Pazar, Kasım 16, 2025

Hakikatin Sönmez Işığı Kadın

Hakikatin ışığı asla sönmez. Aydınlığın gözleri, gökyüzünde parlayan hakikattir. Hakikat, hafızamızın tanığıdır. Yeryüzünün vicdanı kadındır, topraktır, gökyüzüdür, doğadır. Hiç kimse, hiçbir halk kendi hakikatinden kaçamaz. İnancı tüketmek, hakikatinden kaçmaktır.

Yaşamın adı kadındır. Kadın, mürşid-i kâmildir. İnancımız, dilimiz, doğayla tezahür eder. Varlığın dönüşümü ve yeniden yaratılışı dişildir. Evren dişildir; o nedenledir ki yaratan, yenileyen rahim kadındır, dişildir.

Alevi felsefesi, her zerreyi kutsal kabul eden kadim bir ekolojiyi içerir. Canlı cansız ayrımı yapmadan her varlığa saygı duymak, inancın temelidir. Bu nedenle kadının kutsallığı ile doğanın kutsallığı eşittir; doğanın kirletilmesi, Ana’nın rahmine yapılan bir ihanettir.

İşte bu dişil kutsallığın en yüce tecellisi, Ana Fatma (Fatıma Ana) kültürüdür. O; Hakikatin ve rızalık yolunun kaynağıdır. Kadın, yalnızca doğuran değil, aynı zamanda yolun sırrını taşıyandır.

Bilgeliğini doğadan alan kadın, topraktan canımıza can katmış ve doğanın rahmine tohumu düşürmüştür.

Tarihte, ocaklarda, Ana/Bacıların sadece ev içinde değil, aynı zamanda irşat görevlerinde ve toplumsal kararlarda Dedelerle eşit söz hakkına sahip olduğu bilinmektedir. Kadın, rehberlikten zakirliğe kadar tüm hizmetlerde aktif rol almış, Alevi inancının temel direği olan ‘rızalık’ kültürü de bu eşitlikçi duruştan beslenmiştir.

Bu eşitlikçi anlayışın en köklü ifadesi, Rêheq (Hak Yolu) geleneğidir. Rêheq’te, ocağın bilgeliği ve hizmeti Dede ile Ana tarafından birlikte temsil edilir; “ikrar” alma ve yol yürütme süreçlerinde kadının onayı ve katılımı esastır. Kadın, yalnızca erkeğin eşi değil, yolun bizzat rehberidir.

Tarihte, Bacıyan-ı Rum (Anadolu Kadınları Birliği) gibi yapılar, kadının toplumsal yaşamda, üretimde ve savunmada erkeklerle eşit güç ve sorumluluk üstlendiğini gösterir. Binlerce, milyonlarca insanlığın, kadın hakikatinde buluştuğu zamanlar vardır. Kâlû Belâ’dan beri var olduk, Vardan var olduk. Yolun şahidi anadır; sır ondadır, nur candadır. Her varlık, kadın rahminde can bulmuştur.

İnancımız gereği yaşadığımız toplumda, kadının bilgeliği, yaşamı doğurma hâli ve doğanın bir parçası olması; ataerkil düzene karşı dilinden ve sözleriyle sürdürülmüş, günümüze getirilmiştir. Hakikatinden çıkmamış, rızalıkla bir yaşam çerçevesinde var olmuştur.

İnancımızın temel direklerinden biri olan “Can Canandır” felsefesinin en somut ve destansı örneklerinden biri, Koçgiri ve Dersim direnişlerinin önderleri Alişer Bey ve eşi Zarife Hanım’ın hayatında görülür. Zarife Hanım, döneminin pasifize edilmiş kadın figürlerinden farklı olarak, eşinin gölgesinde kalmamış, doğrudan siyasi ve askeri bir önder olarak tarih sahnesinde yer almıştır. Onun konumu, Alevi inancının kadına verdiği değeri eyleme döker. Alişer önemli kararları almadan önce Zarife’nin siyasi zekasına güvenir, onu (Heval) konumuna yükseltmiştir.Zarife, sadece düşünce üretmekle kalmadı, bizzat silaha sarılarak cephede savaştı ve ön cephede savaşan, askeri bir Can olduğunu kanıtladı .İhanet sonucu katledildikleri son anlarda bile yan yana duruşları, Hakikat yolunda birleşen iki Can’ın, mücadeleyi son nefese kadar birlikte taşıma kararlılığını simgeler.

Alişer ve Zarife’nin direnişi, 1937-38 Dersim Katliamı döneminde Alevi kadınına yönelik sistemsel baskının zirveye ulaştığı bir arka plana sahiptir. Sistem, Alevi kadınına karşı ikili bir baskı uygulamıştır. Alevi cemlerindeki kadın-erkek eşitliği ve kadının sosyal hayattaki aktif konumu, sistem tarafından kabul edilen geleneksel normlardan uzak kabul edildi. Amaç, bu eşitlikçi yapıyı dağıtarak Alevi kadını üzerinde geleneksel ataerkil yapıyı dayatmaktadır. Direnişte aktif rol alan kadınlar özel olarak hedef alındı. Zarife Hanım gibi liderlerin tasfiyesi, diğer kadınların direnişten çekilmesi için bir gözdağıydı. Besê örneğinde olduğu gibi, kadınlara yönelik cinsel şiddet ve onur kırma eylemleri, Alevi inancının kutsal saydığı “rızalık” ve “onur” kavramlarını hedef aldı.

Bu ikili baskıya rağmen, Zarife, Besê ve daha nice isimsiz kadın, “rızalık ve ser vermeyi, sır vermemeye” tercih eden duruşlarıyla Hakikatin Işığı olmayı sürdürmüştür.

Ancak günümüze geldiğimizde, inancının mürşidini geri plana atarak, siyasal İslam’dan etkilenilerek inancını erkekleştirmeye başlanmıştır. Bu, inancımızda rızasız yol demektir. Hakikatin talipleri bilir: İnsan can’dır bizde cins yoktur can kavramı vardır ve can kıymetli olandır; ayrım yapılmaz. Kadının evreni görme ve duyma hâli, sistemin “erk” zihninden çok ayrışmaktadır. Kadın; doğuran, besleyen, büyüten, ilk şifacıdır; kâinatın verdiklerini ilk gören ve kabul edendir.

Günümüz Aleviliğinde ise ne cem-i cemaatlerimizde ne de cemevlerimizde pirlerin yanında analarımız yoktur. Kadının cemden dışlanması, yalnızca bir eksikliği değil, aynı zamanda hizmetlerin ruhani derinliğini azaltan, toplumsal rızalığı zedeleyen ve yeni nesillere aktarılacak ‘Can’ bilgisinin kaynağını kurutan bir durumdur.

Bu durum, aramızdaki cinsiyet ayrımcılığına giden yolun ta kendisidir. İnancımız sözlü geleneğiyle günümüze taşınmıştır; ancak kadın inancı erkekleştirilmiştir. Bugün kadın eve kapatılmış, üreten ve yaratan olarak değil, evin ihtiyaçlarını gideren, çocuk yapan biri olarak dünyadan uzaklaştırılmıştır.

Belki de, kapitale karşı direnç hattı artık benzeşmeye başladı. İçindeki adalet, eşitlik ve toplumcu akıl yavaşça bireyselleşirken, kadını da benzeştirmek ve bilgeliğini almak için savaşlar açnıştır. İktidarlaşma, bıçak darbeleriyle, kadın bedeninde yaralar açmış ve kadını öldürmek için çabalamıştır. Bu duygular inancımızda yoktur, toplumumuzun yasasında yoktur. Savaşta dahi yoldaş olan Alevi kadınının inancın dışına itilmesi asla kabul edilecek bir durum değildir.

Bu nedenle, Alevi kurumları ve talipleri, pirlerin divanında Anaların sesine kulak vermeli, hizmeti tekrar rızalık temelinde, kadın-erkek eşitliğinin gerektirdiği şekilde yeniden kurmalıdır. Hakikate dönüş, kadının bilgeliğine dönüştür. Yol, kadının rehberliğinde tamamlanır.

CEVAP VER

Lütfen yorumunuzu giriniz!
Lütfen isminizi buraya giriniz

Yazarın Diğer Yazıları

NERGİZ GÜZEL KİMDİR?