Alevi inancı, tarih boyunca emek, özveri ve toplumsal dayanışma üzerine inşa edilmiştir. Bu kültürel ve ahlaki zemin, bireylerin kendilerini geliştirmesi ve toplum içinde bir değer kazanması için çaba göstermelerini gerektirmektedir. Ancak son yıllarda, emeksiz var olma arzusunun ve yüzeyselliğin yükselişi, Alevi örgütlenmelerinin temel ilkeleriyle çelişen bir duruma yol açtığı çıplak gözle görünmektedir.
Modern yaşamın getirdiği hızlı değişim ve sosyal medya etkisi, bireylerin yüzeysel başarıların peşine düşmesine neden olurken; Bu durum, Alevi toplumunun köklü değerlerini sorgulamasına yol açarken, bireylerin potansiyellerini gerçekleştirme yolundaki çabalarını da baltalıyor. Emeksiz var olma peşinde koşanlar, aslında daha derin bir tatminsizlikle karşı karşıya kalıyorlar. Alevi öğretisi, insanın değer kazanması için emek vermesi gerektiğini vurgularken, birileri tarafından bu ilkenin dışına çıkmak yada çıkartılmaya çalışmak, toplumsal ve bireysel anlamda kayıplara neden olmuştur.
Hepimizin bildiği gibi Alevi örgütlenmesinde riyakârlık ve liyakat konuları, son derece önemli bir yer tutar. Ancak günümüzde, emek ve bilgi yerine, sadece görünür başarılar üzerinden, geçmişten beslenerek var olma, kişilerin Alevilik adına yaptıklarından ve yapacaklarından ziyade mesleki durumları ile değerlendirme yapma eğilimi artmış durumda. Bu durum, toplumsal dayanışmayı zayıflatmakla kalmayıp; aynı zamanda nitelikli bireylerin ve liderlerin görünürlüğünü de tehdit ediyor. Gerçek liyakat, yalnızca kariyer basamaklarını hızlıca tırmanmakla değil, aynı zamanda topluma katma değer sağlamayla ölçülmelidir.
Emeksiz var olma arzusu, bireylerin ve toplulukların değerlerinin aşınmasına neden de olmaktadır. Alevi toplumunda, dayanışma ve yardımlaşma değerleri köklü bir yer tutarken, bu değerlerin erozyona uğraması, toplumsal bağları zayıflatmaktadır. Emekle inşa edilen ilişkiler, güçlü bir dayanışma ortamı yaratırken; yüzeyselliğe kayış, bu bağı koparıyor.
Sonuç olarak, Alevi öğretisi, emek vermenin, özverinin, cinsiyet ayrıcalığı sağlamazken ve derin ilişkilerin önemini vurgularken, emeksiz var olma arzusu ve yüzeyselliğin bedeli ağır olmaktadır. Gerçek bir varoluş arayışı, bireylerin kendini gerçekleştirmesi ve toplumun sağlıklı bir şekilde gelişimi için kaçınılmazdır. Alevi inancının bizlere öğrettiği gibi, emek ve liyakat, bireyin ve toplumun geleceğini şekillendiren en önemli unsurlardır. Bu değerlerin yaşatılması, hem bireysel hem de toplumsal bir sorumluluğumuzdur…