Aralık 1978’de Maraş’ta yaşanan ve resmi tarih tarafından yıllardır “çatışma”, “provokasyon” ya da “kontrolden çıkmış olaylar” olarak tanımlanmaya çalışılan katliama ilişkin Britanya Alevi Federasyonu’ndan (BAF) sert bir açıklama geldi. BAF, Maraş’ta yaşananların rastlantısal ya da kendiliğinden gelişen olaylar olmadığını vurgulayarak, katliamın doğrudan Alevi toplumunu hedef alan, önceden planlanmış ve devlet eliyle hayata geçirilmiş organize bir Alevi katliamı olduğunu belirtti. Açıklamada, Maraş Katliamı’nın yalnızca geçmişe ait bir acı olmadığına dikkat çekilerek, Alevilere yönelik inkâr, imha ve asimilasyon politikalarının sürekliliğinin en açık örneklerinden biri olduğu ifade edildi. Federasyon, yüzleşme olmadan adaletin, adalet olmadan da eşit yurttaşlığın mümkün olmayacağını vurguladı.
“Bu Bir Çatışma Değil, Devlet Eliyle Uygulanan Katliamdır”
Britanya Alevi Federasyonu, Maraş’ta yaşananların bir “çatışma” ya da “provokasyon” olarak tanımlanamayacağını belirterek, katliamın doğrudan Alevi toplumunu hedef aldığını ifade etti. Açıklamada, günler öncesinden hazırlanan saldırılarda Alevilerin evlerinin işaretlendiği, mahallelerin kuşatıldığı, kadınların, çocukların ve yaşlıların katledildiği vurgulandı. Faşist MHP–Ülkü Ocakları çetelerinin sahada saldırıları örgütlediği, güvenlik güçlerinin ise ya seyirci kaldığı ya da fiilen katliamın parçası olduğu kaydedildi. Devletin Maraş’ta Alevileri korumadığı, aksine Alevileri hedef haline getirdiği belirtildi.
Sistemli Ve Süreklilik Gösteren Bir Eylemler Zinciri
Açıklamada, Maraş’ta yaşananların tekil bir olay olmadığına dikkat çekilerek, bunun sürekli ve sistemli biçimde yürütülen bir eylemler zinciri olduğu ifade edildi. Katliamın önceden planlandığı, devlet eliyle organize edildiği ve bir Alevi soykırımı niteliği taşıdığı vurgulandı. Saldırıların günlerce sürdüğü, üç gün boyunca kolluk kuvvetlerinin bilinçli şekilde müdahale etmediği hatırlatıldı.
Katliamın Siyasal Hedefleri
BAF açıklamasında, katliamın amacının yalnızca can almak olmadığı belirtilerek şu hedeflere işaret edildi:
Alevi kimliğini sindirmek,
toplumsal muhalefeti bastırmak,
devrimci-demokrat güçleri dağıtmak
ve Alevi toplumunu yurdundan koparmak.
Ekonomik Çıkarlar, Gasp Ve Mülksüzleştirme
Maraş’ta Alevilere yönelik saldırının arka planında yalnızca inançsal nefretin değil, ekonomik çıkarların ve ticari dengelerin yeniden kurulmasının da bulunduğu vurgulandı. 1970’li yıllara gelindiğinde Maraş’ta Alevilerin küçük sanayi, zanaat, ticaret ve emek yoğun alanlarda güçlendiği, kent ekonomisinde belirgin bir ağırlık kazandığı ifade edildi.
Bu durumun yerel egemenler ve devlet aklı tarafından bir “tehdit” olarak görüldüğü belirtilirken, Alevilerin ekonomik olarak güçlenmesinin mezhepsel düşmanlıkla birleştiği ve sınıfsal bir hınç ile mülksüzleştirme arzusunun faşist şiddetle hayata geçirildiği kaydedildi. Yakılan evlerin, yağmalanan dükkânların ve el değiştiren işyerlerinin tesadüf olmadığı vurgulandı.
Zorunlu Göç Ve Organize Tasfiye
Açıklamada, Maraş’ta yaşanan zorunlu göçün yalnızca bir güvenlik sonucu olmadığı, örgütlü bir ekonomik tasfiye ve gasp politikası olduğu belirtildi. Alevilerin hem canlarından hem de yılların emeğiyle oluşturdukları ekonomik varlıklarından koparıldığı, boşaltılan mahallelerin ve terk edilen iş alanlarının katliam sonrasında el değiştirdiği ifade edildi. Devletin bu yağmayı durdurmadığı, aksine bu düzenin kurulmasına göz yumduğu vurgulandı. Bu yönüyle Maraş Katliamı’nın Alevi emeğine ve birikimine yönelik organize bir gasp operasyonu olduğu kaydedildi.
“Maraş Kapanmayan Bir Yaradır”
Britanya Alevi Federasyonu, Maraş Katliamı’nın Alevi toplumunun kolektif hafızasında kapanmayan bir yara olduğunu belirtti. Devletin yıllardır bu katliamı inkâr ettiği, üstünü örttüğü, failleri koruduğu ve katliamın adını ideolojik olarak yeniden ürettiği vurgulandı. Açıklamada, “Bu topraklarda kahramanlık değil, Alevi kanı vardır. Adı Maraş’tır ve bir katliamdır” denildi.
“Maraş, Çorum’dur, Sivas’tır, Gazi’dir”
Açıklamada, Maraş’ın yalnızca geçmişte kalmış bir acı olmadığı belirtilerek, Çorum, Sivas ve Gazi Katliamları ile aynı devlet aklının ve aynı inkâr politikalarının sürekliliğine işaret edildi. Bu nedenle Maraş’ı anmanın yalnızca yas tutmak değil, yüzleşme talep etmek olduğu ifade edildi.
“Yüzleşme Olmadan Eşit Yurttaşlık Mümkün Değil”
Britanya Alevi Federasyonu açıklamasını şu ifadelerle sonlandırdı:
Devletle yüzleşmeden toplum özgür olamaz.
Katliamlarla yüzleşilmeden adalet kurulamaz.
Alevilere reva görülen bu tarih kabul edilmeden eşit yurttaşlık mümkün değildir.
Maraş Katliamı’nın Türkiye tarihine sürülmüş kara bir leke olduğu belirtilerek, bu leke temizlenmedikçe ülkenin vicdanının da temizlenemeyeceği vurgulandı. Açıklamada, Maraş’ın unutulmayacağı ve unutturulmayacağı belirtilerek, katliamda yaşamını yitirenler saygıyla anıldı ve katliamcı devlet aklıyla yüzleşilene kadar susulmayacağı ifade edildi.