Pazartesi, Ekim 6, 2025

Barışın Ortak Çatısı

Bugünlerde kamuoyuna yansıyan tartışmalar, barış sürecini gündeme taşısa da çoğu zaman hakikati tüm boyutlarıyla yansıtmıyor. Çelişkili söylemler, hakların ve inançların sesini bulanıklaştırıyor, azınlıkların kafasını karıştırıyor. Oysa barış, kimsenin kafasını karıştıracak bir mesele değil; tam tersine, herkesin kendini içinde bulabileceği ortak bir çatı olmalı.

Son günlerde medyanın gündeminden düşmeyen DEM Partisi ile AKP’nin bir arada göründüğü kareler, tartışmaların merkezine oturdu. Bu görüntüler üzerinden yapılan yorumlar, barışı konuşmaktan çok, kutuplaşmayı yeniden alevlendiren bir dile dönüştü. Oysa bu ülkede barış, bir partinin fotoğrafına, bir anlık görüntüye ya da siyasal hesaplaşmalara indirgenemeyecek kadar derin bir meseledir. Barış, fotoğraflarla değil, halkların ortak iradesiyle, inançların samimi buluşmasıyla mümkündür.

Bugün medyada barışa dair oluşan bu çarpık atmosfer, toplumsal algıyı bulandırmakta; kimilerinde umut yerine güvensizlik, merak yerine kuşku yaratmaktadır. Oysa barış, masa başı pazarlıkların değil; vicdanların, adalet arayışlarının ve halkların onurlu birlikteliğinin ürünüdür. Bu yüzden barış, kimlerle yan yana gelindiğiyle değil, hangi değerlerle yürü(n)düğüyle ölçülür.

Barışın kıymeti, sadece çatışmaların bitmesiyle sınırlı değildir. Asıl mesele, toplumsallığın yeniden inşa edilmesidir. Eğer bu süreç yanlış aktarılırsa ya da dar siyasi hesaplara sıkıştırılırsa, toplumun güven duygusu zedelenir. Oysa gerçek barış, topluma güven veren, bütün hakların ve inançların kendini eşit ve özgür hissedeceği bir zemin yaratır.

Biz Aleviler olarak, tarih boyunca hem adaletin hem de eşitliğin sesini haykırdık. İnancımız bize, “bir canı incitmek tüm âlemi incitmek”tir diye öğretir. Bu nedenle, barışın sadece siyasal bir mesele değil, aynı zamanda bir vicdan ve duygudaşlık meselesi olduğunu biliyoruz. Barışa katılmak, sadece bir politik tercih değil; insanlığın onuruna sahip çıkmaktır.

Bugün yapılması gereken, herkesin elinden geleni ortaya koymasıdır. Siyasi aktörler, toplumsal örgütler, inanç temsilcileri, kadınlar, gençler… Herkes bu sürecin bir parçasıdır. Barış, birilerinin bize armağan edeceği bir lütuf değil; hepimizin emeğiyle yükselecek bir değer.

Unutmayalım: Barış, sadece hakları değil, inançları da buluşturan, insanları birbirine yaklaştıran bir köprü olabilir. Eğer o köprüyü birlikte kurarsak, bu topraklarda kimse kendini dışlanmış hissetmeyecek.
Barış, kimsenin gölgesinde değil; halkların güneşinde yeşerecek.

CEVAP VER

Lütfen yorumunuzu giriniz!
Lütfen isminizi buraya giriniz

Yazarın Diğer Yazıları