Salı, Kasım 4, 2025

Devletin ‘100 yıllık resmi‘ ‘Alevi Raporu’!

“Aslını inkar eden haramzadedir.“ Hz.Ali

Aleviler asırlardır yaşadıkları badirelere rağmen, inançlarını sürdürmeye devam ediyor. 16. Yüzyılda ‘Celali isyanları‘ adı aldında yok etme girişimi, 1826 yılında II. Mahmud’un Bektaşi Tarikatlarına el koyması ve başına Nakşi şeyhlerini ataması,  30 Kasım 1925’te Dergah,  Tekke ve Zaviyelerin yasağı ile 1937-38’de Dersim’deki kıyımda Alevi ocaklarının dağıtılma girişimleri, 2 Temmuz 1993 Sivas Katliamı gibi olaylar söz konusu badirelerden bazılarıdır.

102 yılı geride bırakan Cumhuriyet, kimi zaman açık baskı, kimi zaman ise çok yönlü asimilasyon çarkı ile Aleviliği yok etmeye çalışmıştır. Cumhuriyetin ilkeleri (Atatürk ilkeleri) arasında kabul edilen ‘Laiklik’ ise sadece Müslüman-Hanefi mezhebi için geçerli kılınmıştır. Zaten 3 Mart 1924’te kurulan Diyanet İşleri Başkanlığı ile de ‘sözde laiklik’in temelleri atılmış, ardından Tekke, Dergah ve Zaviyelerin yasağı ile özünde Alevilik resmen de yasak edilmiştir.

Devlet Kürtleri ve azınlık halkları Türk saymasının yanı sıra Alevileri de ‘Horasan’dan gelen Türkler ve hakkiki Müslümanlar’ olarak kodlayarak, Aleviliği inkarın yanı sıra yok etmeye de yönelmiştir. Tarihi süreci uzatmamak amacıyla tarihçi Mehmet Bayrak’ın çok yerinde söylediği-yazdığı, “devlet aklı resmi planda ret ve inkarcı,  gizli planda ise itirafçı ve kabulcu“ tesbitiyle tarihi alıntılardan bugüne gelelim.

Alevi-Bektaşi Kültür ve Cemevi Başkanlığı ve asimilasyon

Evet, bunca badireye rağmen yok edilemeyen Aleviliğin başına zaman zaman yeni çoraplar örülmeye çalışılıyor. AKP iktidarı, 2010’lu yıllarda ‘Alevi açılımı‘ adıyla çeşitli çalıştaylar yaptı, istediği sonucu alamayınca da bunları rafa kaldırdı. Ardından AKP-MHP iktidarı Kasım 2022 yılında Kültür Bakanlığına bağlı ‘Alevi-Bektaşi Kültür ve Cemevi Başkanlığı’nı kurarak, yeni bir Alevi asimilasyon mekanizmasını devreye koydu. Bu kurumla Alevileri içerden bölme girişimini ise hızlandırdı.

Bazı kesimler, Cemevi Başkanlığı’nın kurulmasıyla ‘Devletin Aleviliği resmen kabul ettiğini’ iddia etmesi, sadece manipülasyondan ibarettir. Nasıl TRT6 kurulduğunda bazı kesimler, ‘Devlet Kürtçeyi resmen tanıdı’ demesinin gerçekçi olmadığı gibi. TRT6’in kurulduğu 2008’den bu yana Kürtçenin yasallaşmadığı bir gerçek, hatta Meclis’te hala ‘bilinmeyen dil’ veya ‘X’ diye tanımlanması da yakın zamanda gündem olması ise herkesin bildiği bir gerçek.

Şimdi gelelim, Alevi-Bektaşi Kültür ve Cemevi eski Başkanı Ali Rıza Özdemir öncülüğünde kurulan Alevi-Bektaşi Güç Birliği Platformu’nun hazırladığı ‘Alevi Raporu’na. Alevilerden oluştuğu iddia edilen 167 kurum ve kuruluşun imzasını taşıyan rapor, Aleviliği kabul ediyormuş gibi yapıyor, ancak devletin resmi görüşü olan kabul değil, şimdiye kadar yapılan inkara, yeni bir tarif kılıfı giydirmeye çalışıyor.

Rapor, “Alevi-Bektaşi Güçbirliği Platformu, Alevi-Bektaşi toplumunun görüş ve beklentilerini devlet yetkililerine sunmak üzere bir rapor hazırladı“ diyerek giriş yapıyor. Son cümle olarak da, “Alevi toplumunun talepleri siyaset üstüdür; bu bir millet ve devlet meselesidir” diye kapatıyor. ‘Alevilerin talepleri siyaset üstüdür‘ diyerek, allayıp, puladıktan sonra; baştan sonra yaptıkları ucuz siyasetle Alevilerin yeniden 100 yıllık cenderenin içinde kalmasını istiyorlar.

Rapordan bir kaç alıntı ile ne demek istidiğimi açıklık getireyim; Alevi-Bektaşi Güçbirliği Platformu ilk 4 madde ve vatandaşlık maddesi korunması gerektiğini vurguluyor ve yeni anayasa tartışmalarına da işaret ederek şunları sıralıyor: ‘Anayasanın ilk 4 maddesi ve 66. maddesi korunmalı‘, ‘Türk milli kimliği esas alınmalı‘, ‘Etnik ve mezhepsel tanımlara yer verilmemeli‘, ‘Eğitim dili Türkçe olmalı‘… Dedikten sonra da ‘Eşit yurttaşlık‘ maskesini takacaksın.

Anayasanın 5 maddesinin değişmezliğini savunmak, siyaset üstü mü olunuyor! Bu maddelerle aslında raporun Alevi asimilasyonunun sürdürülmesinin yanı sıra Kürt sorunu ile de dirkt ilgili olduğu açıktır. Barış ve Demokratik Toplum sürecinin başladığı bugünlerde bu raporun, başkaca da amacını ortaya koyuyor. ‘Tek, tek…‘ siyasetinin devamı. Aleviler arasında yakın zamanda yapılan ‘Alevilerin ibadet dili‘ tartışmalarına da biçim vermeye çalışıyor. Ancak, Alevilik çok dilli bir inançdır, tek bedene sığmaz.

Bu raporu hazırlayanlar, yüzyıldır devrede olan halkların, inançların inkarını, imhasını isteyen mantıktır. Kendileri Alevi kökenden gelmiş olabilirler. Asıllarını inkar eden haramzadeler olabilirler. Ancak, önemli oranda Alevi, tarihsel gerçekliğini biliyor ve bu zihniyete pirim vermeyecektir.

Raporun, Alevilerin bazı taleplerini kendi talepleriymiş gibi sıralamaları ise kendilerini meşrulaştırma girişiminden başka bir şey değildi. Aleviliği “İslam’ın özü“ olarak kabul ettikten sonra, kuruluş amaçlarını ise şöyle sıralanıyor; “Devlete Alevilik konularında doğru muhatap oluşturmak, Alevilerin taleplerini devlet yetkililerine ve Türk toplumuna doğru şekilde anlatmak ve Aleviler ile Sünniler arasında milli birlik ve beraberliği pekiştirmek.“ Bu söylemlerle de ‘Cami, Cemevi birlikteliği‘ projesine yeni alan açılmaya çalışılıyor.

Platform raporda, 167 olan bileşenini, “2026 yılı sonuna kadar bu sayıyı 600 ile 750 bandına oturtmayı hedefliyor. Nihayetinde ise Alevi-Bektaşi toplumunun makul çoğunluğunu temsil noktasında söz sahibi olmayı amaçlıyor.“ Diyerek, mevcut Alevi örgütlülüğüne meydan okuyor.

“Platformun hazırladığı raporda Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan ve MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli’nin son dönemde attıkları adımlar önemli ve değerlidir“ diye ifade edilerek, iktidarın hazırlamakta olduğu söylenen değişikliklere ilişkin de ‘resmi zemin‘ hazırlanıyor.

Bu raporda gösteriyor ki, devlet ve devletle iltisaklı kurumumların hazırlamakta olduğu ‘Alevi açılımı, çalışması‘, Alevileri yeni açmazların içine sürükleyecek. Çoğulculuk üzerine şekillenerek günümüze gelen Alevilik şimdiye kadar dar kalıplara sığdırılamadı, bundan sonra da sığdırılamaz. Ancak Alevilerin devşirilmesi, asimilasyona uğratılması ise devam ediyor. Bu konuda ocaklar, inanç önderleri, kurum yöneticileri doğru bir tartışma ve stateji ile bu dalgaya karşı dalga kıran oluşturabilir. Başta yazdığım Hz.Ali’nin “Aslını inkar eden haramzadedir“ sözünü inkarcılara hatırlatarak ve çocukluktan itibaren bize öğretilen “eline, beline, diline sahip ol“ özüne sadık kalma dileğiyle…

 

CEVAP VER

Lütfen yorumunuzu giriniz!
Lütfen isminizi buraya giriniz

Yazarın Diğer Yazıları