“Gerçekler gizlenerek ya da görmezden gelinerek doğru ve yerinde bir eylem ortaya konulamaz!” DERVİŞ.
1924 Anayasası, “tek millet” ve “tek din” ana fikri üzerinde kurgulanır ve bu anlayış üzerine şekillendirilir. Anadolu’da yaşayan etnik ve inanç kimlik mensupları, tek millet, tek dil, tek din, tek mezhep şiarıyla tekçilik potasının altına alınır. Tevhid-i Tedrisat Kanunu’nun 1924 yılında yürürlüğe girmesinden itibaren eğitim sistemi de bu anlayışa göre şekillendirilip, her düşünüş, her eylem ve söylem tekçi zihniyete göre oluşturulur. (Günümüze kadar en az 3 veya 4 kez anayasa değişikliğine gidilmesine rağmen, 1924 anayasasının bu tekçi-inkârcı ideolojik vurgusuna hiç dokunulmamıştır.) Burada asıl amaç; tekçilik potası altında etnik ve inanç gruplarının, dillerini, inançlarını ve kültürlerini, “tahakküm” altına alıp eritmek. Günümüzün deyimiyle söylemek istersek asimilasyon yoluyla dönüştürmek!
DÜNLE YÜZLEŞİP DERSLER ÇIKARMADAN, BARIŞ, DEMOKRASİ ve SEVGİ DOLU YARINLAR KURAMAYIZ!
Dünden dersler çıkarmayanlar ve gerçekle yüzleşmeyenler; geleceği inşa edemezler! Gerçek olan şudur ki; 1920’li ve 1930’lu yıllarda temelleri atılan tekçi-inkârcı ve asimilasyoncu ideoloji hiç ara vermeden günümüze kadar devam etti! Naçizane, demokratik sınırlar içinde zorunlu din derslerine karşı çıkıp, kaldırılmasına dair etkinlik (kampanya) yürütürken tekç,-inkârcı ve asimilasyoncu ideolojiye yönelik doğru bir tarihsel değerlendirme yapmamız ve sorgulamamız demokratik mücadelemize ivme kazandıracaktır diye düşünüyorum.
12 Eylül 1980 faşist darbesi’nden sonra, 1982 Anayasası’nın 24’üncü Maddesi’nde Din Kültürü ve Ahlâk Bilgisi adıyla ilk ve ortaöğretim kurumlarında zorunlu hale getirildi. 40 yıldır eğitim-öğretim sistemi içinde zorunlu olarak uygulanan bu dersle, inancı ne olursa olsun, bütün çocuklara “Müslüman-Sünni-Hanefi-Maturudi” inancın kuralları, ritüelleri ve bu inancın tek doğru, mutlak doğru olduğuna dair eğitim verildi. Yıllardır zorunlu din derslerinin kaldırılması talebiyle sürdürülen mücadelelere rağmen siyasi iktidarın, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nin (16 Eylül 2014) kararını ve altına imza atılmış Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi hükümlerini hiçe sayarak müfredata yeni din dersleri eklemesi, birçok okulu imam hatip okuluna çevirip kamu eğitimi adı altında “Müslüman-Sünni-Hanefi-Maturudi” inancın kural ve ritüellerinin devlet eliyle çocuklara dayatılması başta çocuk hakları olmak üzere laiklik ve eşitlik ilkesine aykırı bir durumdur.
Bilindiği gibi, “Milli Eğitim Bakanlığı’nın en yüksek danışma kurulu olan Millî Eğitim Şurası, 1-3 Aralık 2021’de Ankara’da ‘Eğitimde Fırsat Eşitliği’ temasıyla toplandı. Şura; eğitimin kangrenleşen problemlerine çözümler aramak yerine, okul öncesi eğitim dönemindeki çocuklara (4-6 yaş) zorunlu din eğitimini tavsiye eden kararlar aldı. Zorunlu (zor) kavramı ile “eğitimde fırsat eşitliği” kavramı birbiriyle çelişen ve birbirine zıt kavramlardır. Her şeyden önce bu karar: “çocuğun üstün yararı” ilkesine aykırı olduğu gibi, başta Aleviler olmak üzere farklı inançta olanların ve inancı olmayanların asimilasyonunu hedefleyen, aynı zamanda pedagojik anlamda da çocuğun sağlıklı gelişimine engel olan bir karardır. Aynı zamanda bu karar, “laiklik (Md. 2), din, vicdan inanma veya inanmama özgürlükleri (Md. 10) ile evrensel hukuk (AİHM) ilkelerine de aykırıdır. İşte tamda bunun içindir ki; zorunlu din derslerine hayır diyoruz. Eşit yurttaşlık temelinde özgür bir toplum için; laik ve bilimsel bir eğitim istiyoruz!
Fransız romancı, şair ve düşünür Henri BARBUSSE, “gerçeği söyleyenler hiçbir zaman susmak zorunda değildir” diyor. Evet, çocuklarımız zorunlu din dersleriyle 40 yıldır asimile edilip dönüştürülüyor. Çocuklarımız zorunlu din derslerinden etkilenerek travma (vuruk- incinme-sarsıntı) yaşıyorlar. Yaşadıkları bu sarsıntıdan dolayı da psikolojileri bozuluyor! Bu zulüm devam ediyor iken görmezden gelmek, üstünü kapatmak ve susmak vicdansızlıktır. Aşk ile.
EKLER:
Anayasasında laik ve demokratik, sosyal hukuk devletidir yazan devletin görevi; her türlü dine, inanca, inananlar ve inanmayanlara karşı aynı (eşit) mesafede durmak; çok dilli, çok inançlı ve çok kültürlü olan coğrafyamızda toplumun bütününü kapsayacak şekilde davranmak, yaşanılan tüm eşitsizlikleri ortadan kaldırarak inanç ve vicdan özgürlüğünü güvence altına almak zorundadır ve de her yurttaşın sesini duymak mecburiyetindedir. (Resimde görülen okul, Hasanoğlan (Yatılı) Öğretmen Okulu /Ankara).
KAYNAKLAR:
1-https://alevinet12.com/yazarlar/mehmet-kabadayi/laik-ve-esitlikci-egitim
2-https://yeniyasamgazetesi2.com/aleviler-asimilasyon-diyanet-ve-din-dersleri/
3- https://piryol.com/makale/zorunlu-din-dersleri-ve-cocuklar.html
4-https://dersimgazetesi.net/zorunlu-din-dersleri-afyon-ve-alevilerin-daginik-halleri/
Mehmet KABADAYI