Aleviliğin özü eşitliktir. “Kadın erkek bir candır” sözü bir öğreti değil, bir varlık felsefesidir. Ama bugün bu söz duvarlarda yazılı duruyor, hayatın içinde karşılığını bulamıyor. Kadınsız bir yol, bu öğretiyi hem boş bir slogana dönüştürür hem de devletin diline açar.
Alevilik, “Kadın erkek bir candır” diyerek başlar bu yola. Bu cümle bir süs değil, bir duruştur. Ama bugün o duruş kaybolmaya yüz tutuyor. Söz var, ruh yok.
Panellerde kadın var ama karar masasında yok.
Cemevlerinde kadın hizmet ediyor ama sözü edilmiyor.
Kadın orada ama yetkisi yok.
Eşitlik sadece konuşmalarda var; hayatta yok.
Ve bu tabloyu devletin kadına yönelik ikiyüzlü politikalarıyla birlikte düşündüğümüzde, durum daha da vahim. Kadın cinayetleri, toplumsal baskılar, adaletsizlikler ortadayken, Alevi kurumlarının kendi iç eşitsizliğini görmezden gelmesi artık politik bir sorumluluktır.
Kadınsız bir yol, öğretiyi erkek egemen bir düzenin diliyle devlet söylemine teslim eder. O yol, eşitliği, canı ve hakikati savunamaz hale gelir.
Kadın görünür olsun diye panele çıkarılıyor; ama fikir sorulduğunda sessizlik isteniyor. Bu, temsil değil, göstermeliktir. Ve bu gösterim altında, öğretinin özünden uzaklaşması var.
Alevi inancı adaleti, eşitliği, hakikati anlatır. Ama kendi içinde kadına hakkını veremeyen bir topluluk, bu değerleri nasıl savunabilir? Önce kendi aynasına bakmak zorundadır.
“Kadın erkek bir candır” diyorsak, bu sözü yaşamak zorundayız. Kadının sesi yoksa, o cem eksiktir. Kadının sözü kesiliyorsa, o yol karanlıktır. Kadın olmadan bu inanç yürümez. Çünkü Alevilik, erkekle değil, canla yürür.
⸻
Son Dönemlerde…
Cemevlerimizin programlarına, panellerine, konuşmalarına bakın:
Görev yapanlar, sahne alanlar, konuşmacıların neredeyse tamamı erkek.
Arkadaşlar, “Alevilikte can kavramı” tam olarak böyle bir şey değil.
“Erkek dişi sorulmaz muhabbetin dilinde” de yalnızca bir söz değil; eşitliğin ve adaletin özüdür.
Bu ifadeler kadını görünmez kılmak için değil, kadını erkeğiyle bir görmek içindir.
O hâlde durup öz eleştiri başlatma zamanı: Gerçekten kendi yolumuzda eşitliği sağlayabiliyor muyuz, yoksa devlete benzer bir hiyerarşi mi üretiyoruz?
Kadınsız bir yol, sadece cemleri değil, öğretiyi de erkeğin ve devletin diline çevirecek bir zemin hazırlar. Bu nedenle artık laf değil, duruş zamanı.
Ya bu öğretiye layık olacağız,
ya da “kadın erkek bir candır” deyip kadını unutanlardan olacağız.
Ve unutmayalım: bu sadece inanç meselesi değil, politik bir sorumluluktur.