‘Kurumlarda toplumdan yalıtılmışlık çocuk istismarına zemin sunuyor’

Türkiye’de çokcukların karşılaştıkları her türlü şiddet ve istismarın doğrudan devletin ‘çocuk’ algısıyla ilişkisi bulunduğunu söyleyen Çocuk ÇA-Der üyesi Necla Korkmaz, çocuk koruma sisteminin işlevsel olmadığını söyledi

Kurdistan ve Türkiye kentlerinde erkek-devlet şiddeti artarken, bu saldırılar özelde de çocuklara yöneliyor. Taciz ve tecavüz saldırılarına uğrayan çocuklar, özellikle cemaat ve tarikatlar eliyle şiddete maruz kalıyor. Bunun örneklerinden biri İsmailağa Cemaati’ne bağlı Hiranur Vakfı’nın kurucusu Yusuf Ziya Gümüşel’in 6 yaşındaki kızı H.K.G.’yi “müridi” Kadir İstekli ile “evlendirmesi” ve sistematik bir şekilde tecavüze uğraması oldu. Yine İstanbul’da İsmailağa Cemaati’ne yakın olan Uzlet İlim Yayma Derneği Başkanı Alperen Sade’nin de 7 Mart’ta zihinsel engelli E.D.’ye tecavüz ettiği ve intihara sürüklediği ortaya çıktı. Erkek-iktidar-yargı ortaklığında faillere yönelik cezasızlık devam ederken, bu politika yeni saldırıların da yaşanmasını beraberinde getiriyor.

Çocuk Çalışmaları Derneği (ÇocukÇA-Der) Danışma Kurulu üyesi Necla Korkmaz ve Eğitim ve Bilim Emekçileri Sendikası (Eğitim Sen) Amed 1 Nolu Şube Eşbaşkanı Emine Akşahin, çocuklara yönelik saldırıları JINNEWS’ten Rojda Aydın’a değerlendirdi.

‘Etnik ya da külltürel kimliğe saldırıda ilk hedef çocuklar’

Türkiye’de yoğun ve sürekli bir şekilde yaşanan hak ihlallerinin başında çocuk hak ihlalleri geldiğini söyleyen Necla Korkmaz, çocukların karşılaştıkları her türlü şiddetin doğrudan devletin “çocuk” algısıyla ilişkisi bulunduğunu belirtti. Çocukların saldırıların hedefi olmasının nedenlerine dikkat çeken Korkmaz, bir etnik, dini veya kültürel kimlik yok edilmek ya da aşındırılmak istendiğinde en önemli hedefin çocuklar olduğunu vurguladı. Korkmaz, “Bir toplum inşasında önemli bir potansiyele sahip olan çocuklar, haliyle irade olarak kabul edilmek istenmemektedir. Çocuğu zayıf, bakıma ve denetime muhtaç olarak kabul etmek, çocuk bedeni ve iradesi üzerinde her türlü söz hakkını söyleme yetkisine sahip olmaya dair algı üretmek, çocuğun özne olma durumunu ortadan kaldırmaya dair üretilen söylemlerdir” dedi.

Çocuk koruma sistemi işlevsel değil

Türkiye’nin, BM Çocuk Haklarına Dair Sözleşme’nin 17, 29 ve 30’uncu maddelerine çekince koymuş olsa da imzalayan ülkeler arasında yer aldığına değinen Korkmaz, devletin, şemsiye haklar olarak da adlandırılan “çocuğun yüksek yararı, ayrımcılık yapmama, çocuğun yaşama ve gelişme hakkı ve katılım hakkını sağlama” sorumluluğuna dikkat çekti. Çocuk hakları gözetilmediği ve çocuk koruma sistemleri işlevsel olmadığı, çocuklara yönelik suçlar cezasızlıkla sonuçlandığı için benzer vakaların arttığına işaret eden Korkmaz, “Özellikle yaşadığımız bölgede işin içine dil, kimlik meselesi de eklenince cezasızlık tam da bir politika olarak karşımıza çıkıyor” şeklinde konuştu.

‘Toplumdan yalıtılmışlık çocuk istismarına zemin sunuyor’

Vakıflara ait kapalı kurumlarda çocukların yaşam ve güvenlik koşullarına dair şeffaf yaklaşılmadığını ekleyen Korkmaz, “Dolayısıyla bu kurumlarda hem denetim mekanizmalarının yetersizliği hem de toplumdan görece daha yalıtılmış olmaları nedeniyle şikayet mekanizmalarının bildirim süreçlerinin işletilememesi çocuk istismarına zemin sunuyor. Yine basına yansıyan Ensar Vakfı olayında dönemin Aile ve Sosyal Politikalar Bakanı tarafından ‘Büyütülecek bir şey değil, bu nedenle vakıf suçlanamaz’ gibi suçluları aklayıp kurumu koruması, yaşananları münferit bir olaymış gibi açıklamaya çalışması da bu durumların meşrulaşmasına kaynaklık etmektedir. Yargıya intikal eden durumlarda da ya dosyaya gizlilik getiriliyor ya da bir şekilde şikayetin geri alınması gibi durumlarda takipsizlikle sonuçlanıyor. Bu konuda ailelerin de sorumluluğunu hatırlatmakta fayda var” ifadelerini kullandı.

Şiddet her alanda!

Emine Akşahin ise son yıllarda çocukların kendilerini en güvende hissettikleri okullarda, evlerde, parkalarda ve toplu yaşam alanlarında aslında güvende olmadıklarını ve uğradıkları çok boyutlu şiddetin giderek arttığını vurguladı. Akşahin, “Çocuklar bir yandan okullarından geri kalarak şiddete uğruyorlar, bir yandan evde fiziksel ve psikolojik şiddete uğrayarak bir istismara maruz kalıyorlar. Çok boyutlu yoksulluk yaşayarak şiddete maruz kalıyorlar. Mülteci yaşamı onları şiddete maruz bıraktırıyor. Çocuk yaşta evlilik, madde bağımlığı, fuhşa sürüklenme gibi çok boyutlu şiddetle karşı karşıya kaldıklarını biliyoruz. Bunun da sebebi son yıllarda çocukları korumaya yönelik bütünlüklü ve tedbir amaçlı politikaların yürütülmemesidir” sözlerine dikkat çekti.

‘Cezasızlık, diğer vakaların da önünü açıyor’

Çocuklara yönelik cinsel suçların cezasızlık politikasıyla doğrudan ilişkili olduğunu söyleyen Akşahin, “Bu nedenle bizler çocukların yaşamlarını güvence altına almak zorundayız. Buna yönelik politikalar yürütmek zorundayız. Bu faillerin bulunması, etkin soruşturma yürütülmesi ve gereken cezanın verilmesi noktasında en azından bu tür sorunların son bulması açısından iktidarın politikalar üretmesi gerekiyor. Bunlar bireysel vakalar değil, toplumsal sorun haline gelmiş vakalar. Çünkü bunlar sadece kamuoyuna yansıdıkları için haberdar olduğumuz vakalar. Hepimiz biliyoruz ki kamuoyuna yansımayan binlerce istismar söz konusu. Çocukların, ailelerin bu konuda hiçbir şey yapılmadığına kendilerine bir güvence verilmediğine dair bir duyguya kapıldıkları için maalesef içinde yaşadıklarını da biliyoruz. Kendi haklarına yönelik adım atmadıklarını da biliyoruz. Çünkü uğradıkları istismarı dava konusu yaptıklarında hukuksal olarak hak aramaya gittiklerinde maalesef ki faillerin hak ettikleri cezaları almadıklarını gördüklerinde daha da perişan oluyorlar. Bu cezasızlık politikası da bir diğer vakanın önünü açıyor” dedi.

‘Çocuk hakları güvence altına alınmalı’

Toplumda çocuklar ve kadınlar toplumsal özne olarak görülmediği ve sadece toplumsal bir nesne olarak görüldüğü için gereken politikaların üretilmediğinin altını çizen Akşahin, buna karşı bütünlüklü politikalar üretmek, uluslararası çocuk haklarına yönelik yükümlülükleri yerine getirmek gerektiğini ekledi. Akşahin, “Faili ve kurumları korumak yerine, çocuk haklarından yana politikalar üretilmesini ve bu yönlü etkin soruşturma yürütülerek kamuoyunda çocuk haklarını gözeten yerden bir hukuksal süreç yürütülmesini istiyoruz. Çünkü bizler çocuklarımızın yaşamlarını güvence altına almak zorundayız, çocuklar bizim yarınlarımızdır” mesajını verdi.

HABER MERKEZİ

#Kurumlarda #toplumdan #yalıtılmışlık #çocuk #istismarına #zemin #sunuyor

EN SON EKLENENLER