Salı, Ekim 21, 2025

Alevi Asimilasyonuna hizmet!

“Medet senden medet Bektaş-ı Veli
Eşiğine yüzüm sürmeye geldim
Rehberim Muhammed, Mürşidim Ali
Kamili mürşide ermeye geldim” Gül Bacı

Anadolu’nun kadim inancına sahip olan Alevi toplumu, özünde insan sevgisini taşıyan, yetmiş iki millete aynı nazarla bakan, eri erden ayırmayan, el ele el Hakk’a düsturuyla Hakk Muhammed Ali Yolu’na ikrar vermiştir.

Rehberi Muhammed, Mürşidi Ali olan, batıni felsefi anlayışı kabullenen Alevi toplumu, Horasan’dan sökün eyleyip bu toprakları yurt tutan kadim bir inanç geleneğini temsil eder.

Bu inanç topluluğu, köhne tarih anlayışlarına göre kendilerini yeniden dizayn etmeye çalışanların oyunlarına her dönemde tanık olmaktadır.

***

Söz konusu çabalar, Aleviliğin özüne dokunma girişimlerinden başka bir şey değildir. Bu kişiler, Alevileri kendi emellerine uygun bir kalıba dökmeye çalışıyor. Kendilerini ‘tarihçi, sosyolog, teolog’ olarak lanse eden bu yazarlar, son kırk yıldır geleneksel Alevi inanç pratiği ve yaşam kültürü üzerine sözde çalışmalar yaparak, toplumsal dönüşümü özünden uzaklaştırmak yoluyla fikri bir bulanıklığa yol açıyorlar. Bu yönelim, toplumsal dinamikleri devşirmeye yönelik kasıtlı hamlelerdir.

Son dönemlerde kendini ‘Alevilik yazarı’ diye takdim eden, Alevi inanç ve geleneğiyle hiç alakası olmayan bazı isimler sosyal medyada, Alevi derneklerinin panellerinde, televizyon ekranlarında Alevilik hakkında ahkam kesmektedirler. Birçok yalan yanlış ifadelerle ajitasyon yapmaktadırlar. Kulağa hoş gelen içi boş söylemlerini süslü sözcüklerle desteklemeyi ihmal etmemektedirler. Lakin bu şahsiyetler kendi geçmişleriyle çeliştiklerini de unutmuş görünüyorlar.

***

Aleviliğe yönelen bu şahsiyetlerin bir kısmı, 5’er 10’ar yıl zindanlara atılmış, faşist cunta tarafından verilen cezaları çekip salıverilenlerdir. Özgürlüğüne kavuşan bu kişiler, anti-faşist düşünceye sahip olmalarına rağmen, geçmiş örgütlerinin darmadağın olması nedeniyle adeta kendilerini boşlukta buldular. Bu süreç, sancılı ve çaresizliklerle dolu yaşandı. Çil yavrusu gibi dağılan o görkemli, mücadeleci gençlik pasifize oldu ve varlığını bireysel çabalarıyla sürdürmeye çalıştı. Örgütsel gelenekten gelen bu kişilerin bir kısmı, yeniden örgütsel bir yapı içinde var olmaya yönelik çabalar içine girdi. Bu çabalar, 1989 yılında (Türkiye’de 1960’lardan bu yana) ilk kez bir grup aydın, gazeteci ve yazarın, Almanya Hamburg Alevi Derneği aracılığıyla hazırladığı ‘Alevilik Bildirgesi’ bir milat olarak tarihe geçti. Bugünkü Avrupa ve Türkiye Alevi örgütlülüğü ‘Alevilik Bildirgesi’ndeki özden uzaklaşarak asimilasyona hizmet etmeye devam ediyor.

***

1980 sonrası süreç, solun yenilgisiyle birlikte birçok kişi kendi kültürel ve inançsal kökenlerine geri dönerek kimlik arayışına girdi. Alevi gençlerin kimlik arayışları, Alevilerin demokratik hak mücadelesine olumlu katkısı olurken, inancın geleneksel kodlara bağlı kalınarak sürdürülmesine olumsuzluğuyla damgasını vurdu.

Geçmişte TDKPDEV YOLTKP/MLDEV SOL gibi örgütsel yapılar içinde yer alan Alevi gençler, 1980 darbesinden sonra Aleviliklerini hatırlar oldular. Ancak hatırladıkları Alevilik, geleneksel batıni felsefi inanç değildi. Bu gençler başlangıç döneminde dillerinden Hakk Muhammed Ali, On İki İmamlar, Üçler, Beşler, Yediler, Kırklar sözcüklerini düşürmediler. Alevi toplumunun tüm değer yargılarını bir takiyye aracı olarak kullanıp toplumda itibar kazanma yoluna gittiler ve bundan da başarılı oldular.

Bu gençler yiğit insanlardı. Faşist diktatörlüğe, emperyalizme ve sömürüye karşı mücadele ederek, kelle koltukta başkaldırmışlardı. İşkencelerde ser verip sır vermeyenlerdi. Özgürlük istiyorlardı, devrim yapacaklardı. Hayalleri, ütopyaları büyüktü. İşte bu yiğit gençler, Alevi örgütlerini kurarak kendilerine yeni mücadele alanları yarattılar. Ardından, kurulması yasak olan cemevlerinin inşası için dişe diş mücadele ettiler. Gece gündüz cemevi yapılan binaları terk etmediler ve bu çabalarında başarılı oldular. Alevi toplumu da, cenazesini camiye götürmekten kurtulacak ve ibadetini yapacak diye, gençlerin önderliğinde yapılan cemevlerine gücü oranında katkı verdi. Bu itibarla Aleviler bu gençlere güven duymaya başladı ve hepsini kucakladı.

***

Öte yandan, Aleviliğin kentleşme, siyasi baskılar ve 1980 sonrası sosyalist hareketlerin dönüşümü ile birlikte yeni bir kimlik ve örgütlenme arayışına girdiği doğrudur. Geleneksel yapılarla (Dede Ocakları) yeni tip örgütler (Dernekler/Federasyonlar) arasındaki yetki, inanç yorumu ve temsil tartışmaları Alevi hareketinin temel dinamiklerinden biridir. “Alisiz Alevilik” ve “İslam dışı Alevilik” gibi tezlerin de Alevi entelektüel ortamında önemli ayrışmalara yol açtığı ve kamuoyunda yer bulduğu da somut bir gerçektir.

***

Bu süre zarfında Alevilik çalışan Sünni ilahiyatçı yazar-çizerler boş durmadı. Bu isimler Alevi inancını bile isteye istismar ederek, iğdiş etmeye yönelik çalışmalara imza attılar. Bu yazar-çizerler “Alisiz Alevilik” ve “İslam dışı Alevilik” tezlerini Alevilerin içine zerk ettiler. Ardından Sünni sosyolog bir yazar da bu kervana katılarak “Alevilerde Kafa Karışıklığı” makalesini kaleme aldı. O günden bu yana, bu eksende toplumun enerjisi tüketilmeye çalışıldı. Otuz yıldır bu dert Alevilerin içinden sökülüp atılamadı. Bu şahsiyetlerin ortaya sürdükleri tezler, Alevi toplumunun tarihi mirasını, felsefesini, batıni derinliğini, inançsal değerlerini boşa çıkararak kendilerine bir alan açma çabasından öte bir şey değildi. Nitekim bunlar başarısız oldu denemez; Alevi gençleri arasında önemli tartışmalara ve ayrışmalara neden oldular.

***

Aleviler, Kerbela’dan bu yana kendine özgü geleneksel inanç ve yaşam değerleri olan, sazlı-sözlü kültürel değerlerini hakikatin ışığında icra eden Anadolu’nun en büyük nüfusuna sahip ailesidir. Ortak geleneğini ve kültürel yaşam anlayışını yüzyıllardır barış ve kardeşlik hukuku içinde sürdüren Alevi toplumu, içselleştirdiği üstün ahlak anlayışıyla insanlığa örnek olmuştur. Aleviler, düşmanının dahi insan olduğunu bilir. Yaratılan’ı Yaradan’dan ötürü seven, batıni felsefi dünya görüşüyle barış elçisi görevini sürdüre gelmiştir. Gittiği topraklara barış ekmiştir.

Zulme uğrasa dahi Hakk ve hakikat yolundan ayrılmayan; incinse de incitmeyen, aklın ve bilimin yol göstericiliğini rehber edinen, çağın gereklerine göre yaşam geleneğini şekillendiren Alevi toplumu, tarihten günümüze varlığını en çetin koşullarda bile sürdürmüştür.

***

Süreci doğru okuyabilen Anadolu Alevi Ocakları mensubu Dedeler, toplumunu dinamik tutarak, hakikatten ayrılmamayı talip topluluklarına öğütlemişlerdir.

Gerçeğin ışığını gören ve bu ışığı toplumun aydınlanması için saçan, çağının filozofları Alevi Dedeleri, batıni felsefi anlayışlarıyla tarihten bu yana nasıl varlıklarını sürdürmüşlerse, günümüzde ve gelecekte, aslına uygun ve özgün olarak inançsal birlikteliğimize hizmet etmekle sorumludurlar.

ilk halktv.com.tr sayfasında yayınlanmıştır.

CEVAP VER

Lütfen yorumunuzu giriniz!
Lütfen isminizi buraya giriniz

Yazarın Diğer Yazıları