Türkiye demokratik-halkçı karaktere sahip, inanç özgürlüğü bağlamında kararlı bir tutum sergileyen ve birlik zemininde ortak mücadeleyi büyüten bileşenlerden oluşan Alevi Bektaşi Federasyonu’nun (ABF) 10. Olağan Genel Kurulu, 29 Mayıs günü, Ankara-Hacı Bektaş Veli Kültür Vakfı’nın konferans salonunda yapıldı. Bünyesinde PSAKD, AKD gibi Alevi hareketinin lokomotifi işlevi gören kurumlarla birlikte 36 bileşeni bulunan ABF’nin Genel Kurulu’nda tek listeyle girilen seçimde, Mustafa Aslan Genel Başkan olarak seçildi.
Genel Kurul’da bileşen kurumların hepsinin desteğini alarak Genel Başkan seçilen Aslan yaptığı selamlama konuşmasında, ‘Alevi hareketinin yaşadığı bir dizi açmazdan bir an önce kurtulması gerektiğine’ vurgu yaparak, ‘dönemin ihtiyaçlarına cevap veren ve örgütlülüğün düzeyini büyüten bir mücadele perspektifiyle hareket edileceğini’ ifade etti. Aslan, ‘eşit haklar ve inanç özgürlüğü minvalinde mücadele ederken dost güçlerle dayanışma içinde olduklarına, Türkiye’de asimilasyoncu-faşizan sistemin değişmesi ve demokratikleşmenin sağlanması için gerekli duyarlılığı göstereceklerine’ dikkat çekti.
Alevi kamuoyunun yakından tanıdığı Aslan’ın deneyimli bir isim olarak çıtayı yükselten ve Alevi hak mücadelesine yeni ufuklar kazandıran çalışmalara imza atacağı yönünde güçlü bir beklenti var. ABF’nin özgül ağırlığına denk düşen, çatı yapılanması misyonuyla daha kapsayıcı olacağı yeni bir dönem başlıyor diyebiliriz. Delegasyona seslenirken Bedreddini tarihsel aidiyete gönderme yaparak iddiasını ortaya koyan Aslan’ın yolun süreklerini kucaklayan yapıcı rolünü, Genel Kurul iradesiyle şekillenen GYK ile pratik geçerlilik kazandıracağı görülüyor. ABF Genel Başkanı Mustafa Aslan’ın PSAKD Genel Başkanı Cuma Erçe ve AKD Genel Başkanı İsmet Kurt’la verdikleri birlik mesajı arzulanan ve sinerji yaratan olumlu atmosfere girildiğinin işareti oldu.
ABF Genel Kurulu’nda hazırlık ve liste oluşumu hakkında öne çıkan tartışmalara da kısaca değinmek gerekir. Delegasyonun GK gündeminin bir gün ile sınırlı tutulmasına yönelik eleştirileri önemliydi. Pandemi koşulları nedeniyle 2 yıldır ertelenen Genel Kurul’un gerek geçmiş dönem pratiğinin etraflıca değerlendirilmesi gerekse de verilen önergeler üzerinde farklı görüşlerin kendini ifade etmesi açısından en azından iki günlük bir planlamayla organize edilmesi gerekirdi. Bu yönüyle cevabı aranan kimi hususlara ilişkin yeterince tartışılamadığı, geçmiş dönem pratiği bağlamında hazırlanan ‘faaliyet raporunun’ muhakemesinin eksik kaldığı ortada. ABF GYK’sı yeni dönem programını bölge-il toplantılarıyla en geniş kesimlere taşımalı, eleştiri-özeleştiri mekanizmasını işletmeli ve karar alma süreçlerinde şeffaf davranmalıdır.
Tartışılan konulardan biri de kadın temsiliyeti hususunda gözlemlenen eksiklikti. 21 kişilik GYK asil listesinde 2 kadının bulunması haklı olarak kadın delegasyonun tepkisini çekti. Kadın temsiliyetini görünür oranda arttırmak, yetkili kurullarda söz ve yetki sorumluluğunu güçlendirmek hepimizin ortak görevi olmalı. Zeynep Ana, Kadıncık Ana, Zarife’lerle yolu kuran ve yaşatan; Koçgiri, Dersim, Maraş, Çorum, Sivas ve Gazi’de canları pahasına bedeller ödeyerek mücadelemizi aydınlatan kadınlarımız adına Alevi kadınlar bir adım daha öne çıkmalı ve kurumlarımızın eril-ataerkil zihniyet sahipleri eliyle tek tipleştirmesine razılık göstermemeliyiz. Can olgusunu ete kemiğe büründüren yolumuz kadın ile erkeğin eşitliğini içeren temel öğeler barındırıyor. Yola hizmet eşitliği sağlamaktan geçer.
Toplumsal yaşamda olduğu gibi demokratik-halkçı Alevi hareketi içinde de irade ortaya koyan kadınların sayısı çoğaldıkça geleceğe daha bir umutla bakabileceğiz. Nihai olarak hedefimiz; cinsel, ulusal ve toplumsal sömürünün olmadığı, özgürlük ütopyasının gerçeğe dönüştüğü Rıza Şehri’ne ulaşmaktır. Genel Kurul gündemine dönecek olursak; 6 kişiden oluşan Divan Heyeti’nin 5’nin kadın temsilcilerden oluşması sembolik yönüyle değerliydi ve süreçlere katılım esaslarına rengini verme iddiasını yansıttı. Ayrıca ‘eşit başkanlık’ modelini öngören önerge taslağını imzaya açan, Genel Kurul’un gündemine sunan kadınların pratik kararlılığı, katılımcı tüm bileşenlere yüklediği sorumlulukla güçlü bir mesaj özelliği taşıdı. Kadın temsiliyetine (eşitliksiz zeminini ortadan kaldıran) çözümler üreten Alevice yaklaşım elbette pozitif karşılığını bulacaktır.
ABF; ‘Yol cümleden uludur’ diyen bileşenleriyle yeni dönemde daha dinamik bir başlangıç yapacak, ‘haksızlıklar karşısında eğilmeyen’ toplumsallığımızın taleplerini güçlü şekilde pratiğine konu edecektir. Ortak paydalar etrafında buluşan Alevi-Bektaşi inanç dairesinin parçası dinamikler kolektif kimlik alanlarını genişleterek, eşit haklar temelinde özgürlükçü iklimin oluşumuna yadsınamaz katkılar sunacaktır.
Kadim coğrafyanın onur ve direnç damarından beslenen biz Alevilerin varlığından rahatsızlık duyan egemen güçleri dün olduğu gibi bugün de rahatsız edeceğiz. İnanç kimliğimizi yok sayan, halk gerçekliğimizi asimilasyona uğratmaya kurgulanan sistematik politikalar devam ettikçe ‘bir arada yaşam’ realitesi hep eksik ve temenniden ibaret kalır. Alevifobik nefret öğeleriyle körüklenen, dalga dalga gelen saldırganlık mevcut iktidar yapısı nedeniyle pek durağanlaşacağa da benzemiyor. Tek adam rejiminin aleyhimizde işlettiği negatif tutumu boşa çıkarmak, yaşanılabilir bir ülkeyi inşa etmek için tüm dostlarımızla omuz omuza mücadele edeceğiz.
Zor ve karanlık bir dönemden geçiyoruz. Aleviler; iç bütünlüğünü bozmaya dönük ajandalara ve provokasyonlara karşı uyanık olmalı, bilinç açıklığıyla hareket etmelidir. Halihazırda gerekçelere sığınmadan gelecek güzel günleri kazanmaya odaklanmalıyız. Anadolu’nun daha fazla karanlığa boğulmasına izin veremeyiz.
Alevi hak mücadelesinin biricik adresi ve biz Alevilerin çatı örgütü ABF’nin yeni dönemini selamlıyorum!
01/06/2022