Futboldan müziğe ve Alevi inancıyla ilgili projeler üretmeye evrilen bir hayat onunkisi.
Tarık Kavut, kalabalık bir ailede büyümekten sıkılmış ve kendini yalnız bir dünyaya atmış. Ama bu dünya içerisinde de müzikle kendini bulmaya çalışıyor. Kavut, kendi iç dünyasında yapmak istediği işlerle uğraşarak projeler üretmeye çalışıyor.
FUTBOLDAN MÜZİĞE
Aslında lisanslı bir futbolcu kendisi ve futbolu da çok seviyor. En büyük ağabeyini trafik kazasında kaybedince hayatının seyri değişiyor Kavut’un. Hayatının dönüm noktasını şöyle anlatıyor:
“En büyük ağabeyim trafik kazasında hayatını kaybetti. Müzisyendi ve benim de müzisyen olmamı çok isterdi. Ankara’da Yüksel Ayoğlu adında bağlama eğitmeni olan bir arkadaşı vardı. Beni onun yanına göndermek istiyordu. Ağabeyimin vefatına kadar gitmedim futbol çok ağır basıyordu. Ağabeyimin vefatıyla birlikte benim hayatımda bir dönüm noktası oldu. Futbolu bıraktım ve müziğe başladım.”
Müzik Kavut ailesinin hayatında hep varmış aslında. Babasının Bedia Akartürk’e bağlama çaldığını söyleyen Kavut, ailede dördüncü müzisyen. Alevi inancının içinde yetişmesi ve evde hep bir bağlamanın var olması da bu duruma artı bir değer katmış. Kavut, diğer müzik aletleriyle haşır neşir oldukça hayatlarında hep var olan bağlama evin bir eşyası olmaktan çıkıp enstrümana dönüşmeye başlamış.
Yüksel Ayoğlu’nun yanında nota eğitimiyle başlayan müzik hayatı zamanla beste yapmaya evrilmiş. TRT ve Kültür Bakanlığı’nın korolarına katıldıkça müzik alanında üretme isteği artan Kavut, yaptığı besteleri kaydetmeye ve bu besteleri ünlü isimlere dinletmeye gayret etmiş. 17-18 yaşlarında kayıt için gittiği Stüdyo Tını’da bir süre sonra çalışmaya başlamış. Stüdyodaki kayıt anlayışı ve tekniği sayesinde çeşitli reklam müziklerinde, film müziklerinde ve üniversite hocalarının projelerinde yer almış.
Bu süre zarfında hayatının müzik etrafında şekillendiğini belirten Kavut, Stüdyo Tını’dan ayrılarak kendi stüdyosunu kurmuş. Ağırlıklı olarak halk müziği olmak üzere film ve reklam müzikleri, ses tasarımları, radyo tiyatroları, tiyatro ve belgesel müzikleri gibi birçok alanda işler yapıyor. Halk müziğine karşı kendini borçlu hisseden Kavut, bu alanda çeşitli projeler üretmeye başlıyor. Pirler ve Dedeler projesi de bu ortamda şekilleniyor.
PİRLER VE DEDELER
Babasının yıllar önce yazdığı Hakk’ın Sofrasında isimli esere “hatıra kalsın” diyerek kayıt yapıp klip çeken Kavut, “Klibi yaptık. İstanbul’da bir firmayla konuşurken dediler ki ‘Biz bir proje yapmak istiyoruz. Gel seninle yapalım’. Pirler ve Dedeler projesi babama yaptığım o eserle çıktı. Aslında hiç öyle bir fikir yoktu. Sonra bir deyiş albümüne dönüştü” diyor.
Pirler ve dedeler projesi için tüm Anadolu’yu gezip cemevlerinden dedeleri toplama fikrini maddi imkansızlıklar nedeniyle gerçekleştiremeyen Kavut, metropollerde yaşayan ve halk müziğine gönül vermiş isimlerle başlamış projeye. Kavut, Pirler ve Dedeler 1-2 ve 3 olarak devam eden projenin yoğun talep nedeniyle 4’üncüsünü de yapmayı düşünüyor.
ON İKİ ZAKİR
Pirler ve Dedeler projesini yaparken yapılan işin birçok yerde karşılığını bulamadığını görmüş Kavut. Gece sahnelerinde arabesk ya da türkü okuyan birisinin albümde deyiş okumasının yadırgandığını belirten Kavut, işin asıl membağında olan insanlara ulaşmaya çalışmış ve böylece On İki Zakir projesi oluşmuş.
On İki Zakir projesinde Kavut, yönetmen ve proje sahibi olarak çıkıyor karşımıza. 12 farklı cemevinde ve yola gönül veren 12 zakirle yapmış projeyi. Alevilikte 12’nin kutsallığını vurgulayan Kavut, single olarak On İki Hizmet deyişini çıkarmış. On iki kıtadan oluşan deyişin her bir kıtasını farklı bir zakire okutmuş. Bu projeyle zakirlik geleneğinin Alevi inancı içindeki önemini hatırlatan Kavut, maddi imkansızlıklar, trafik sıkıntısı, çalışma güçlüğü gibi çeşitli sorunlar nedeniyle kentlerde bu geleneği sürdürebilmenin de zorlaştığını belirtiyor. Kavut, On İki Zakir projesiyle, bütün bu zorluklara rağmen kentlerde hala zakirlik geleneğini sürdürmek isteyenlerin var olduğunu da göstermek istemiş aslında.
Avrupa Alevi Düşünce Derneği ile Semahın Sırrı isimli bir proje üzerinde çalıştıklarını söyleyen Kavut, 2023 yılının Ağustos ayında uzun metrajlı belgesel film olarak yayınlayacaklarını belirtiyor.
Halk müziğini bir yaşam biçimi olarak tarif eden Kavut, halk müziğinin içinde birçok şeyi barındırdığını da sözlerine ekliyor.
Suay Abak-Kemal Demir
İSTANBUL
HABERİN VİDEOSU