Bir zamanlar modernleşme yolunda ilerleyen İran, bugün kadınları kıyafetleri, yaşam tarzları ve en temel hakları üzerinden yargılayan, onları baskılayan şeriat kurallarının gölgesinde. Manda Amini’nin “ahlak polisleri” tarafından öldürülmesi, bu baskının ne kadar acımasız ve sistematik olduğunu gözler önüne serdi. Bu zulme karşı bedenlerini, hayatlarını ortaya koyan İranlı kadınlar, dünyaya örnek olacak bir cesaret sergiliyor. O kadınların direnişi, bugün her gün katledilen, sesleri duyulmayan kadınların sesi olmaya devam ediyor. Bu direnişe, tüm kadınlar adına bin selam olsun!
İran, bir dönem kadın hakları konusunda ciddi kazanımlar elde etmiş, eğitimde, sosyal yaşamda kadınların daha özgür olduğu bir ülke iken bugün esaretin kıyısında. Bu durum, Türkiye gibi komşu ülkeler için de bir uyarıdır. Kadın hakları geri dönüşü olmayan bir şekilde gasp edilebilir; kanunlar ve yasalar bir gecede yok edilebilir. Türkiye’de de her gün bir kadın, erkek şiddeti yüzünden hayatını kaybediyor. Fakat yasal düzenlemeler caydırıcı olmaktan uzak; kadınları korumak yerine, katilleri cesaretlendiren kararlar adaletin yerini alıyor.
6284 sayılı Kanun’un etkin uygulanmaması, hatta bu yasayı hedef alan söylemlerin giderek artması, kadınların korunması için elzem olan yasaların da tehlikede olduğuna işaret ediyor. Kadınların özgürlüğü ve güvenliği, gün geçtikçe siyasi bir pazarlık haline geliyor. Oysa kadınların hakları tartışmaya kapalıdır; şiddet gören, öldürülen, tehdit altında yaşayan kadınların can güvenliği siyasi çıkarlara alet edilemez.
İranlı kadınların sokaklara dökülerek verdiği mücadele, Türkiye’de de benzer bir direnişin ne kadar gerekli olduğunu hatırlatıyor. Bu adaletsiz düzene, kadınların hayatlarını hiçe sayan politikalara karşı sesimizi yükseltmek zorundayız. Çünkü özgürlüğümüz, yaşam hakkımız, bedenimiz ve haklarımız pazarlık konusu olamaz. Her gün hayatını kaybeden kadınların anısı, bizlere bu mücadeleyi sürdürme yükümlülüğü veriyor.
Türkiye’de, özgürlüğümüzü savunmak için, İran’daki cesur kadınlardan ilham alarak örgütlenmeli, direnmeliyiz. Kadın haklarını kısıtlayan, yok sayan, erkek şiddetini normalleştiren bu düzenin karşısında, kadın dayanışmasını yükseltmeli, sokakları doldurmalı ve özgürlüğümüz için mücadelemizi sürdürmeliyiz.