İzmir Dersim Dernekleri, 26. geleneksek piknik etkinliğini gerçekleştirdi. Etkinlikte, Dersim’in doğası ve toplumsal dokusuna yönelik soykırıma dikkat çekildi.
İzmir Dersim Dernekleri’nin, her sene düzenlediği “Munzur’dan Egeye Bahara Merhaba” piknik etkinliğinin 26’ncısı Karşıyaka Yamanlar Piknik alanında gerçekleşti. Etkinlik alanına, “Anadil haktır” ve “1937-38 Dersim katliamı içimizde derin bir yaradır ve hala kanıyor. Dünya hala sessiz, bu soykırım hala tanınmıyor” pankartları asıldı.
AYSEL DOĞAN ANILDI
Etkinlikte ilk olarak kanser tedavisi gördüğü Almanya’da 11 Mart’ta yaşamını yitiren Barış Grubu üyesi Aysel Doğan anıldı. Demokratik Alevi Derneği İzmir Şubesi, Doğan için çerağlar uyandırarak lokmalarını paylaştı. Anmanın yapıldığı alana, “Kadınım, Kürdüm, Kızılbaşım, Aleviyim! O da yetmiyorsa Dersimliyim!” pankartı ile Doğan’ın fotoğrafları asıldı.
“MAYIS DİRENİŞ AYIDIR”
Ardından Dersimli kurumlar adına etkinliğin açılış konuşmasını yapan İzmir Dersim Kültür ve Dayanışma Derneği Yöneticisi Ali Ekber Coşkun, Mayıs ayında yaşamını yitiren devrimci önderler Deniz Gezmiş ve İbrahim Kaypakkaya’yı anarak, “Yine Diyarbakır Cezaevi’ndeki insanlık dışı uygulama ve Kürt halkına uygulanan saldırı ile baskılara karşı bedenlerini ateşe veren Dörtler’in sonsuzluğa uğurlandığı bir aydır. Mayıs ayı tohumlanan toprağın filizlenme ayıdır. Direniş ayıdır. Anıları yolumuza ışık tutuyor. Başta Aysel Tuğluk olmak üzere dışarda dahi tek başına yaşamını idame ettiremeyecek binlerce tutsak hukuksuzca ve gayri insani koşullarda içerde tutulmakta, birçoğu intihara zorlanmakta, itirafçılık dayatılarak infazları yakılmaktadır. Başta Adalet Bakanlığı olmak üzere tüm sorumluları uluslararası hukuku işletmeye ve hasta tutukluların tahliyesi, baskı, insanlık dışı uygulamaların sona erdirilerek, sorumluların cezalandırılmasını, infazı gelenlerin tahliyesini talep ediyoruz” dedi.
“ÇEVRE POLİTİKASI GELİŞTİRİLMELİ”
Dersim’in doğası ve toplumsal dokusunun bozulmaması için çalışmalar yürüttüklerini vurgulayan Coşkun, sağlıklı ve sürdürülebilir bir ekolojik yaşamın önemli olduğunu söyledi. Coşkun, “Bu olumsuz tabloya rağmen bizi yönetenler batıdan doğuya, kuzeyden güneye su kaynaklarımızı arsızca talan etmektedir. Kütahya Gediz Nehri, Büyük ve Küçük Menderes Nehirleri, Alakır, Loç Vadisi, Kızılırmak Deltası, Fırtına Deresi, Munzur Irmağı, Peri Suyu, Pülümür Çayı, Dicle ve Fırat Nehri, Hasankeyf Ilısu, Van Gölü ve daha birçok su kaynağı yönetenler eliyle maden arama ruhsatları, enerji elde etme, endüstriyel ve evsel kirlilik nedeniyle ciddi tehlike altında, yok olmayla karşı karşıyadır. Gerekli önlemler alınmazsa gelecek kuşaklara bırakacağımız şey cehennemden farklı olmayacaktır. Talebimiz yerel yönetimler öncülüğünde ortak bir çevre politikası geliştirilmesi ve yenilenebilir, sürdürülebilir yöntemlerle doğaya uyumlu politikaların derhal devreye sokulmasıdır” ifadelerini kullandı.
“TALAN VE ASİMİLASYON SÜRÜYOR”
Dersim coğrafyası maden ve orman yangınlarıyla yok edilirken, kültürü üzerinde de asimilasyon politikalarının yürütüldüğünü belirten Coşkun, şöyle devam etti:
“Yakın tarihimizde tarikat yurtları ve çeşitli vakıfların devlet olanaklarını kullanarak ilimizde faaliyetler gerçekleştirmesi ve özellikle Dersim merkezdeki cemevi üzerinden yürütülen kirli politikanın yanında şimdi de Munzur Üniversitesi ve müftülük öncülüğünde Hz. Ali Diyanet Gençlik Merkezi’nin açılması, Aysel Doğan canımızın cenaze defini sırasında yaşananlar geçmişten gelen sistemli saldırıların devam ettiğini göstermektedir. Toplumumuzu ve dostlarımızı bu saldırılara karşı itirazımızı yükseltmeye ve yanımızda olmaya çağırıyoruz. Son dönemlerde yaşanan adli cinayetler, cinsel saldırılar toplumsal yapımızın uğradığı asimilasyonun boyutlarını gözler önüne sermesi açısından önemlidir. Toplum olarak üzerinde düşünmemiz gereken olaylardır. Bu noktada inancımız, kültürümüz, sosyal gerçekliğimiz etrafında birleşerek, toplumsal yapımızı güçlü kılmak, geçmişte olduğu gibi divanelerine bile yaşam alanı açan, insanı kamillerine azami saygıyı gösteren, kadınların değerinin farkında, yaşadığı coğrafyayı inancı ile değerli hale getiren bir toplum olmak durumundayız. Ülkemizin hangi şehrinde yaşıyorsak olalım adalet, özgürlük, demokrasi mücadelesine katkı sunmamız toplumsal duruşumuzu gösterir.”
Konuşmanın ardından Koma Vengê Ma’nın söylediği ezgiler ve davul zurna eşliğinde halaylar çekildi.
PİRHA/İZMİR