Kayyum Normal Midir?

Tüm dünyada sağ partiler iktidara aday olurken, Fransa Genel İşçi Sendikası’nın Genel Sekreteri Sophie Binet; “Faşizm hiçbir zaman tek başına iktidara gelmez. Hele işçiler tarafından hiç getirilmez. Faşizm her zaman sermayeciler tarafından iktidara taşınır.” diyor. Halkın sermayesiyle iktidara taşınan faşist yönetimler, bugün her bölgeye hüküm sürmek adına kayyum yöntemine de başvuruyorlar. Kayyum, bu kez de Hakkari Belediyesi’ne uğradı. Yerel seçim sonrası Van Belediyesi’ne giden kayyum, şimdi Hakkari halkının iradesinin temsili olan belediye yönetimine el koydu. Bu bizlere gösteriyor ki kayyumlar her an her yerde!

Temel amaç; eleştiriden korkan kulakların, muhalif seçmeni susturma çabasından öte değil. Böylece faili meçhul cinayetlerin –aslında katiller belli- hesabı sorulmasın, belediye bilançoları ortaya dökülmesin, kamunun kaynakları kişilerin konforuna göre kullanılması amaçlanıyor. Bu istense de kayyum Van’da püskürtüldü. Van ve Türkiye halkının verdiği mücadele, kayyumun Hakkari’de uygulanamayacağının referansı oldu.

Hakkari Belediye Başkanı suçlu bulundu, bir günde tutuklandı ve 24 saati doldurmadan hapis cezasına çarptırıldı. Halkın seçtiği belediye başkanı suçlu ise neden aday gösterildi? Bilindiği üzere aday gösterilen her kimse, belediye başkanı da olabilir. Kayyum sürecine halk; “İrademe dokunma” diyerek mücadele etti, halk da kışkırtıcı bulundu, halka müdahale edilip iradesi yok sayıldı. O yüzden suçlu kim sorusunu bir kez daha sormak gerek: Suçlu, kışkırtıcı kim?

Bunlar yaşanırken Beştepe’den “normalleşme” naraları atılmaya başlandı. Bahsedilen normalleşme ise, kayyum atamak normallik değildir! Normal olan demokratikleşmedir. Demokratikleşme ise halkın iradesini kabul etmekten geçer.

Kayyum sürecinin görünmeyen buzdağı ise; yerel seçimden önce bu yana güç kaybına uğrayan iktidar partisinin güç kaybını yerel seçimlerde de gördük. Yerelde kaybedilen koltuklar kayyum politikası ile yeniden kazanılmaya çalışıldı.

Seçim sonuçları, muhalefetin gücünü ve ayrımcılığa uğrayanların (Alevilerin, Kürtlerin, Kadınların, Hayvanların, Emekçilerin, Emeklilerin) çözüm ve değişim istediğini gösterdi ancak iktidar bu konuda “yumuşama” göstermek yerine siyasal ve fiziksel şiddetle (kayyum ve kontrolsüz güç, haksız tutuklama) bastırmaya çalıştı. Bu noktada hatırlatma yapmak yerinde olacak: Belediyelere kayyum atansa da halk, aynı halk!

Taşıma seçmen, kaçırılan oy sandıkları, geçersiz sayılan oy pusulaları, T.C. vatandaşı olmayanlara verilen oy kullanma hakkı, haksız sayım, fon akıtarak adayları satın almak derken istediği başarıyı elde edemeyen iktidar, kırıntıları kalan hukuka aykırı bir şekilde yoluna devam etti. Devam edilen bu yola ise “yumuşama” adı verildi. Bu yumuşama sürecinde iktidar, ana muhalefet ile arasında bağ kurmaya çalışırken okullarda ÇEDES uygulanmakta, halkın takdiri yok sayılarak seçilen belediye başkanları yargılanmadan hüküm yemekte, belediye başkanı yerine belediyelere meclis üyesinden seçim yapılmak yerine kayyumlar atanmakta.

Kayyumların bir diğer göstergesi; başkanlık rejimine geçmek istemeleri. Başkanlık sistemi ülke gündeminin kalbinde atmaya devam ederken başka sonuçlar da doğuruyor. Bu sebeple iktidar, başkanlığa geçmeden önce muhalefete huzur vermeyeceğini gösterse de huzur ve barış için mücadele şart.

Kayyuma sanatçı, yazar herkes tepki verse de büyük miting 29’unda İstanbul’da yapılacak. Kayyum sürecinin çözülmesi, ülkenin demokratikleşme süreci açısından çok değerli. Bu düzeni değiştirecek esas aktörler ise muhalefet ve halk. Yönettiği halkın haklarına öncelik verecek, demokratik, laik hükümete ihtiyaç olsa da öncelikle “Hakkımızı vermek zorundasınız!” diyecek cesur bir halka ihtiyaç var. Bu yüzden 29 Haziran’da Kayyuma Hayır mitinginde görüşmek dileğiyle.

CEVAP VER

Lütfen yorumunuzu giriniz!
Lütfen isminizi buraya giriniz

Yazarın diğer makaleleri