Orta Doğu’nun resmi “Allah’u ekber” sesleriyle, vahşetin ve acının en utanç verici haliyle çizilmeye devam ediliyor. HTŞ denilen çete, Alevileri evlerinde, sokak ortasında, duvar diplerinde topluca katlederek “Yeni Suriye”nin adaletini gösteriyor. Kan ve gözyaşı “Yeni Suriye”nin kaderi yapılmaya çalışılıyor. Sermaye, bir kez daha mazlum halkların kanıyla yıkanarak iktidarını tahkim ediyor.
Suriye; Alevilere, Durzilere, Kürtlere, Hrıstiyan halklara yönelik katliamlarla çok kimlikli ve inançlı bir ülke olmaktan çıkartılıp tekleştirilmeye çalışılıyor. Felaket ve sefalet, kaçınılmaz kader gibi mazlumların yaşamına kaydedilmek isteniyor.
Ağırlıklı olarak Suriye’nin kıyı şeridinde yaşayan Alevilere yönelik uzun süredir HTŞ tarafından katliamlar gerçekleştiriliyor. Siviller öldürülüyor. Suçsuz insanlar kaçırılıyor. Herkesin gözleri önünde insanlara onur kırıcı işkenceler yapılıyor. Mal ve mülklerine el konarak bilinmezliğe doğru göçe zorlanıyor. Şiddet örgütlü ve planlı bir şekilde tek merkezden sistematik tarzda yürütülüyor. Yüz on yıl önce aynı topraklarda Ermenilere yaşatılan soykırımın bir benzeri şimdi Alevilere yaşatılıyor.
Silahın ve gücün egemen olduğu Orta Doğu’da adalet ve hukuk bir avuç zorba tarafından belirleniyor. Suriye’de yıkılan sadece Esad yönetimi oldu. Ama zulüm yıkılmadı. Zulüm, gömlek değiştirip kravat taktı. Çete başları yönetici, başı bozuk çapul ordusu ise Suriye’nin yeni güvenlik gücü yaptırıldı. Zalime gömlek, zulme yeni kılıf giydirildi.
Uluslararası sermaye sahiplerinin ve silah baronlarının çıkarlarına uygun bir kukla yönetim getirildi. Şu an her türlü demokrasiden uzak diktatöryal bir rejim iş başındadır. Ancak kriz, kaos, çatışma yerini istikrara ve huzura bırakmadı. Herkesin herkese düşman edildiği coğrafyada farklı milliyetler, halklar, inanç ve kültürler arasında barış ve eşitlik çok uzak bir gelecek hayali olarak yaşanmadan kaldı.
Gömlek değiştirilerek zulme mahkum edilmek istenen Aleviler, Durziler kendilerini savunmak, korumak için silahlanmaktan, özerklik ilan etmekten başka bir çözüm yolu bulamadı. Öz savunmalarını oluşturmaya başlayarak, yaşadıkları bölgede “askeri konsey”ler, silahlı birlikler kurdular.
Katliamın, baskının olmadığı, özgürce yaşam yolunu arayan Aleviler yoğun olarak yaşadıkları Lazkiye, Tartus, Humus, Hama, Dera, Cebleh’de gerici cihatçı HTŞ çeteleri tarafından katliamlara maruz kalıyor. Öldürme, kaçırma, gasp ve tecavüzlerin birinci dereceden sorumlusu, bir suç örgütü ve cinayet şebekesi olan HTŞ yönetimidir. Bir haftadır başı bozuk çapul ordusuna karşı geniş bir alana yayılan şiddetli çatışmalar yaşanıyor. Aleviler, Şam yönetiminin başında olan HTŞ’ye ait bazı askeri üsleri ve hükümet binalarını ele geçirdi. HTŞ ise bölgeye çok sayıda asker ve ağır silah sevk ederek direnişi bastırmaya, katliamlar yapmaya başladı. HTŞ ülkede olağanüstü hal ilan ettiği yetmezmiş gibi elinde kılıç, ağzında imanı düşürmeyen imamlarıyla camilerde cihat ilan ederek vatandaşları Alevilere karşı savaşmaya mal ve mülklerine el koymaya çağırdı. Gerginliği, saldırganlığı artıran bu adımlar, zamanın ve geleceğin nasıl şekilleneceğiyle ilgili ürkütücü veriler sunmaktadır. Türk medyası ise Alevileri “rejim artıkları” olarak gösterip yaşananları ise “rejim artıklarının güvenlik güçlerine saldırıları” olarak lanse ederek gerçeği ters yüz ederek manipüle etmeye çalışıyor. Türk medyası, yalan üretme merkezi gibi çalışarak yaptığı bu tarz açıklamalarla, Alevilere yönelik saldırıları meşrulaştırmaya, HTŞ eliyle gerçekleştirilen katliamlara yasal ve meşru kılıf bulmaya çalışmaktadır.
Orta Doğu’nun tekçi rejimlerinin istikrarlı bir şekilde ürettiği yegane şey “terör ve terörist” algısıdır. Rejim dışında herkesin her an terörist olabileceği gerçeği görülmelidir. Demokrasi ve özgürlüklerle tanışmamış yönetimler, toplumu “teröre’’ karşı savaşımda konsolide ederek saldırılarını sürekli hale getirmeye çalışır. Her türlü yalana ve manipülasyona başvurarak yönettiği toplumu “teröre karşı savaşıma’’ya, ikna etmeye, inandırmaya çalışır.
Yeni kurulan Suriye yönetiminde ne Alevilere, ne Durzilere, ne Kürtlere ne de Hristiyan halklara yer verilmedi. Orta-Doğu’da egemen olan tekçi rejimlere ‘’Yeni Suriye’’ de eklendi. Bu tekçi rejime her türlü desteği Türk ordusu vermektedir. İşgalci Türk ordusu Alevi direnişini bastırmak, bölgede hegemonyasını güçlendirmek için İdlib’e ağır silahlarla sevkiyat yaptı. Oluşan boşlukları doldurmakta oldukça eğitimli ve donanımlı olan Türk ordusu dünya kamuoyu önünde Alevi katliamına destek vermekten çekinmiyor.
Suriye’de katliam ve zulüm ortasında özgürlük adası gibi duran Rojava farklı milliyetlerden halkların inanç ve kimliklerin özgürce birlikte yaşadığı örnek topraklardır. Hiç bir dil bir birine düşmanlık gütmeden Kürtçe, Arapça, Süryanice, Ermenice, Asurice, Türkmence yan yana kardeşçe konuşuyor. Özgürlüğün ve kardeşliğin dili her yere yaşam rengi vermektedir.
Suriye’de yapılan Alevi katliamlarına bakarak haykırmak gerek. BİR ROJAVA YETMEZ! Orta Doğu’da onlarca ROJAVA’ya ihtiyaç var. Ezilen halkların yeni Rojavalar yaratacak akıl ve iradeleri vardır.
özgür politika / 11.3.2025