Cezaevinin arka bahçesindeki bankta sohbet ettiğim bir hükümlüden duyuyorum bu sözü. Ekliyor: “Öyle bir yasa çıkardılar ki kimse anlayamıyor.”
Koğuşlarından bahçesine, yemekhanesinden kuyruklarına açık cezaevi tıpkı asker kışlası gibi… Kışlada vatan yaşatılıyor, burada ise diğer cezaevleri. Zira aslında açık cezaevi Silivri yerleşkesinin içindeki 10 kapalı cezaevini besliyor. Misal, burada her gün 20 binden fazla ekmek yapılıyor ve kapalı cezaevlerine dağıtılıyor. Ve evet, üretimde mahkûmlar görev alıyor.
Bir başka mahkûm yaklaşıyor yanıma…
“Biz neyse de utanıyorum sizi burada görmekten” diyor. Ne söyleyeceğimi bilemiyorum, “Adalet herkese lazım” gibi bir cümle çıkıyor ağzımdan.
Sohbetlerimden öğreniyorum ki…
“Cinsel” diye kodlanan istismar ve tecavüz suçluları bu son infaz yasasıyla hızlıca cezaevinden çıkarılmış. Yerlerine, aynı yasadan faydalanıp kapalıdan açık cezaevine erkenden geçenler konulmuş.
Ama işte yetmiyor kapasite…
Kimi kısa kimi uzun süre kalmak için onlarca mahkûm geliyor her gün. Duyuyorum, yan binada 3 kata çıkarılan ranzalarda ya da yerlerde yatanlar oluyor.
Haliyle, en çok “Sen bilirsin, af çıkar mı” sorusuyla karşılaşıyorum. Bildiklerimi, tahminlerimi, meselenin açmazlarını anlatıyorum. Yanıtlarımdan pek tatmin olmuşa benzemiyorlar.
Volta atarken malum bir eski bakanın adını veriyor biri: “15 yıl uyuşturucu sattım. O bakanın yeğenlerinden alıyordum malı. Onlar neden burada değil? Yıllardır cezaevindeyim, bir tane baron görmedim. Bize ‘torbacı’ diyorlar, güçleri bize yetiyor.”
Yürümeye devam ediyorum. O türküdeki şirin gecekondu evleri artık yok. Bir bakış uzaklıktaki dostları düşünüyorum. Yazıyorum, büyüyorum…
CUMHURİYET