Alevi asimilasyonuna karşı direnişin adı; kadındır

Erkek dişi sorulmaz muhabbetin dilinde,
Hakkın yarattığı her şey yerli yerinde,
Bizim nazarımızda kadın erkek farkı yok,
Noksanlık da eksiklik de senin görüşlerinde”
(Hacı Bektaş Veli)

Aleviler kendilerini izah ederken bunu da sıkça kullanırlar. Bu felsefe bizim aslında binlerce yıldır kullandığımız bir felsefe. Pratiğe baktığımızda ise görünen durum benim açımdan Aleviler asimilasyona uğramasıyla ilintilidir. Çünkü eğer Alevilik felsefesinden yaratılan toplum, kadın bakış açısını incelediğimiz zaman aslında kadın bakışlı bir hareket içinde şiddeti barındırmayan bir hareket. Alevilikte ölüm cezası yoktur, topluma kazandırmak üzere bir cezalandırma sistemi vardır. Bugün Avrupalıların kendi iç hukukları olarak bir altyapı olarak dile getirilen bir yöntem ile yürüyen bir topluluğu bugün gelmiş olduğu nokta ile karşılaştırdığımız zaman -ki iktidardan uzak durmuştur ve iktidardan uzak durmak aslında erkeğin egemenliğinden de uzak durmaktır. İktidar aslında erkek egemenlikli bakış açılarının, inançların ve siyasetin elinde olduğu için Alevilik bundan da uzak durarak kadına da yakın, kadın bakış açısını da içinde barındıran bir gerçeklikle bunu da şairleri ozanları deyişleri, nefesleri ile sıkça dile getirmiş ve ibadet şekillerini de buna göre düzenlemiş bir inançtır. Bu inançta kadınların erkeklerin birbirinden ayrılmadığı aynı mekanda ibadet ettikleri yine postta -ki her ne kadar pir oturuyorsa mutlaka ananın da onun yanında onun sağ kolunda oturuyor olması şeklinde bir hukuk ile bugüne gelmiş olan alevi inancı var. Uğramış olduğu asimilasyon, uğramış olduğu katliam, asimilasyon sonucu giderek kendi kendisini değiştirmeye başlamıştır. Kendisini değiştirdikçe de kadının konumu da erkek egemenlikli merkezi bir yapıya doğru ilerlemiştir. Geçmişte köylerde kendi imkanları ile hayatlarını idame ettiren Aleviler diğer toplumsal yapılarla daha da içiçe geçmesi ile birlikte onlarla komşuluk ilişkisi onlarla bir birlikte yaşama hukuku içerisine girdiği zaman komşularının da bakış açısıyla merkezi o erkek egemenlikli asimilasyon, tekleştirme mantığıyla birlikte de Aleviler de kendi değerlerinden uzaklaşmaya başladılar. Aslında asimilasyonun Alevilerde ne kadar derin olduğunu anlamak için Alevilerde kadının durumuna bakmamız lazım. Kadın ne kadar toplumun ve hareketin içerisindeyse orada Alevilik hakimdir. Kadın ne kadar Alevi hareketin içerisinden uzaklaştırılmışsa, o zaman başka durumlar orda var demektir.

alevi_kadinAlevi kurumlarında kadın bırakılmamıştır.

Bizde de şu an son dönemlerde göze çarpan ve aslında ciddi bir biçimde yadırganan, mesela sıkça da dile getirilen noktalardan bir tanesi de Alevi kurumlarında neredeyse kadın bırakılmamıştır. Yönetici düzeyindeki kadınlar parmakla sayılacak kadar hatta numunelik düzeyindedir.

Alevi derneklerde yönetim düzeyinde çok sayacağımız hepsinin içerisine baktığımızda bir elin parmakları kadar bile yönetici bulamıyorsunuz. Erkek egemenlikli bir organizasyona gittiğinizde örneğin ceme gidiyorsunuz, cemde şu yapılıyor: kadınlar sağ tarafa erkekler, sol tarafa. Siz bu mantıkla bir topluluğa baktığınız zaman orada hiçbir şekilde kadın katılımını göremezsiniz yine siz eğer bu cemaat ki eşitlikli ve toplumcu bir kültürden geliyor, hiçbir zaman Kırklar Meclisine Hz Muhammet, peygamber sıfatıyla girememiştir ve o eşitlikçi çember içerisinde yerde onlarla birlikte diz çökerek oturmuştur. Şimdi bizim cemevlerimizde yüksek bir mekan yüksek mekanın etrafında toparlanmış idareci bir yapı, pir rehber zakir dernek başkanları da onların yanında oturur pozisyonda bir temsiliyet yaratılıyor. Bu, Alevi değerlerinden uzaklaşmaktır.

Siz o değerlerden uzaklaştığınız zaman zaten orda kadını bulamazsınız. Siz oraya kadını sokmuyorsunuz bir kere. Siz oraya kadını ne için sokuyorsunuz. O egemen kültürün parçası olarak sokuyorsunuz. Başlarını örterek bunun gibi değer yargılarını toplumun içine taşıdığınız zaman o toplumdaki güvensizliği artırıyorsunuz. Kadının şehirdeki özellikle kapitalist dünyadaki egemen olan bakış açısı içerisinde ki bizdeki büyük yanlışlardan bir tanesidir. Nasıl ki belirli kıstaslar belirleniyorsa kadınlar için; kapalı kadın, namuslu kadın, ideal kadın, açık kadın da bizim cephemizdeki şeklin öne çıktığı, özün yitirildiği ki Alevilik bir öz hareketidir. Bir şekil hareketi değildir. Eğer siz onu şekle koyarsanız, bizim o köydeki kofili kadınlarımızı gerici bir topluluk olarak algılayacaksınız. İlericiliği etek ölçülerine indirgerseniz. Şimdi bizim topluluğumuz bu hale getirilmiş, bizim bakış açımızdaki öz, değer, biçim, değerin ne kadar tanınıyor olması, çocuklarımıza bırakacağımız mirasın ne kadar olduğu ile ilgilenmeyen, şimdi şu andaki kadın hareketi erkeklerin egemenlik kurma savaşlarının başladığı biçimiyle, bir kavgaya benziyor. Biz şu anda aslında alevi toplumları içerisinde erkek egemenlikli bir Alevilik yaratmaya çalışıyoruz çünkü erkek egemenlikli bir Alevilik devletle merkezi otoriteyle çok rahat uzlaşıyor çünkü mesela bir kadın merkezli hareket geliştirildiği zaman siz tekleştirici zihniyetin karşısına dikilmiş oluyorsunuz. Bak biz sizin dışınızda değiliz gibi içselleştiriyoruz.

Merkezi otoriteye yakın olmak, merkezi otoriteyle uzlaşma kültürü içerisinde yol yürüme kültürü ile doğal Aleviliğin ve bu merkezi otoriteye bulaşmamış Aleviliği birbirinden ayırmak gerekiyor. Tehlike olan akımların Osmanlı merkezi ile irtibatta olan bir akım olduğunu da görmezden gelmemek lazım. Doğrudur böyle bir akım mevcuttur Alevilerde ve merkezi otoriteye ne kadar yakınsanız o merkezi otorite sizi asimile ediyor ve kendi değerlerini sizde yaşatıyor. O kurumların birçokları özellikle de 1500’lü yıllarda Yavuz Sultan Selim’in müdahalesiyle gerçekleştirilen ve Hacı Bektaş’la hiçbir şekilde hukuki bir bağı olmayan Balım Sultan tarafından dizayn edilmeye başlanan akım, zaten Alevi toplumu içerisinde ciddi bir karşı koyuş yaşamıştır. O Alevi topluluğudur esas alınması gereken. Alevi felsefesi esas oradan şekillenmiştir. Müdahaleye maruz kalmadan oradan yol sürek gelmiştir. Şimdi çok derinlere gitmeden bunu düşünelim.

Osmanlı döneminde bir Kara Fatma vardır. Pazarcık’ta silahlı güçleriyle birlikte gezen. Ciddi bir otoritedir. Cumhuriyetin kuruluş yıllarına gelelim. Seyit Rıza bilinir. Seyit Rıza’nın yanında Bese’yi anmadan kimse geçemez. Erkek egemenlikteki bakış Bese’yi unutturmaya çalışıyor ama Bese yanındadır ya da Alişer’in kafası kesilmiştir. Alişer’in kafası kesilmiştir ama Alişerin yanında aynı zamanda Zarife vardır ve Zarife aynı güç ve otoriteyle ordadır ve Zarife’nin de kafası kesilmiş başı gövdesinden ayrılmıştır. Aynı mekanda aynı şartlarda aynı yerlerde bir yaşam sürdürmüşlerdir. Onun için o kökenli yani Aleviliğin otantik değerleri ile gelen köydeki o bizim devlet müdahalesine maruz kalmayan yerlerde kadının hükmünün daha ağır olduğunu merkeze doğru gittikçe de bunun kabul edildiğini de görebiliyoruz. O anlamda Alevilikten Alevi toplumu ne kadar uzaklaşırsa o kadar erkek egemen bir Alevilik kültürü gelişiyor ama Alevilik değerlerine ve kültürüne sahip çıktığın anda ve ona yüklendiğin andan itibaren de kadın merkezli kadın bakışlı bir Alevilik ortaya çıkıyor. Bunun en iyi örneklerini biz köylerde cemlere gittiğimizde farklı bir manzara ve atmosferle karşılaşıyoruz ama şehre gelip oradaki Cemevlerine girdiğimiz zaman da çok daha değişik, kimi zaman hiç benzetilmeyecek düzeyde bir yaklaşım ile karşılaşıyoruz mesela halkın otantik yapısını kaybetmeyen mesela Adıyaman’da bazı Alevi tarikatlaşması var, Mezopotamya’ya gidince Kakailer, Yarasanlar şahsında ortaya çıkan bir Alevilik var, hala kendini koruyabilen bir Alevilik var orada kadının çok daha etkin olduğunu görebiliyoruz. Mesela bizim Adıyaman’da yaptığımız son çekimler var, bariz bir şekilde kadının etkin ve hakim bir şekilde cemde bulunduğunu o rahatlığı nasıl temsil ettiğini görebiliyoruz.

Bu da Alevi asimilasyonu ile birlikte kadının Alevi hareketinde değer kaybına ve erozyona uğradığını görüyoruz. Bugünkü Alevi hareketinin Alevilerin Alevilikle bağları ve onun otantik yapısına olan bağlılıkları ve bağlı olmamaları mesafesiyle bu yol ölçülür.

Tarihi erkekler yazdığı sürece tabii ki kadınlar görülmeyecek. Denizli’de abdallar içerisinde cem bağlayan kadınlar var. Mesela kadın cem yönetmek istiyor ama izin verilmiyor. Çünkü erkek otorite onu görmek istemiyor.

Aslında bir temsiliyet ruh hali karşısındakine kendini kabul ettirme pozisyonuna girdiği zaman doğal olarak oradaki hakim olan bakış açısı şekil itibariyle de bize yansıyor. Şekilcilik giderek gelişiyor ve Alevilikten uzaklaşılıyor. Bu da bir realitedir ki toplumların gelenekleri görenekleri kültürleri hep kadın üzerinden şekillenmiştir. Erkek üzerinden yol almamıştır. Alevilerin kültürünün ne olduğuna bakmak istediğinizde erkeklere nadiren rastlarsınız, kadınlarda bunun bütün öğelerini görebilirsiniz. Bir misafir ağırlanmasından, hizmet edilmesine kadar bunun hepsini kadında görebiliriz. Onun için Alevi hareketinin bu asimilasyonla içerimize sızdırılmak istenen anlayışa direnebilmesinin de yolu kadının aktif olarak kadın hareketinin içine katılması ile mümkündür. Eğer Alevi hareketinde kadının gücü yükselir kadın katılımı artar ise bu asimilasyonun önüne geçilir.

Erkek bakış açısıyla asimilasyona direnmek mümkün değildir.

Erkek bakış açısıyla asimilasyona direnmek zor gözüküyor. Bu Kürt meselesinde de böyle. Yıllarca belki Kürt erkeği meclisteydi, şehirdeydi ama bir kültürel temsileyeti hiç bir şekilde yaratamamıştır. Bugün eğer Newrozlarda, 8 Martlarda, alanlarda kadınları ve onların rengarenk elbiselerini gördüğünüzde “işte Kürtler” diyebileceğiniz bir durum ortaya çıkıyor. Alevi kadının da da siz İmranlı’ya Adıyaman’a gittiğinizde, Tahtacı köylerine çıktığınızda, “işte Alevilik” diyorsanız işte o kadının Alevi hareketinin içerisinde olması gerekiyor ki, asimilasyona karşı koyuş yaşanabilsin. Bu durum Alevi hareketinin direnmesi, asimilasyona karşı koyabilmesi, Aleviliği anlamlandırmasıdır.

CEVAP VER

Lütfen yorumunuzu giriniz!
Lütfen isminizi buraya giriniz

Yazarın diğer makaleleri