‘Talanın böyle devam etmesi durumunda bütün yaşam alanlarının yok olacağını’ belirten Doğanın Çocukları üyesi Efsun Yıldız, ‘Bu bir film senaryosu değil’ vurgusu yaptı
Gezegen, ekolojik krizin etkileri olan küresel ısınma, seller ve kuraklıkla boğuşarak yok oluşa ilerlediği bir 5 Haziran Dünya Çevre Günü’ne daha geldi. Her yıl dünyanın dört bir yanında ekolojistler, yaşanan bu felaketi durdurmak için seslerini yükseltirken, ekolojik talan da hız kesmeden devam ediyor. Yaşanan her felaket, etkinin katlanmasına neden oluyor. Amazon Ormanlarının katledilmesi Bangladeş ve Hindistan’da sellere neden olurken, birçok ülkede kurulu olan termik santraller karbon emisyonunun artmasına yol açıyor.
Türkiye’de de 21 yıllık AKP iktidarıyla devam eden talanın sonucunda, her yıl Karadeniz’de sel, Ege ve Akdeniz’de orman yangınları, Kurdistan’da ise kuraklık yaşanıyor. Bu talan sonucu insanlar yaşamını yitirirken, doğa da geri dönüşü imkansız tahribatlara uğratılıyor. Yaşanan talan, şimdiki nesiller ve doğanın tüm bileşenlerinin yanı sıra en çok da gelecek nesiller açısından endişelere neden oluyor.
‘Tüm canlıların yaşam alanlarını savunuyoruz’
Talanın devam etmesi durumunda gelecek nesillere yaşanabilir bir dünya kalmaması endişesi gençliği de ekoloji mücadelesinin içine alıyor. Dünyanın birçok bölgesinde olduğu gibi Türkiye ve Kurdistan’da da gençler gelecekleri için ekolojik talana karşı çıkıyor. 5 Haziran Dünya Çevre Günü dolayısıyla konuştuğumuz Doğanın Çocukları üyelerinden Efsun Yıldız, Haziran ayında olmamıza rağmen yaşanan sağanak yağmurlar, orman yangınları ve sellerin, iklim krizinin ne boyuta geldiğini ortaya koyduğunu belirtti. Yaşanan bu krizin sadece insanları da etkilemediğini vurgulayan Yıldız, “İklim krizi dediğimiz olgu, ekolojik talan tüm canlıları etkileyen bir durum. Gezegeni, suları koruduğumuz zaman aynı zamanda tüm türlerin yaşam alanlarını koruruz. Buna bir bütün olarak bakıyoruz ve insanlar, hayvanlar ve tüm canlıların yaşam alanlarını savunuyoruz” dedi.
‘Bu tehdit bir film senaryosu değil’
Talanın böyle devam etmesi durumunda bütün yaşam alanlarının yok olacağı uyarısında bulunan Yıldız, bu talanın tek sorumlusunun da kapitalizm olduğuna işaret etti. Kapitalizmin doğa, hayvan, insan ayırmadan bir sömürü ve tahakküm politikası yürüttüğünü vurgulayan Yıldız, “Bu tehdidin bir film senaryosu olmadığını ve gerçek olduğunu, tüm canlıların bundan etkilendiğini, gelecekte daha kötü hale geleceği gerçekliğini doğa bize gösteriyor. Tüm ayrımcılık ve şiddet türleri aynı kökenden geliyor. Doğaya, hayvanlara, kadınlara, çocuklara yapılan ya da bir halkın diğer bir halka yaptığı bir sömürü aynı zihniyetin ürünü. Bunun için hepsine karşı verilen mücadelenin ortak olduğunu düşünüyoruz” diye belirtti.
‘Canlılar için mücadelenin büyümesi gerekiyor’
Ekoloji mücadelesinin insan odaklı bakış açısından çıkması gerektiğinin altını çizen Yıldız, “Biz mücadelemizi sadece insanlar için yürütmüyoruz. Bunu böyle yapmak benmerkezci bir tavır olur ve başarıya ulaşamaz. Doğada yaşayan tüm canlıları gözeten bir yerden bütünleşik bir mücadele yürütülmeli. Yaşam alanlarını gasp ettiğimiz hayvanlar, insan ırkı olarak yaşam alanı bırakmadığımız diğer canlılar için de dayanışma ve mücadelenin büyümesi gerekiyor” diye konuştu.
‘Ekoloji mücadelesi keskinleşmeli’
Emir Saraçoğlu da, gençliğin tarihsel olarak toplumsal mücadelelerde hep önde olduğunu dile getirdi. Kendilerinin de yerellerde yürüyen ekoloji mücadelelerinin daha da keskinleşmesini sağlamaya çalıştıklarını belirten Saraçoğlu, “Sermayenin dokunduğu her alanda böyle mücadelelerin filizlendiği olduğu sürece umudun var olduğunu düşünüyorum. 1990’lı yıllarda ekolojiye dair atılacak adımların sonu olduğu konuşuluyordu. Bugün egemenler hala iklim krizine ya da kapitalist üretim biçimlerinden kaynaklanan sorunlara dair bir çözüm bulmuş değil. Bu anlamda sürekli dile getirilen ya ekolojik bir toplum ya da yok oluş söylemi daha da kendini gösteriyor” ifadelerini kullandı.
‘Talanların önünü kesmeye devam edeceğiz’
Sermaye gruplarının talandan vazgeçmediğini ve her seferinde daha sert saldırdığını ifade eden Saraçoğlu, şöyle devam etti: “Buna karşı ekolojinin siyaset üstü olduğu söylemini bir kenara bırakarak, ekolojiyi siyasetin tam göbeğine oturtmak gerekiyor. Yerellerde mücadele eden insanları ve kentlerde bu konuda soruları olan herkesi bir şekilde özneleştirmek ve daha kitlesel meşru militan eylemselliklerle egemenlere kendimizi dayatmamız lazım. Bunun için geleceğinin yok olmasını istemeyen herkesin elini taşın altına koyup, mücadeleye bir şekilde omuz vermesi gerekiyor. Bu anlamda 5 Haziran Dünya Çevre Günü yürüyüşüne herkesi dahil ederek, bizi bekleyen daha ağır talanların önünü kesmeye devam edeceğiz.”
‘Geleceğin bizim olduğunu biliyoruz’
Sedanur Parmaksız ise gençliğin uzun zamandır geleceksizlikle mücadele ettiğinin altını çizdi. Buna ekolojik talanla beraber çevresizlik ve gezegenin yok olma ihtimalinin de eklendiğini belirten Parmaksız, “Bir yandan umutsuz düşünceler hakim. Fakat bir yandan da geleceğin bizim olduğunu biliyoruz. Biz geleceğimizden bahsediyoruz ve bu talanı durdurmak da bizim mücadelemizden geçiyor. Umutsuzluğa kapılırsak yok oluruz. Gençlik ekoloji mücadelesinin öznesidir. Gençliğin rolü de mücadelede özneleşmek ve mücadeleye yön vermek olmalıdır” dedi.
Mücadeleye çağrı
Doğanın Çocukları olarak da kampüsler ile yerellerdeki ekoloji mücadeleleri arasındaki hatları inşa etmek istediklerini söyleyen Parmaksız, “Aynı zamanda sermaye için değil, ekoloji için, tüm türlerin yaşam hakkı için ekolojik bilim üreten üniversiteler oluşturmak istiyoruz. Bu anlamda önümüzde 5 Haziran Dünya Çevre Günü var. İzmir’de saat 18.00’da Alsancak Türkan Saylan Kültür Merkezi önünden bir yürüyüş düzenleyeceğiz. Mücadele olmazsa yok oluşla karşı karşıya kalırız. Bütün gençliği mücadeleyi büyütmeye çağırıyoruz” diye konuştu.
Haber: Tolga Güney / MA
#tehdit #bir #film #senaryosu #değil #Ekoloji #mücadelesi #keskinleşmeli