İsmail Pehlivan, halktv.com.tr’de yazılar yazıyor. Alevilerin birçok sorununu dile getiriyor. Katıldığım birçok yazısı da var, ancak Kemalist resmi tarihe, ideolojiye gelince iş değişiyor. Nedense 102 yıllık yanlışlara dokunmak istemiyor. Aleviliğin, Bektaşiliğin 30 Kasım 1925’te yasak edilmesine değinmiyor. Bilindiği gibi ‘Türbe, Tekke ve Zeviyelerin‘ yasağı özünde Alevi-Bektaşiliğin yasağıdır. Alevilerin nasıl ötekileştirildiği, yasaklandığı, belgelerde var. Aşık Veysel’in sazı bile Sivas valisi tarafından iki kez kırılıp, sobaya atılıldığını tarih yazıyor. Neyse ki bu konuda birçok yazar çizer yazdı, begeleri ortaya koydu. Bu konuda gerek Alevi, Kürt ve diğer azınlık inanç ve halklara ilişkin daha fazla veri var ellimizde.
Şimdi İsmail Pehlivan canın “Aleviler arasında boy gösteren linç kültürü alışkanlığı!“ yazınıza ilişkin bir iki eleştiri…
Merdan Yanardağ ve Erdal Erzincan’ın lince uğradığını söyleyen Pehlivan, “Linç kültürünü besleyen nedenler ne olursa olsun, Alevi inancının özü ile bağdaşmamaktadır.“ Diyor, ki doğrudur. Linç kültürü, Aleviye, gerçek demokrata, sosyaliste, çevreciye vs. de uymaz. Ancak biliniyor, Alevilerin üzerindeki asimilasyon çarkı ve parçalanmışlık, özünden uzaklaşmalara neden olmuş, oluyor. Buna karşı durmak, söz söyleme hakkını savunmak ve örgütlenme özgürlüğünü savunmak önemlidir. Küfür ve hakaret ise zaten kabul edilemez ve sahiplerine iade etmekte yarar var.
Kısaca yazının yazılması, sanatçı Erdal Erzincan’ın X’teki paylaşımı ve artından gelen tepkiler oluşturuyor. Ve yazının bütününe bakıldığında Erdal Erzincan’lı ile aynı yerde, aynı yanlışta duruyor: ‘Aleviliğin lisanı hal dilidir, ibadet dili ise Türkçe’dir. Gelenek bize bunu böyle aktarıyor.‘ Zaten zurnanın zırt dediği bu cümledir. Diğerleri doğru olsa, büyük hatayı örtmez.
Pehlivan, “…Bazı okuduğunu ve dinlediğini anlayamayan şahsiyetlerin saldırılarına maruz kalan sevgili Erdal Erzincan, Merdan Yanardağ ile aynı kaderi paylaştı! Her ikisi de küfürlere, hakaretlere, tehditlere ve çirkin sözlere muhatap oldular….“ Diye yazıyor. ‘Okuduğunu anlamayanlar’ı haraket ve küfür kullanalar için yazıldığını düşünayorum. Yoksa M.Aslan, C.Çelik, Hasan Hayri Ateş veya kendim de Türkçeyi, yazılanları iyi anladığımızı düşünüyorum.
Yine, “Her iki değerli ismin de sözleri, bazı STK’lar ile bir grup tarafından bağlamından koparılarak yargısız infaz aracı haline getirildi. Özellikle Erdal Erzincan’a yönelik Mikail Aslan, Cihan Çelik gibi bazı sanatçıların da bu kervanına katılması manidardır.“ Diyor.
Ee, niye M.Aslan ve C.Çelik, yaşadıklarını inkar mı etsin? Mikail, diyor ‘Annem Türkçe bilmiyor ve ibadet dili Türkçe değil‘, burada ne beis görüyorsunuz? “Annem bilmediği dilde ibadet etsin mi etsin!
İsmail can‚ ‘Aleviliğin lisanı hal dilidir, ibadet dili ise Türkçe’dir. Gelenek bize bunu böyle aktarıyor.‘ diyorsunuz. Nasıl ki E.Erzincan’a itiraz ettim ise size de ediyorum. Bu inkarcılıktır (inkarcılık kelimesi hakaret değil, yaşananları red etmiyor, inkar ediyor). Yüzyılık yok etme, inkar ve asimilasyon konusunda aynı düşünmediğimizi biliyorum. Bu konuda resmi tarih zaten sizin dediklerinizi yazıyor ve biz de buna itiraz ediyoruz. M.Aslan da gayet saygılı bir biçimde, görüşlerini aktarmış. Hakaret yok, ‘niye bu kervana katıldı‘ diyorsunuz?
“….Tarihi gerçek ve gelenek açıktır: Batıni felsefi Anadolu Aleviliği’nin geleneksel ibadet dili Türkçe’dir. Horasan’dan Anadolu’ya gelen coğrafi hat üzerinde, Kürtçe, Zazaca veya farklı dillerde konuşan canlarımızın hepsi, Cem ibadetlerinde Dedeler ve Zakirler deyişleri, semahları, duvaz imamları, mersiyeleri, miraçlama ve tevhitleri, gülbankları havalandırırken Türkçe’yi kullandıklarına tanıktırlar.”
Erdal Erzincan can veya siz, ‘Bugün Anadolu’da büyük oranda Türkçenin dışındaki diller asimile olmuş ve bugün Aleviler büyük oranda inanç dili Türkçeye dönüşmüş‘, derseniz anlaşılır ve doğrudur. Bu ayrı, ama ‘gelenekten gelen‘ derseniz, tabi ki gerçekliğe uymuyor.
Bir de ‘Horasan’dan Anadolu’ya…‘ söylemi, Türk – İslam ideolojisinin (İslam Türk demiyorum, şimdi ona dönüştü) bir söylemi ve artık bir temeli kalmadı. Faik Bulut, Selim Temo, Şoreş Reşi, Mehmet Bayrak gibi birçok araştırmacı yazar bu konuyu yeterince deşifre etti.
Ayrıca Ocak sistemini Ebul Vefa Kurdi’nin (1026 – 1107) kurduğunu araştırmalar gösteriyor. Ahmet Yesevi (1100-1066) ve Haci Bektaş Veli (1209-1271) gibi öncüller de ardından geliyor.
İsmail Pehlivan canın bunları bilmediğiniz düşünmüyorum, sadece tarihi bugüne bağlarken, yüklerimizden kurtulmamızda yarar var. En azından ben öyle yapmaya çalışıyorum.
Aşk ile…