Çarşamba, Ekim 15, 2025

Alevilerin Karnı Bu Yalanlara Tok

Bahçeli, grup toplantısında yaptırdığı cemevi üzerinde Alevilikle ve Alevilerle ilgili konuştu.
Bahçeli, “milli birlik ve kardeşliğimizi güçlü şekilde” pekiştirmek istediğini, bunun için “Türk ve Türkiye yüzyılında sürüp giden dipsiz tartışmaları mutabakata bağlamanın; kalıcı, köklü ve kategorik şekilde bağıtlamanın” hedefinde olduğunu belirtiyor.

“Ahlaki, akıl, izan, insaf ve insan merkezli” olan bu hedef için “siyasi, manevi, tarihi, kültürel ve fikri imkânlarla kireçlenmiş kronik gerilimleri bertaraf etmek istediğini, çaba ve çalışmalarının bu yönde olduğunu” ifade ediyor.

Bahçeli, “sanal ve sahte bir içerikten mülhem olan Türk-Kürt ayrışmasını tetikleyen iç ve dış düşman cephesidir. İnanan-inanmayan, laik-antilaik ikilemini tırmandıran yine aynı odaklardır.” belirlemesini yaptıktan sonra sözü Alevilere getiriyor.

“Dahası ve daha fevrisi ise Alevi-Sünni bloklaşmasını siyasi ve ideolojik dürtülerle süreklilik içinde tahrik ve tahkim etmeye kalkışan Türk ve İslam muhaliflerinin kara kampanyasıdır. Alevi İslam inancına aidiyetlik duyan kardeşlerimizle ilgili düşüncelerimizi samimi ve şeffaf biçimde paylaştık.

Bir defa şu hususu açık yüreklilikle söylemek mecburiyetindeyim: İşin özünde hepimiz Müslüman değil miyiz?” diyerek kendince bir Alevilik tanımı yapmıştır. Alevilerin İslam’ın bir parçası, mezhebi gibi tanımlayarak soruna yaklaştı. Aleviliği İslam’ın bir parçası olarak gösterdi. Bu da Alevilerin inancına yapılmış bir müdahaledir, asimilasyondur.

Üstelik bu tanımı herkesin benimsediği veya benimsemek zorunda olduğu bir tanım olarak ortaya koymuş, hatta bu konuda kararlılık ifade etmiştir.

Öncelikle belirtilmelidir ki Alevilik Bahçeli’nin tanımladığı gibi değildir.

İkincisi, Bahçeli yaptığı bu tanımla Aleviliğe yönelik asimilasyon politikasını uygulamıştır.
Üçüncüsü, Bahçeli asimilasyonu devletin imkânlarını ve gücünü kullanarak yapmıştır.

Bahçeli’nin bu ifadeleri yeni de değil, özgün veya orijinal de değildir.

Alevi toplumu, var olduğu günden beri asimilasyoncu ve soykırımcı politikalara karşı mücadele ederek var olagelmiştir.

Alevilik bu özelliğini 1980’den beri aynı soykırımcı zihniyete karşı mücadele ederek sürdürmektedir.

Bahçeli’nin bu açıklamaları, Alevilerin mücadelesinin daha güçlü ve bu yönelimlerinin bir daha tekrar etmeyeceği düzeyde devam etmesini gerektirmektedir.

Bahçeli devam ediyor: “Hepimiz Türk milletinin onurlu ve şerefli mensupları değil miyiz?” diyor.

Bahçeli aynı düşüncesini, aynı konuşmasının bir başka yerinde “Hepsinden evveli de Müslüman Türk milletiyiz.” diyerek tekrar ediyor.

Ayrıca Bahçeli, konuşması boyunca Alevilikle ilgili kurduğu her cümlede Aleviliği “Türk-İslam” kavramları bağlamında tanımlamıştır.

Hayır Bahçeli, hayır. Dünya âlem biliyor ki bu topraklarda yaşayan Alevilerin hepsi Türk değildir.

Bu topraklarda Türk Alevilerden başka, Kürt Aleviler, Arap Aleviler, Roman Aleviler de var.
Dahası, İran’da ve Balkanlarda farklı halklarda Alevilerin varlığı da bilinen bir gerçekliktir.
Bahçeli bu söylemiyle, Alevileri Türkleştirmeyi amaçlayan aynı asimilasyoncu ve soykırımcı politikaları sürdürdüğünü göstermektedir.

Bahçeli konuşmasının devamında, “Gönül rahatlığıyla, vicdan huzuruyla, dahası samimiyetle diyorum ki; hem Aleviyiz, hem Sünni.” diyor.

Bütün mesele de burada ya! Bahçeli gönül rahatlığı içinde Alevileri Sünnileştirmek için asimilasyon yapmış, soykırım uygulamış olabilir.

Ancak Aleviler ne Aleviliklerinden vazgeçerek Sünnileştiler ne de kimseyi Alevileştirmeye çalıştılar. Bunun için can bedeli direnişler geliştirdiler.

Bahçeli konuşmasının bir yerinde “Bu düşüncelerim elbette Alevi İslam inancına mensup kardeşlerimizin geçmişe sari ve bugüne havi ihtiyaç ve beklentilerini seslendirmeye mani değildir.” dedikten sonra,

“İftira ve isnatlara sırtını dayayanlar, Maraş’tan Çorum’a kadar yaşanan dış mahreçli provokasyonların iç yüzünü hâlâ okumayanlar, bu nedenle de tarihten husumet üretmek için emre amade bekleyiş içinde olanlar emin olunuz ki bizim ilgi ve irtibat sahamızın da sonuna kadar dışındadır.” diyor.

Bu konuşmanın içeriğine geçmeden önce emredici, hükümran, keskin bu dil bile bu söylemlerin barışçı olmadığını görmek için yeterlidir.

Kullanılan bu dil, Alevileri aşağılayan, herhangi bir Aleviyi, bir demokratı en az katliamcı bir saldırı kadar etkileyecek olan provokatif bir dildir.

Bu üslubun şiddetle reddedilmesi gerekir.

Yine de üslubun sorunlu yanını belirterek Alevilerin geçmişten kalan sorunlardan dolayı beklentilerini ifade etmek gerekir.

En önce cumhuriyetin başında Alevi dergâhlarının ve ocaklarının kapatılmış olmasının, sonra Koçgiri’nin ve Dersim’in, devamında 1960’lara kadar binbir zorlukla yaşamaya mahkûm edilmenin hesabı verilmelidir.

Elbette bunlarla bitmiyor, Alevilerin yaşadıkları.

Aleviler 1967 Elbistan’da, 1968 Malatya’da, 1971 Kırıkhan’da, 1976 Pazarcık’ta, 1978 Malatya’da, 1978 Maraş’ta, 1980 Çorum’da, 1993 Madımak’ta, 1995 Gazi’de yapılan soykırım saldırılarının hesabını da görmek istemektedirler.

Bahçeli diyor ya Alevilerin beklentilerine karşı değilim diye. Bu hesaplar verilmeden ne Alevilere yapılanlar unutulur ne de gerçek anlamda bir kardeşlik atmosferi doğar.

Bahçeli, Maraş ve Çorum soykırımlarının dış güçlerin marifeti olduğunu ileri sürüyor.
Hemen soralım, kim bu dış güçler?

Mesela o dönem katliamdan dolayı suçlanan MHP Maraş milletvekili Mehmet Yusuf Özbaş dış güçlerden biri olabilir mi?

Yine katliamcı olarak suçlanan ve Maraş Belediye Başkanı Ahmet Uncu bir diğer dış güç olabilir mi?

Kısa süre önce Meclis’te törenle cenazesi kaldırılan Maraş Katliamı davasının bir numaralı sanığı Ökkeş Kenger dış güç müdür?

Daha böyle yüzlercesini sayabiliriz.

Bütün bunların ve daha fazlasının bağlı oldukları MHP’yi ve ÜGD’yi dış güç olarak tanımlayalım mı?

Bahçeli aynı cümlesinde “Maraş’tan Çorum’a kadar yaşanan dış mahreçli provokasyonların iç yüzünü hâlâ okumayanlar, bu nedenle de tarihten husumet üretmek için emre amade bekleyiş içinde olanlar emin olunuz ki bizim ilgi ve irtibat sahamızın da sonuna kadar dışındadır.” diyor.

Hem devlet adına hareket eden hem eski MHP’nin kanlı mirası üzerinde varlığını sürdüren Bahçeli bilmelidir ki, Maraş’ta ve Çorum’da yapılanların iç yüzünü Aleviler çok iyi okumuşlardır.

Bu konuda sorunu olan Aleviler değil, yapılan soykırımların üstünü örtmeye çalışan Devlet Bahçeli’dir.

Üçüncüsü, Aleviler “tarihte husumet” üretmiyorlar, bugün de devam eden soykırımcı yaklaşımlara karşı direniyorlar.

Dördüncüsü, Alevilerin önünde “emre amade” bekleyecek efendileri hiç olmadı.

Ama bu devleti yönetenler hep efendilerinin önünde “emre amade” beklediler.

Bahçeli’nin söylediklerinin çok yönlü değerlendirilmesi için daha çok yazılabilir.
Ancak şimdilik kısa bir özet yapmak gerekirse şunu söylemek mümkündür: Bahçeli’nin niyetinin demokratik bir yüzleşme olmadığı çok açıktır. Bahçeli, devletin yüzyıldan beri Alevilere karşı uyguladığı Türkleştirme, Sünnileştirme siyasetini bir kez daha Alevilere dayatmak istemiştir. Alevilerin önüne iki yol konmuştur: Ya Türk ve Sünni olacaklar ya da yok edileceklerdir.

Dün Alevilerin adını anmadan, Alevi ritüellerini ve inanç merkezini yok sayarak bunu yapmaya çalışmışlardır.

Bugün ise Alevilere de Alevilerin ritüellerine ve inanç merkezlerine el koyarak aynı asimilasyoncu politikaları uygulamak istemektedirler. Bahçeli, katliamlarla yüzleşmek, hesabını vermek yerine en başından beri söylenen manipülasyonları tekrarlamaktadır. Böylece Bahçeli ayrıca sorumluluktan, hesap vermekten ve yüzleşmekten kurtulmak istemektedir.

Bugün Aleviliğin kabul edilmesi demek, ilk olarak Aleviliğe ve Alevilere yapılmış büyük küçük demeden bütün saldırıların hesabının verilmesini gerektirir.

İkinci olarak devletin Aleviliği tanımlamaktan vazgeçmesi zorunludur.

Her inanç gibi Alevilik de kendi inandığı gibi ve kendi inanç mekânı olan cemevlerinde inancını yaşamak istemektedir.

Herkes bilmelidir ki bu yol sonuç vermeyecektir.

Aleviler bu oyunu da bozacaklar, bütün demokrasi güçleriyle inanç özgürlüğünün ve bütün demokratik normların yaşanacağı barışın ve demokratik toplumun inşasının sağlanması için mücadeleye devam edeceklerdir.

ilk alevi haber ağı sitesinde yayınlanmıştır.

CEVAP VER

Lütfen yorumunuzu giriniz!
Lütfen isminizi buraya giriniz

Yazarın Diğer Yazıları