Unvanını Tayyip’e kaptıran eski Reis, Peker konuşuyor. Kimisi için “bu kadarda olmaz” dedirten, ama bizim yakanın hep bildiği, söylediği, yazıp çizdiği şeyleri teyit ediyor. Tekrarlıyor. Devletin kendisine sunduğu imkânlarla elde ettiği etki alanıyla da sarsıyor.
“İt, ite bir dalaştır, gidiyor.”
Peker söylüyor, söylediği hiçbir şey yalanlanamıyor.
İçerden geliyor, içeriyi biliyor…
İçeriden oynuyor…
“Uğur Mumcu” diyor
Mehmet Ağar’ı işaret ediyor.
Ağar “Bir tuğla çekersek herkes altında kalır” diyor.
Kimse tuğlayı çekmiyor.
Hepsi kirlenmiş.
Hepsi biliyor, herkes bildiklerinin ortağı.
Tuğla çekilemiyor…
Ahmet Taner Kışlalı, Bahriye Üçok, Çetin Emeç, Eşref Bitlis, Gafer Okan, Muammer Aksoy, Musa Anter, Turan Dursun, Uğur Mumcu, Vedat Aydın… Liste uzayıp gidiyor. 17 binleri geçiyor.
Madımak, Gazi, Ümraniye, Gezi ile devam ediyor…
Sur, Cizre, Silopi, Nusaybin, Şırnak, Mardin, Hakkâri’deki katliamlar ile zirve yapıyor…
Biz ölüyoruz…
Farklı kişilermişiz gibi durup, aynı kişiler gibi vuruluyoruz…
Biz öldürülürken, Türkiye Avrupa uyuşturucu ticaretinin dağıtım merkezi oluyor.
Kara paranın aklandığı, ak cennete dönüşüyor.
Vatan, millet, milli, yerli naralarının arkasındakilerin hepsi uluslararası kirli pazarın malları oluveriyor. Kendini satma yarışına giriyor. Kendisini satabilen daha da büyüyor.
Ortalıkta ne kadar namussuz, şerefsiz, onursuz ve haysiyetsiz varsa hepsi ekranlarda, toplantılarda, mitinglerde “Eğer ben yapmışsam, etmişsem, söylemişsem, biliyorsam… namussuzum, şerefsizim, onursuzum, haysiyetsizim” diye yemine duruyor.
Yeminlerinin arkasından daha bir gün geçmeden yalanları ortalığa dökülüyor.
Kimse utanmıyor…
Açlık sınırının altında milyonların yaşam mücadelesi verdiği ülkede, milyon dolarlar, milyarlar iktidar erkinin etrafında dolaşıyor.
Dolandırıcılık itibarlı meslek haline geliyor. Dolandırıcılar, dolandırıcılıklarını toplantılarda Televizyon ekranlarında ballandıra ballandıra anlatıyor, dinleyen tuğlalar ayakta alkışlıyor.
Ne hikmetse, bunların örgütlediği katliamların, hırsızlıkların, tecavüz ve uyuşturucu ticaretinin, kadın pazarının, savaş lobisinin arkasında hep DEVLET çıkıyor.
Onun beslediği, büyütüp topluma sattığı adamları çıkıyor.
Biri alıyor, diğerine devrediyor…
Kirlenme derinleşerek geliyor.
Yalan söylemenin doğal hali Tayyip oluyor. İktidar oluyor. Herkesin gözünün içine baka baka yalan söyleniyor, suratlarındaki alaycı gülümsemeleri halka kalıyor.
“Sen mi öldürdün”
Görgüsüzlüğün resimleri dökülüyor ortalığa.
Cinayetle, tecavüzle, gasp ve şiddetle örülmüş, ölülerimiz üzerinde kurulan.
Resim utanç verici de, resmin arkasında duranlar utanacak kişiler mi?
Hayır.
Bunları böylesine insanlıktan çıkaran, utanmaz, ahlaksız yapan kim?
Dönüp aynaya bakmak bize kalıyor….