20 sanatçı ile 30 tutsak şair, yazar, ressam ve karikatüristin buluştuğu “İçeride ve dışarıda” adlı sergi geçtiğimiz gün sanatseverlerle buluştu.
Görülmüştür Ekibi ve Red Fotoğraf Grubu’nun düzenlediği “İçeride ve dışarıda” adlı sergi geçtiğimiz gün İstanbul Sanat Galerisi’nde sanatseverler buluştu. 20 fotoğrafçı ve 30 tutsak şair, yazar, ressam ve karikatüristin eserlerinden oluşan sergi 30 Eylül’e kadar sanatseverlerin ziyaretine açık olacak.
Serginin gönüllü küratörlüğünü Ezgi Bakçay üstlenmiş.
Sergiyi düzenleyen Görülmüştür Ekibi ve Red Fotoğraf Grubu, spesifik bir çalışma yapmaya özen göstererek sergi için başvurdukları sanatçılardan kadına, çocuğa, emekçiye, mülteciye, LBGTİ+lar’a, tabiata, hayvana uygulanan şiddetin veya bu şiddete karşı direnişin betimlenmesini istemiş. Özellikle tecrit içinde tecridi yaşayan, zor koşullarda üreten içerideki yazar, şair ve çizerlerden yanıt gelmesi uzun sürmüş. sonunda sergiye şiddet temalı olduğunu düşündükleri eski tutsakların mektuplarından, şiir ve desenlerinden örnekler de koymuşlar.
Sergiyi açmadaki amaçlarını ve çalışmalarıyla ilgili düşüncelerini yazılı olarak paylaşan Görülmüştür Ekibi ve Red Fotoğraf Grubu “Biliyoruz ki sanatçı güzelliğin peşinden koşarken ayağına acı taşları takılır. Eğilip alırsa eli, almazsa vicdanı kanar. Elleri kanayan bu sanatçıların içeride ve dışarıda akıl almaz yasaklara rağmen düşünce üretimi durmamakta, özellikle tutsak yazarların, şairlerin, çizerlerin eserleri sansüre, ‘kötülük mühürlerine’ inat demir parmaklıkların arasından süzülüp bize ulaşmaktadır” diye belirtti.
“KARA HAKİKAT DEĞİŞTİRİLEBİLİR”
Cezaevlerindeki tutsakların nasıl koşullarda sanat üretmeye çalıştıklarına vurgu yapan Görülmüştür Ekibi ve Red Fotoğraf Grubu, yazısında şu ifadelere yer verdi:
“Türkiye hapishanelerinde binlerce politik mahpus özgürlük ve eşitlik taleplerini tecrit şiddetine ve sansür kılıcına rağmen yazıyla ve mısraıyla, fırça ve tuvalle, söz ve nota ile kimi zaman da sloganla sürdürmektedir. Bu sergide izleyeceğiniz tutsak eserleri 10, 20, 30 yıldır zindanda olan binlerce insanın kesintisiz üretiminin sadece küçük bir bölümüdür.
Diğer yandan dışarıda da dayanılmaz bir devlet zoru, şiddeti yaşanmaktadır. İktidar yanlısı linç sürülerinin sözlü, kültürel, fiziksel, psikolojik saldırıları artarak devam etmektedir. Sanatçılar bu ‘zor’dan, şiddetten doğal olarak etkilenmekte, bazıları da ‘korku imparatorluğunun’ istediği sınırlara doğru çekilmektedir. Ama büyük çoğunluğu ‘baldıran zehri’ni içmeye, ‘elleri yanma’ pahasına ‘doğruları’ betimlemeye devam etmektedir.
Bu sergide tutsakların yanında yer alan fotoğrafçılar da sözünü ettiğimiz gerçeğin bilince çıkarılıp hakikate dönüştürülmesine, bu hakikatin de görünür kılınmasına katkı sunmuşlardır. Fotoğraflayıp anda durdurdukları ‘kara hakikat’in değişebileceğini, değiştirilebileceğini dolaylı dolaysız göstermişlerdir.
İşte bu sergide içeride dışarıda yaşanan şiddetin acıları yarıştırmadan açık, kapalı metaforlarla betimlendiğini göreceksiniz.
Bu sergide tabiatın çığlığını duyacaksınız. Katledilen doğanın, kesilen ya da yakılan yüz milyonlarca ağacın, nesli tükenen hayvanların, suları kirlenen ya da kuruyan nehirlerin, göllerin çığlığını hissedeceksiniz.
Bu sergide sermayenin ekolojik talanına karşı mücadele eden insanların uğradıkları baskıya rağmen başkaldırışlarını göreceksiniz.
Bu sergide kimlik hakkı için mücadele eden, bu uğurda şiddete uğrayan, zindanlara düşen insanların seslerini duyacaksınız.
Bu sergide sınıf, emek diyen, iş cinayetlerine, kapitalist yağmaya karşı mücadele eden insanların umutlarına tanıklık edeceksiniz.
Bu sergide siyasi zor, savaş, açlık ya da kuraklık gibi afetler nedeniyle ‘umuda yolculuğa’ çıkan, Akdeniz’de boğulup ölen, dağlarda soğuktan donan ya da sığındıkları ülkelerde ırkçılar tarafından katledilen, fuhuşa zorlanan, yarı köle gibi çalıştırılan milyonlarca ‘göçmenin, mültecinin, sığınmacının’ trajedisi ile bir kez daha yüzleşeceksiniz.
Bu sergiyi izleyince devletten ya da tekellerden nemalanmak için ruhlarını şeytana satan ‘sanatçılar’ın çok okunduğu, izlendiği, dinlendiği bir ülkede, az okunmak, izlenmek, dinlenmek evlâdır diyeceksiniz… Ama çoğalmak dileğimizdir.”
KEMAL DEMİR/İSTANBUL