Pazar, Kasım 2, 2025

Aleviliği Siyasetin Kirli Pazarlıklarına Alet Etmek

Son günlerde yeniden gündeme gelen tartışma: Kılıçdaroğlu’nun CHP içindeki siyasi tavrı tartışılırken, kimi çevrelerin onun Alevi kimliğini referans alarak söz söylemesi hadsiz ve kabul edilemezdir. Bu tür tartışmalar, yapay sorunlar üreterek gerçek sorunların gündeme gelmesini engeller ve toplumsal tartışmayı kısırlaştırır. Bir kişinin siyasi hataları elbette konuşulur, tartışılır. Ancak mesele azınlıklar olunca işin rengi değişiyor: Bir Alevi siyasetçi hata yaptığında “Yavuz Sultan Selim’den daha büyük kötülük yaptı” denilebiliyor. Oysa bir Sünni siyasetçi ya da başka bir inanç grubuna mensup kişi hata yaptığında kimse onun kimliğini referans göstermiyor. Bu çifte standart, aslında bu düzenin Alevilere bakışını gözler önüne seriyor.

Hele ki Alevi toplumu için büyük kırımların, sürgünlerin, zulümlerin adı olmuş bir tarihsel figürle kıyaslama yapılması, doğrudan inanç kimliğini hedef almaktır. Bu tür sözler, siyasi eleştiriyi aşar, toplumsal benlikteki yaraları yeniden kanatır.

Alevilerin yıllardır dile getirdiği eşit yurttaşlık, zorunlu din derslerinin kaldırılması, cemevlerinin ibadethane statüsü gibi temel talepler hâlâ görmezden geliniyor. Bunları yerine getirmek yerine, Aleviler sürekli kimlikleri üzerinden tartışmaya çekiliyor, bölünüyor ve siyasetin yedek tekeri hâline getirilmeye çalışılıyor. Osmanlı’da devşirmeler eliyle oynanan oyunlar bugün de farklı yöntemlerle sürdürülüyor.

Bir siyasetçinin yanlışları, düzen karşısında aldığı tavırlar tartışılır, eleştirilir. Ama onun kimliğini işin içine katmak, sadece kişiyi değil, tüm bir topluluğu hedef almak demektir. Bu da iktidarların işine yarar, çünkü Aleviler böylece birbirine düşürülür, siyasetin malzemesi hâline gelir.

Pir Sultan Abdal darağacına götürülürken yanında müsaibi Ali Baba vardı. İdam sehpasına giderken Ali Baba ona taş atmak yerine gül atmıştır. Önemli olan, eylemin kendisidir; taş ya da gül fark etmez, çünkü o dönemde ona taş atmayanların da başı gidecektir. Pir Sultan Abdal da bu durumu şiirinde şöyle dile getirir:

“Şu ellerin attığı taş hiç bana değmez, ille dostun bir tek gülü yaralar beni.”

Bu ifade, eylemin anlamını ve bağlılığı gözler önüne seren derin bir mesajdır. Taş veya gül, eylemin kendisi açısından önemlidir; gül ne kadar masum görünse de, Pir Sultan’ın şiirinde de vurguladığı gibi, dostun attığı bir gül bile yaralar. Bugün de siyaset arenasında benzer bir tabloyla karşı karşıyayız: Kimlikler üzerinden öfke saçmak, birbirine düşürmek isteyenler var. Ama tıpkı Ali Baba’nın eylemi gibi, adalet ve hakikatle atılan bir tek adım, milyonlarca taşın etkisini aşar.

Pir Sultan’ın bu sözleri, bize hatırlatır ki; zulme karşı durmak için şiddet ve nefret değil, doğru duruş ve hakiki bağlılık yeterlidir. Ve bu duruş, hem Alevi toplumunun hem de tüm halkın özgürlük ve eşitlik mücadelesinin özüdür.

Alevi kurumlarına ve topluma düşen görev, kendi yol ve erkânını net biçimde ortaya koymaktır. Bizler bunu başaramadığımız sürece Alevilik yeniden başkalarının elinde eğilip bükülür hale gelir.

Unutulmamalıdır ki Alevilik, ne bir kimlik kartına, ne siyasetçinin ağzına, ne de oy hesabına sığar. Alevilik, eşitlik, adalet, özgürlük ve hakikat yoludur. Bu yolu siyasetin kirli pazarlıklarına alet edenler değil, onun hakikatini savunanlar Aleviliğe sahip çıkabilir.

Benim kanaatim şudur: Aleviler, bu oyuna artık gelmemelidir. Çünkü tarih defalarca gösterdi: Osmanlı’da oyun hiç bitmedi, Cumhuriyet boyunca da bitmedi, bugün de bitmiyor. Dün “sapık, zındık” denilerek hedef alındık; bugün ise daha sofistike yöntemlerle, kimlik tartışmaları üzerinden birbirimize düşürülüyoruz.

Şunu herkes bilmelidir: Alevilik ne kimlik kartına, ne siyasetçinin ağzına, ne de oy hesabına sığar. Alevilik, eşitlik, adalet, özgürlük ve hakikat yoludur. Bu yolun dışında kalan her söz, her benzetme, her hesap sadece düzenin simsarlarının işine yarar.

CEVAP VER

Lütfen yorumunuzu giriniz!
Lütfen isminizi buraya giriniz

Yazarın Diğer Yazıları