Suriye’de başlayan savaş, HTŞ şemsiyesi altındaki cihatçıların, Türkiye sınırındaki İdlib’ten başlattıkları saldırılar sonrasında Şam’ı alarak Suriye’yi işgal etmesiyle sonuçlandı.
HTŞ lideri 2014’te yayınlanan ilk röportajında, Suriye’de, Hıristiyanlar ve Aleviler gibi azınlıklara yer verilmeyeceği açıklaması yapmıştı.
Bugün geldiğimiz noktada;
Alevi halkına zulmetmeye başlayan HTŞ, Alevilerin yoğunlukta yaşadığı bölgelere saldırı düzenlemeye başladı. Onbinlerce Alevi yerlerinden göç etmek için yollara düştü. Suriye’nin en batısında yer alan Tartus kentine ulaşmaya çalışıyor.
Savaşın başladığı günden bu yana çağrıda bulunuyoruz:
Alevilerin ve bölgede yaşayan bütün halkların yaşamını tehlikeye atacak bütün oluşumların karşısında, halkların ortak yaşamını savunmaya devam edeceğiz. Cihatçı gruplara destek vererek halkları yerinden eden anlayışı asla kabul etmiyoruz.
Demokratik kamuoyuyla birlikte uluslararası tüm toplumları, çatışmasızlığı desteklemeye ve yerinden edilen halkların geri dönüşlerinin sağlanması için adım atmaya çağırıyoruz.
Alevilere yönelik; sosyal medya üzerinden, özellikle son süreçte Suriye’de yaşanan gelişmelerle birlikte, nefret ve ırkçılık söylemleri dillendirilmeye başlandı.
Türkiye’de, Suriye’de ve Orta Doğunun tamamında yaşanan; savaşlar, katliamlar, sürgünler, göçler ve ötekileştirmeler üzerinden Alevi düşmanlığı yaratılmaya çalışılıyor. Alevilerin hak taleplerine ve eşit yurttaşlık taleplerine saldırılıyor.
Bütün bunlarla birlikte bilinmelidir ki Aleviler her zaman olduğu gibi, böylesine kritik bir süreçte de “BARIŞ”ı ve ortak yaşamı savunmaya devam ediyor.
Alevi düşmanlığının ve Alevi toplumunu ötekileşirmenin hiçbir güç ve ideolojiye faydası olmayacaktır. Bu ırkçılık söylemlerinin cezasız kalması, nefretin artmasına sebep olacaktır. Bu konuda yetkili mercileri görevini yapmaya davet ediyorum.