Çarşamba, Aralık 3, 2025

Alevi Halkına Yönelik Tehlike ve Tarihsel Sorumluluk

Son süreçte yaşanan saldırılar, Alevi toplumuna yönelik tarihsel tehditlerin bitmediğini; aksine yeni biçimlerle derinleştiğini bir kez daha gösterdi. Alevilerin kendi birliğini kurması artık ertelenemez bir zorunluluktur.

Son dönemde yaşanan gelişmeler, barış ve demokratik çözüm söylemlerinin ardında başka hesapların döndüğünü yeniden açığa çıkardı. Birbirine tamamen karşıt görünen yapılar bile, kimi zaman aynı hedef doğrultusunda buluşabiliyor: Halkların birliğini bozmak, toplumsal barışı sabote etmek ve özellikle Alevileri tarihsel olarak hedef alan politikalara yeniden zemin hazırlamak için bütün zalimler bir araya gelebiliyorlar.

Çünkü Aleviler yüzyıllardır yok sayılan, asimilasyona zorlanan, katliamlarla sindirilmek istenen bir halktır. Bugün yaşananlar da bunun devamıdır. Suriye’de “bitmiş” gibi sunulan süreç aslında bitmemiş bir soykırımdır. Medyaya yansımayan yönleri ise çok daha ağırdır. Bir dönem başına ödül konmuş bir kişinin bugün kırmızı halılarla karşılanması, dünya devletlerinin hangi zihniyeti meşrulaştırdığını göstermeye yeterlidir. Bu politikaların en ağır bedelini ise yine biz Aleviler ödüyoruz.

Tarihsel gerçeğimiz şudur: Yezit’in temsil ettiği zihniyet hiçbir zaman kaybolmadı. Sadece biçim değiştirdi. Bugün de aynı anlayış, farklı maskelerle Alevilerin yaşamına ve kimliğine yönelmektedir. Biz bu gerçeği ancak acılar derinleştiğinde hatırlıyor, sonra yeniden unutuyoruz. İşte en büyük kırılganlığımız burada yatıyor.

Suriye’deki Aleviler, Alevi oldukları için hedef hâline getirilirken; tarih boyunca Kürt Alevileri de benzer şekilde yok edilmek istenmiştir. Demek ki Alevi nerede yaşarsa yaşasın, Alevi kimliği hâlâ tehlike olarak görülmekte, bir çıban başı gibi hedef gösterilmektedir.

Son süreçte maruz kaldığımız saldırılar yalnızca düşmanı değil, dost bildiklerimizi de açığa çıkarıyor. Kendini demokrat gösteren bir dizi siyasal güç odağının duyarsızlığı acı bir tablo çiziyor. Daha acısı ise Alevilerin bile birbirinin yanında yeterince duramamasıdır. Bu, yüzyıllardır zulme karşı durmuş bir halk için büyük bir kırılmadır.

Oysa bizim inancımız ve yolumuz, “zalim karşısında mazlumdan yana durmayı” varoluşsal bir ilke hâline getirmiştir. Ama mesele kendimize geldiğinde aynı duruşu kendi halkımıza gösteremediğimiz ortadadır. Bir Alevi kadını olarak, bu gerçekliği kabul etmiyor ve doğru bulmuyorum.

Buna rağmen bugün bu soykırım günlerinde Rojava yönetimi ve bir bütün olarak Kürt siyasal örgütleri ve Kürt halkı biz Alevilerin yanında durmaktadır. Bu tarihi bir gelişmedir ve değerlendirilmelidir.

Bugün dardayız. Zulüm kapımızdadır. Bu karanlığı ancak kendi elimizle dağıtabiliriz.
Alevi inancının kadim sözü “Nerede birlik, orada dirlik”, bugün her zamankinden daha anlamlıdır.

Bu nedenle açıkça söylüyorum, Yezit’in temsil ettiği, asırlardır Alevi halkını hedef alan bu zihniyetin bu coğrafyadan sökülüp atılması için mücadele etmek zorundayız.

Bizi kimse kurtarmayacak; bizi ancak biz kurtaracağız.

Örgütlenmek, birbirimizi görmek, birbirimizi tamamlamak ve birbirimizin acısına sahip çıkmak bugün hem tarihsel hem de insani bir sorumluluktur.

Alevilerin dirliği, dayanışması ve örgütlü duruşu olmadan bu saldırıların önü kesilemez.
Bugün yapılması gereken bellidir: Birlik olmak, birlikte direnmek ve kendi kaderimize sahip çıkmak.

Başka bir yolumuz yok.

CEVAP VER

Lütfen yorumunuzu giriniz!
Lütfen isminizi buraya giriniz

Yazarın Diğer Yazıları