Çarşamba, Kasım 5, 2025

Alevi-Bektaşi Toplumu Bu Kuşatmayı Parçalamalıdır

Alevi-Bektaşi toplumu, çok yönlü bir saldırı ve kuşatma altındadır. Türk devletinin Alevilere yönelik asimilasyon uygulamaları ve kurum yöneticilerine dönük saldırıları, Suriye’de Arap ve Kürt Alevilere yönelik soykırım saldırılarıyla birlikte sürmektedir. Alevi toplumu, bulunduğu her yerde bu saldırılara karşı direnmeye ve bunlarla baş etmeye çalışırken, yeni ve daha kapsamlı bir asimilasyon saldırısı gündeme getirilmiştir.

Devlet Organizasyonu Olarak Güçbirliği Platformu
“Alanında seçkin akademisyenlerin, kanaat önderlerinin, STK temsilcilerinin ve dedeler-babalar başta olmak üzere yüzlerce kurumun katkılarıyla hazırlandığı” iddia edilen ve “tarihi bir belge” olarak sunulan bir Alevi raporu 1 Kasım 2025’te yayımlandı. “Alevi-Bektaşi Güçbirliği Oluşumları” veya “Alevi-Bektaşi Güçbirliği Platformu” imzasını taşıyan bu raporun, “30 Ocak temsilcileri ile 7 federasyon ve 130’dan fazla dernek, vakıf ve cemevi tarafından imzalandığı” ileri sürülmektedir.
Bu organizasyonun tamamen bir devlet organizasyonu olduğu açıktır. Yayınladıkları rapor, devletin Alevilerin asimilasyonunu nasıl gerçekleştirmesi gerektiğine dair bir program ve yol haritası niteliğindedir. Bu yapı, adeta Alevi-Bektaşi Cemevi Başkanlığı’nın bir başka versiyonu gibi işlemektedir. Raporda yazılanların altına Alevi-Bektaşi Cemevi Başkanlığı imzası konsa hiçbir fark oluşmayacaktır.

Asimilasyonu Derinleştiren Yeni Format
Alevi-Bektaşi Güçbirliği Platformu raporunda, devletin bugüne kadar uyguladığı asimilasyon politikaları yeni bir formatta sunulmaktadır. Farklı olan ise, bu kurumun devlet yanlılığını bir devlet kurumu kadar değil, ondan daha pervasız bir biçimde ve Alevi-Bektaşi toplumuna saygısızlık düzeyinde ortaya koymuş olmasıdır. Alevilerin asimilasyonunu tamamlamayı görev bilen bu yaklaşımın niteliği, rapordaki bazı bölümlerden açıkça anlaşılmaktadır.

Devletle İşbirliği Alevi İnancına Aykırıdır
Raporun giriş bölümünde “Alevi-Bektaşilere yönelik geçmişten kaynaklanan önyargıların devlet ve toplum işbirliği ile ortadan kaldırılması gerektiği” belirtilmektedir. Oysa Alevi-Bektaşilerin sorunları, bizzat devletin uyguladığı baskı ve saldırılardan kaynaklanmaktadır. Devletle işbirliği yaparak bu sorunları çözmek mümkün değildir.
Devlet, demokratik bir tutum alıp Alevilere karşı işlediği soykırım, katliam ve cinayetlerin hesabını vermeye yönelirse elbette bu durum dikkate alınabilir. Ancak mevcut anlayışla “işbirliği” devlete biat anlamına gelir ve bu, Alevi inancına aykırıdır. Alevi toplumunun devletin kanlı eliyle el sıkışması düşünülemez.

Ayrımcılığın Kaynağı Devlettir
Raporu hazırlayanlar, “devlet ve toplumun el ele vererek ayrımcılığı kökünden kazıyacağını” iddia etmektedir. Oysa ayrımcılığın kaynağı bizzat devletin izlediği politikalardır. Bu nedenle bu yolla ayrımcılık ortadan kaldırılamaz, olsa olsa yasallaştırılan ayrımcılık Alevilere dayatılmış olur.

Din Eğitiminde Dışlama Ve Gericiliğe Onay
Raporda, din eğitiminin yalnızca Millî Eğitim Bakanlığı’na bağlı okullarda, MEB’in kadrolu öğretmenleri tarafından verilmesi ve sivil toplumun bu süreçlere dahil edilmemesi gerektiği belirtilmiştir. Bu yaklaşım, Alevilerin yıllardır karşı çıktıkları din derslerini sözde Alevi-Bektaşiler adına kabul etmektir. Bu, demokratik eğitim modelinin reddi ve gerici eğitime açık onay anlamına gelmektedir. Dahası, Alevi-Bektaşiler kendi inançları üzerine verilecek sözde eğitimde devre dışı bırakılmaktadır.

Erdoğan Ve Bahçeli’ye Övgü: Külliyen Yalan
Raporun bir başka bölümünde, “Alevi-Bektaşi toplumuna yönelik olumlu devlet adımlarının memnuniyetle karşılandığı” belirtilerek, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan ve MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli’nin “açılımcı yaklaşımı tarihi ve kıymetli” olarak değerlendirilmiştir. Bu iddia külliyen yalandır. Alevi-Bektaşi toplumu ne bu devletin ne de adı geçen yöneticilerin politikalarını “tarihi ve kıymetli” bulmamıştır. Tersine, Cumhur İttifakı bileşenleri geçmişte de bugün de Alevi-Bektaşi düşmanlığını sürdürmektedir. Tartışılan şey, bu yok etme operasyonunun yöntemidir.

Faşist Anayasa Savunusu Alevi Değerlerine Aykırıdır
Raporda, “anayasanın ilk dört maddesine dokunulmaması gerektiği” ısrarla vurgulanmaktadır. Bu öneri, Alevi-Bektaşi toplumunun sorunlarının çözümüne hiçbir katkı sunmaz. Çünkü Alevilerin sorunu demokrasi sorunudur. Demokrasi olmadan inanç özgürlüğü sağlanamaz. 12 Eylül faşist darbesinin en çok baskı uyguladığı kesimlerden biri Alevi-Bektaşilerdir. Bu nedenle Alevi-Bektaşiler, bu anayasayı savunacak en son topluluktur. Aleviler hiçbir dönem faşizmin savunuculuğunu yapmamış, yapmayacaktır.
Demokratik Alevi kurumları böyle bir rapor hazırlasaydı, bu kişiler “siyaset yapmayın” diye bağırırlardı. Ancak devlet adına hareket etmenin rahatlığıyla bu kurum, tekçi, ırkçı ve mezhepçi bir anayasayı Alevilere dayatmaktan çekinmemektedir. Bu yaklaşım, Alevi-Bektaşilerin neden bu rapora karşı açık tutum almaları gerektiğini tek başına göstermektedir.

Devletin Yeni Yöntemi: Güncellenmiş Asimilasyon Programı
Devlet yönetimi, bugün yeni bir programla Alevi toplumuna yönelmiştir. Son 20–30 yıldır Alevilere karşı uygulanan politika, soykırım tehdidi altında asimilasyonu dayatmak biçiminde sürdürülmüştür. Ancak bu yöntem devletin istediği sonucu verememiştir. Aleviler ve Alevilik yok edilememiştir.
Barış ve demokratik toplum süreçleriyle birlikte gelişen yeni koşullar, devletin Alevileri yok etme projesini güncellenmeye zorlamıştır. Bu rapor da tam olarak bu yeni dönemin ürünü ve asimilasyonun yeni versiyonudur.

CEVAP VER

Lütfen yorumunuzu giriniz!
Lütfen isminizi buraya giriniz

Yazarın Diğer Yazıları