Evrenin yasası, en temelde İkrar’a bağlıdır. Kâlû Bela’dan bu yana, tüm varlıklar bu İkrar ile var olur ve çemberi noksansız bir şekilde devam ettirir. Galaksilerin, meteorların, gezegenlerin birliği… Her bir zerre dahi, bu bütünlükle Hakikat’e Semâh dönmektedir.
Büyük ozan Nesîmî’nin o ulu nefesiyle dediği gibi: “Cân içinde cânânı gördüm, zerrede cihânı gördüm. Hakk’ın tecellîsini bildim, bu tende nişanî gördüm.” Bu, bir gözle Hakikati görmek, diğer gözle ise tüm kâinatın Hakk’ın Nuru ile var olduğunu bilmektir.
Biz canlılarda ise durum, tohumun toprakla olan sözüne benzer: Hangi cinsten olursa olsun, her can rahimde İkrarını vererek dünyaya gelir. Toprağa ekilen tohum nasıl ki yeşerip kâinata katkı sunarsa, insan tohumu da dünyaya ilk geldiğinde çığlığıyla varlığını ilan edip hanesinin kalbinde yeşerir. Bu yüzdendir ki İkrar, toprak ve Ana ile can bulup dünyayı onurlandırır; bu yüzden biz Yol Ehli tüm canlıları kutsarız.
İkrar, Dört Kapı Kırk Makam’dan geçerek nefsi terbiye etme ve İnsan-ı Kâmil olma yoluna girmektir. Bu, kulun nefsini arındırarak Hakk’a Kavuşma sözüdür.
Bu söz aynı zamanda, ateş, su, toprak ve hava ile var olan bedenimizin Evrensel Yasa’ya verdiği sözdür. Bu dört unsur, manevi yolumuzun direkleridir ve aynı zamanda nefsimizin dört halini terbiye etme makamlarıdır:
* Ateş: Hakikat Aşkını ve Hiddeti terbiye etmeyi,
* Su: Arınma ve Hırsı terbiye etmeyi,
* Toprak: Sabır ve Teslimiyeti temsil etmeyi,
* Hava: Canı ve Riyakarlığı terbiye etmeyi gerektirir.
Adil Yaşam ve Cem’de Rızalık
Bu birliğin ikrarı bozulur ise, toplumdaki Sulh ve barış dahi bozulur. Biz Aleviler, verdiğimiz ikrarla Evrensel Yasa’da toplumsal Adaletin sözünü veririz. Bu söz, kul hakkı yenmesini, cana ve doğaya yapılan her türlü zulmü kesinlikle reddeder. İkrar’dan dönmek, o birliğin bütünlüğüne zarar vermek demektir ve Yol’un temel direği olan Rızalık’ı kaybetmektir. Bu nedenle yolumuz, Hakikat’in hiçbir zaman zulümle yoldaş olmayacağını, temelinin Adalet ve Sevgi olduğunu vurgular.
Her varlık zamansal ve mekânsaldır aslında; ve hakikati dahi bulunduğun zamanda ve mekânda arar ya da bulur. İşte bu Evrensel Yasa, somutluğunu Cem’de bulur. Cem, taliblerin Gönül Meydanı’nda bir araya gelerek İkrar sözünü verdikleri ve tazeledikleri kutsal mekândır. Burası, en önemlisi Huzur-u Pir’de Dara durdukları yerdir. Dara durmak; yalnızca Hakk’ın huzurunda değil, canların önünde kendi öz muhasebemizi yapma, nefsimizi sorgulama ve topluluktan Rızalık alma eylemidir. Biz talibler, bu evrensel döngüde Cem’lerimize girerek sözümüzü yeniler, birliğin bütünlüğüne ve Hakikat’e Semâh dönerek Evrensel Yasa’nın ahengi içinde yolumuza devam ederiz. Bu İkrar, bizim için hem başlangıç hem de nihai varış noktasıdır.