanç yoludur, kendine ve gittiğin mekana-doğaya-evrene tekleşme hareketidir, yolculuğudur.. Ama en önemlisi, rızalık ve aşk yoludur, sevgi ve dostluk yoludur….Bu yol, beden ve ruhun çatışmasını dahi kaldıramazken, canların çatışmasını nasıl kaldırsın!
Aşk ve ışık ile…
Not; biliyorum herkesin bu anlamda muhteşem onlarca farklı düşüncesi vardır ve hepsi de kesin doğrudur! Yani benim yaptığım hatayı, herkes yapacaktır! Biz biraz da buyuz! Hepimiz generaliz ama hiç askeri olmayan!
15/072022