Salı, Aralık 16, 2025

Toplumsal Demokratik Alevi Hareketi, Emek Eksenli Bir Harekettir HASAN SUBAŞI

Alevilikte emek en yüce değerdir. Alevi inancı ve yolu, tarih sahnesine çıktığı andan itibaren emeği merkeze alan bir toplumsal düzenin savunucusu olmuştur. Emek, yalnızca bir geçim aracı değil; insanın kendini ve toplumu var etme biçimidir. Bu nedenle Aleviler, bütün sınıflı toplumlarda egemenlerin, ezenlerin ve sömürücülerin karşısında; ağaya, beye, paşaya karşı emeğin, emekçinin ve mazlumun yanında saf tutmuştur. Bu duruş, Alevileri yalnızca inançsal bir topluluk olmaktan çıkararak toplumsal rızalık düzeni için mücadele eden tarihsel bir harekete dönüştürmüştür. Bu hareket, emeğin en yüce değer olarak kabul edildiği; insanın kâmil insan, toplumun kâmil toplum aşamasına ulaştığı; kadınla erkeğin eşit olduğu; özel mülkiyetin ve sınıfların bulunmadığı bir toplumsal rızalık düzeni kurmayı hedeflemiş, bu hedef uğruna bedeli ağır olan bir mücadele yürütmüştür. Ancak o tarihsel koşullarda bu mücadele tek bir merkezden yürütülemediği ve mücadele eden güçler arasındaki kopukluk aşılamadığı için halk ayaklanmaları egemen sömürücü güçler tarafından bastırılmıştır.

Pir – Talip Örgütlenmesi ve Tarihsel Alevi Hareketi

Bu mücadele, tarihsel Alevi hareketi olarak tanımlayabileceğimiz Pir–Talip örgütlenmesi öncülüğünde sürdürülmüştür. Ocaklar, dergâhlar ve tekkeler; yolun, ikrarın ve rızalığın kurumsallaştığı temel mekânlar olmuştur. Egemen güçler, bu örgütlü yapıyı dağıtmak için katliamlar gerçekleştirmiş, kan dökmüş, zulüm uygulamıştır. Katliamla sonuç alamadıklarında ise Hızır Paşa örneğinde olduğu gibi, tarihsel Alevi hareketinin içinde ihaneti örgütlemeye yönelmişlerdir. Makamla, malla ve mülkle; Baba İshak’ları, Şeyh Bedrettin’leri, Kalender Çelebi’leri, Hubyar Sultan’ları, Pir Sultan Abdal’ları satın almaya çalışmışlar; ancak zalime baş eğmeyen Alevi yol önderlerini duruşlarından dolayı bunda da başarılı olamamışlardır. Alevi toplumu, Hızır Paşacılığı yol düşkünlüğü olarak tanımlamış; ikrarından dönenleri, yolunu satanları, zalimin safına geçenleri düşkün ilan etmiş ve lanetlemiştir. Aleviler, Hızır Paşalara biat etmeyenlerin, boyun eğmeyenlerin, zalimin önünde diz çökmeyenlerin yolunu seçmiş; Pir Sultan Abdal’ın çizgisinde yürümüştür.

Alevi tarihinde Pir Sultan Abdal ile Hızır Paşa arasındaki gerilim, yalnızca iki kişi arasındaki bir çatışma değildir. Bu gerilim; yol ile iktidarın, ikrar ile makamın, emek ile zulmün karşı karşıya gelişidir. Hızır Paşa, Pir Sultan Abdal’ın dergâhında yedi yıl taliplik yapmış; yolun, hizmetin ve ikrarın içinde yetişmiştir. Ancak makam ve iktidar arzusu, onu sarayın kapısına götürmüş; paşalıkla birlikte yolundan koparmıştır. Pir Sultan Abdal’ın, Hızır Paşa’nın sofrasındaki haram lokmayı reddetmesi; yalnızca bireysel bir ahlak tutumu değil, Alevi yolunun siyasal ve etik duruşunun ifadesidir. Yetim hakkıyla, zorbalıkla kurulmuş bir sofradan yememek; ikrara, rızalığa ve emek ahlakına bağlılığın açık göstergesidir. O sofradaki yemekleri Pir Sultan Abdal’ın köpeklerinin dahi yememesi, zulümle kurulan düzenin meşruiyetsizliğini simgeler.

Hızır Paşa, dayatmalarını kabul etmeyen Pir Sultan Abdal’ı zindana atar. Zindanda Pir Sultan’dan, içinde “şah” geçmeyen üç deyiş söylemesi istenir. Bu talep, yolun özüne yönelmiş açık bir saldırıdır. Pir Sultan’ın üç deyişinde de “şah” demesi bilinçli bir tercihtir. Çünkü şah, Pir Sultan Abdal için padişah değildir. Şah; yoldur, ikrardır, cemdir, semahtır, dardır, zalimin önünde diz çökmemektir ve yol uğruna can vermektir. Şah; Kerbela’daki Hüseyin’dir, darağacındaki Hallâc-ı Mansur’dur, Nesimi’dir, Baba İshak’tır, Baba İlyas’tır, Bedrettin’dir, Torlak Kemal’dir, Dede Sultan’dır. Yani zalim karşısında eğilmeyen Alevi yol önderlerinin kurduğu tarihsel direniş hattıdır!

Aleviler, dün Pir–Talip örgütlenmesi öncülüğünde yürüttükleri toplumsal rızalık düzeni mücadelesini, bugün günümüz Alevi hareketi öncülüğünde sürdürmekle yükümlüdür. Alevileri yok olmanın eşiğinden varoluşun eşiğine getiren; kimliğini haykırmayı, eşit yurttaşlık talebini ve özgürlük mücadelesini mümkün kılan temel güç, bu örgütlü yol bilinci olmuştur. İkrarından dönmeyen, zalimin safına geçmeyen, aracılaşmayı reddeden Aleviler; dün olduğu gibi bugün de emek eksenli tarihsel Alevi hareketinin değerlerine bağlı kalarak yol yürümek zorundadır. Aleviler ancak bu değerler temelinde, sonuç alıcı bir hak ve özgürlük mücadelesi yürütebilir.

Bugün Alevileri ayakta tutan, kimliğini görünür kılan, eşit yurttaşlık ve inanç özgürlüğü mücadelesini süreklileştiren en temel dayanak örgütlü yapıdır. Ocaklardan dergâhlara, cemevlerinden federasyonlara uzanan bu örgütlü hat; yolun, ikrarın ve rızalığın güncel karşılığıdır. Günümüz koşullarında Aleviliğe dönük asimilasyon, parçalama ve etkisizleştirme politikaları ancak güçlü bir örgütlülükle boşa çıkarılabilir. Örgütsüz Alevilik savunmasızdır; özünden koparılmaya ve müdahaleye açıktır. Bu bağlamda dün Pir–Talip örgütlenmesiyle yürütülen toplumsal rızalık düzeni mücadelesi, bugün Alevi örgütleri eliyle sürdürülmek zorundadır!

Pir Sultan Abdal, emek eksenli tarihsel Alevi hareketinin öncülerinden olduğu için katledilmiştir. Eğer çarkı bozuk düzenin bir dişlisi olmayı kabul etseydi idam edilmezdi. Onu darağacına götüren, zalime boyun eğmemesi ve ikrarından vazgeçmemesidir. Pir Sultan Abdal’ın duruşu da, çizgisi de, yolu da bellidir. Belli olanın bulanıklaştırılmasına izin vermemek; yolumuzu, değerlerimizi ve örgütlü güçlerimizi kararlılıkla savunmak, Toplumsal Demokratik Alevi Hareketi’nin yöneticileri ve kadroları açısından tarihsel bir görevdir. Bu yol, burjuvaziye peşkeş çekilerek, düzenle uzlaşarak, koltuk değnekleri üreterek yürünecek bir yol değildir!

Aleviliği tarih boyunca ayakta tutan temel güç örgütlülük olmuştur. Dün Pir–Talip örgütlenmesiyle kurulan direnç hattı, bugün Alevi örgütleri aracılığıyla sürdürülmektedir. Bu nedenle örgütlü güçlerimizi göz bebeğimiz gibi korumak ve Alevi hareketinin emek eksenli hattını sürdürmesini sağlamak, yalnızca güncel değil, tarihsel bir sorumluluktur!

CEVAP VER

Lütfen yorumunuzu giriniz!
Lütfen isminizi buraya giriniz

Diğer Yazılar