Pazar, Kasım 23, 2025

Dikkatinizi çeker mi? Kadın Kırımı ! #KadınCinayetleriPolitiktir!

25 Kasım Kadına Yönelik Şiddetle İle
Mücadele Günü Kapsamında-4

Kadına yönelik fiziksel şiddet:

Genelde duygusal, flört şiddet türlerine göre daha çok bilinen şiddet türüdür, adını koymak genelde inceltilmiş erkek şiddetlerine göre daha kolaydır. Beş duyu organımızla algılanması daha açık ve nettir. (darp raporu en kolay alınabilen şiddet türüdür)… hem kamusal alanda hem özel alanda en ´güvenli´ alanlarda bir diğer adıyla aile içi şiddet karsımıza çokça çıkabilir ne yazık ki fiziksel şiddet en çok “güvenli” olduğumuza inanılan çoğunlukla aile için  de sıkça yaşanan bir şiddet türüdür. Kadını alıkoyma, yönetmeye çalışma, bedensel

bütünlüğüne kast etme ; tokat, kafa, tekme, yumruk atmak, boğmak, saçını çekmek ( yolmak) , saçtan tutarak sürüklemek, başını ayakla ezmek, kadınınkafasını defalarca duvara vurmak,  el kol bükmek, göğsü kanatana kadar sıkmak yastık vb boğmaya kalkmak, uyurken boğmaya kalkmak, hortum , kemer , demir , sopa, odun, urgan, ip, kızgın ütü vb kullanarak fiziksel şiddet uygulama odaya kilitleme, aç ve susuz bırakma kaynar su , kezzap vb dökmek, darp, bıçaklama , elektrik vererek işkence etme, kadına elinde ne varsa fırlatma, kırıp dökmek , camları kırmak, kirik cam ile yaralamak, hamile kadının karnına, beline vurmak yaralama, eziyet, işkence, herhangi bir madde ve eşya ile zarar verme, kesici ve delici aletler  veya silah kullanarak fiziksel  şiddet uygulama ve kasten yaralama , kasten cana kıyma! kadın cinayeti!´namı diğer´ adıyla koruma kararına rağmen en “yakınları” tarafından katledilen kadınlar! yazması bile ne kadar zor. Yeri gelmişken hemen söyleyelim

Alevilikte; Kızılbaş ve Rae haq inancının ocaklarının tamamını kapsayarak öldürme veya şiddet türlerinin hiçbiri yoktur! yasaktır!  En büyük ceza dara çıkmak toplumdan belirli süre ile yalnızlaştırma ve düşkün ilan edilmektir!… velhasıl kadına yönelik her türlü şiddetin kesinlikle inancımızda yeri yoktur!

Türkiye’de kadın Kırım’ı, patriyarka terörü mor çatı , kadın cinayetlerini durduracağız , kadınlar birlikte güçlü feminist hareketlerinin vb. Yaptığı araştırmalara göre; Türkiye’de her 3 kadından 1´i fiziksel ve cinsel şiddet mağduru. Hayatı boyunca eşi veya partneri tarafından sürekli şiddete maruz kalma oranı ise her 10 kadından 4’ü. Boşanmış veya ayrı yaşayan kadınların yüzde 75’i ise fiziksel şiddet mağduru. Yüzde 9 çocukluk döneminde cinsel istismar mağduru Çocuk gelinler şiddetin her türüne maruz kalıyor 18 yaşından önce evlenenlerden yüzde 50’si yaşamlarının herhangi bir döneminde fiziksel veya cinsel şiddet mağduru olurken, son bir yılda ise bu oran yüzde 14 oldu. Ayrıca güncel bir sorunda suça itilmiş çocuklar tartışması suç yasının 16 yaşınaçekilmesi ya da reşit olmanın 16 yaşına çekilmesi ve zorunlu eğitim süresinin de aşağılara çekilmeye çalışılması bir tesadüf değil okuyamayan, meslek sahibi olamayan kadın köleleri inşa etmek için çocuk gelinler ve çocuk isçiler yaratmak. sahte diplomalı, sahte makamlı, sahte şatolarına sahte yaşamlarına çocuk gelinler yerleştirmek için… bırakın sizin apoletlerinizi tanımayı, sizi insan olarak bile görmüyoruz. Yok hükmündesiniz!

18 yaşından büyük evlenenlerin yüzde 33’ü yaşamlarının bir döneminde fiziksel ve cinsel şiddete uğradığını ifade ederken son bir yılda ise yüzde 10’u fiziksel ve cinsel şiddet mağduru oldu.10 kadından üçü, ailelerinden birisinin eğitimine engel olduğunu ifade ederken, her 10 kadından birinin çalışmasına da izin vermedi. Araştırma verilerine göre, her 4 kadından birisi uğradığı şiddet sonucu yaralanarak hastaneye başvururken, şiddet kadının psikolojik durumunu da olumsuz etkiliyor. Şiddet mağduru 10 kadından 3’ü intiharı düşündüğünü ifade ederken, her 10 kadından biri ise intihar girişiminde bulundu. Kadınların büyük bölümünün uğradığı şiddeti içine attığını ve kendi başına çözümler üretmeye çalıştığını belirten bu oranın yüzde 44-49.

Yıllara göre kadın kirimi istatistikleri: Kadın Cinayetlerini Durduracağız Platformu (KCDP) verilerine göre 2008’de 806, 2009’da 109, 2010’da 180, 2011’de 121, 2012’de 210, 2013’te 237, 2014’te 294, 2015’te 303, 2016’da 328, 2017’de 409, 2018’de 440, 2019’da 474 olmak üzere 2008-2019 yılları arasında toplam 3.185 kadın öldürülmüştür…[3][11]

Kadın Cinayetlerini Durduracağız Platformu 2019 yılı raporuna göre 2019’da işlenen 474 kadın cinayetinden 115’i şüpheli olarak kayıtlara geçmiş ve suçluları bulunamamıştır.[3] 2020 yılı raporuna göre Türkiye’de 2020 yılında erkekler tarafından 300 kadın öldürülmüş ve 171 kadın şüpheli şekilde ölü bulunmuştur.[5] 2021’de 280 kadın cinayeti, 217 şüpheli ölüm vakası, 2022’de 334 kadın cinayeti, 245 şüpheli ölüm, 2023’te 315 kadın cinayeti, 248 şüpheli ölüm gerçekleşmiştir.[12] 2024 yılında 394 kadın cinayeti ve 258 şüpheli kadın ölümü gerçekleşmiştir. Bu sayı, veri tutulmaya başladığından bu yana ulaşılan en yüksek sayıdır…[13]

Türkiye’de şiddetten ölen kadınlar için yapılmış Anıt Sayaç adlı internet sitesinde paylaşılan yıllara göre ölüm sayıları ve Kadın Cinayetlerini Durduracağız Platformu’nun verilerine göre

Yıl Ölüm Sayısı

(Anıt Sayaç)

Ölüm Sayısı

(KCDP)

2008 66[15] 80
2009 125[16] 109
2010 203[17] 180
2011 130[18] 121
2012 145[19] 210
2013 231[20] 237
2014 290[21] 294
2015 293[22] 303
2016 289[23] 316
2017 351[24] 409
2018 404[25] 440
2019 422[26] 474
2020 418[27] 300[28]
2021 433[29] 280
2022 409[30] 334
2023 415[31] 315[12]
2024 440[32] 394[13]

 

 

Medyaya yansıyan kadın cinayetlerinin haritalama çalışması, Türkiye’de 2010-2020 yılları arasını kapsayan 10 yılda işlenen kadın cinayetlerinin detaylı bir veritabanını oluşturuyor. Kadincinayetleri.org Adresi üzerinden yayınlanan interaktif haritalama çalışması, Türkiye’de 10 yılda en az 2 bin 534 kadının öldürüldüğünü ortaya koydu. Verilere göre;

  • Kadın cinayetleri il bazında en çok İstanbul’da, ilçe bazında Seyhan’da (Adana) yaşandı.
  • Kadın cinayetlerinin bir numaralı faili kocaydı. Türkiye’de 10 yılda öldürülen 2534 kadının 1113’ünün faili kocasıydı.
  • Her 5 kadın cinayetinden 1’i boşanma/ayrılık aşamasında gerçekleşti.
  • Öldürülen her 5 kadından 1’i şiddet/ taciz mağduruydu.
  • Şiddet gören her 10 kadından 6’sı güvenlik amaçlı korunma başvurusunda bulunmuştu.
  • Kadın cinayetleri en çok evde ve ateşli silahla işlendi.

CİNAYETLERİN YARISI 10 İLDE

Çalışmaya göre kadın cinayetleri en fazla İstanbul (347), İzmir (176), Ankara (135), Adana (125) Antalya (110), Antep (105), Bursa (94), Mersin (79), Konya (76) ve Kocaeli’de (71) işlendi. Söz konusu 10 ilde 10 yılda en az 1318 kadın Katledildi!…

İstanbul’da en fazla kadın cinayeti tespit edilen ilk dört ilçe Bağcılar (22), Esenyurt (22), Fatih (21), Küçükçekmece ve Bağcılar (20) oldu. Ankara’da en fazla kadın cinayeti görülen ilçeler Keçiören (28), Mamak (24) ve Çankaya (19); İzmir’de ise Buca (24), Konak (22) ve Karabağlar (22) oldu.

İLÇE BAZINDA EN FAZLA CİNAYET ADANA SEYHAN’DA Türkiye çapında ilçe bazında en fazla kadın cinayeti ise Adana’nın Seyhan ilçesinde (52) yaşandı. Antep’in Şahinbey ilçesinde 49, Şehitkamil ilçesinde ise 36 kadın katledildi.

CİNAYETLERİN BİR NUMARALI FAİLİ: KOCA Türkiye’de 10 yılda 1113 kadın cinayetinde faili kocası, 285 kadın cinayetinde fail erkek arkadaş, 176 kadın cinayetinde eski koca, 82 kadın cinayetinde ise eski erkek arkadaş oldu.

HER 5 KADIN CİNAYETİNDEN BİRİNİ AİLE İŞLİYOR 2010 yılı ile 2024 yılının Ekim ayı arasında 4.255 kadın cinayeti , kadin kirimi yaşandı!…

    Kadın Cinayetlerini Durduracağız Platformu’nun Haziran 2025 raporuna göre, yılın ilk 6 ayında erkekler 136 kadını öldürdü, 145 kadın ise şüpheli şekilde yaşamını yitirdi. Sadece haziran ayında 15 kadın cinayeti, 26 şüpheli kadın ölümü kayıtlara geçti…Türkiye Kadın Dernekleri Federasyonu’nun Ekim 2025 raporuna göre, bir ayda 27 kadın öldürüldü, 5 ölüm şüpheli bulundu. Kadınların çoğu evlerinde ve en yakınlarındaki erkekler tarafından katledildi. Yılın ilk 10 ayında öldürülen kadın sayısı 317’ye ulaştı. Tüm bu verilerle, bu kadın kirimi değil ne de? terörizm değilse ne?

Mafyalaşma kadın Cinayetlerini Artırıyor, Kadına yönelik şiddeti Patriyarkayi besliyor!çeteleşen gençlik, çeteleşen toplum cezasızlık politikasınınhukukun caydırıcılık işlevinin lav edilmesinin sonucu , hukukun üstünlüğünün Türkiye’de hiç partiler üstü bir organ olmamasının sonucu… bu kadar kadının katledilmesinin hala insanlığa islenmiş suçlar kapsamında yaptırımlarının yapılmaması, olan hukukunda uygulanmaması!  sonucu,  bir komisyonda , ´´barış masasıda “ bu terörizme kadın kırımına  lazım gelir koruma kararı altındaki kadınlar da niye katlediliyor ? ancak sorunu bile isteye yaratanların, sorunun çözümü olamayacağı gerçeği dururken gerisi laf-i güzaf…

Çocuk Narin, Özgecan Aslan, Gülistan Doku, Rojin kabaiş , Türkiye’nin kara lekelerinden! devlet tabiriyle sadece bir sayı!… “bu sayıların” kadınların öfkesinin! Kadın katliamcısı düzeninizi yerle yeksan etmesi dileğiyle…

Avrupa’da ise durum pekte farklı değil ancak bu bize sosyolojik olarak toplumsal cinsiyet eşitsizliğinin ; yönetim şekli, inanç farklılıkları, hukuk devleti veya değil, rönesans görmüş veya değil, laik veya değil, liyakat sahibi veya değilin dışında uluslararası ekonomi politiğin üstünde, Dünya  meselesi olduğunu ve toplumsal cinsiyet eşitliği bakış açısıyla Avrupa’nın da eğitim, kültür, hukuk vb. Kamusal alanın tamamında kadın hakları rönesansı yapmasının elzem bir ihtiyaç olduğunu kanıtlıyor , tüm dünyada olduğu gibi Avrupa’da her şey mükemmel ve yaşanabilir ve şiddetsiz değil ancak faillerin cezasız kalmamasından kaynaklı , hukukun caydırıcılık ilkesi itibari ile kadına karşı islenen suçlar oranlarında düşüş görülmemesinin sebebi kadınların yaşadıklarışiddet karşısında susmak yerine adaletin tecelli edeceğinin bilmesinin güvenidir.. Bu güven kadınların yaşadığı şiddeti ört pas etmesini engellediği gibi ifşa etmek için özgüven sağlamaktadır… Eskiden resmi verilere yansımayan verilerin ise şimdi tamamı olmasada yansımasından kaynaklıdır. koruma altındaki kadınların Avrupa’da katledilmediğini, kanunların uygulandığında isearadığını kanıtlıyor ancak bu mesele tüm Dünya ülkeleri için suçtan sonrası değil, sucu engellemek için sucun öncesi tartışılmalı ve eğitimle önlemler alınmalıdır, bunun tek yolu ise çocukluktan başlayan toplumsal cinsiyet eşitliği eğitiminden geçmektedir; çocukluktan başlama kaidesi ile, ebeveynlerin cinsiyet eşitliği farkındalığı ile eğitim ve öğretimin tüm aşamalarında toplumsal cinsiyet eşitliği eğitimi kadına yönelik her türlü şiddeti yok edecektir. İzlanda   toplumsal cinsiyet eşitliği bakanlığı, kadın kotalarınınhem kamusal alanlarda hem de özel şirket ve vb kuruluşları kapsaması, eşit ise eşit ücret kanunu, ana okuldan başlayan cinsiyet eşitliği eğitimleri sebebi ile kadına yönelik şiddet oranlarının en düşük bazda sahibi yani bir tesadüf değil… Kaostan beslenen kriminal ülkelerkat tabiki kendi hırsızlıklarını, kara para aklamalarını, sermayeye ülke ve insanlarını hatta çocuklarını peşkeş çekmesini gizlemek için hiçbirsuçun üzerine gitmeyecektir… (toplantı ve gösteri yürüyüşleri yapanlar hariç)

 Veriler ise söyle ;   

Avrupa Temel Haklar Ajansı’nın  Avrupa istatistik kurumu EUROSTAT ve Avrupa Cinsiyet Eşitliği Enstitüsü’nün 2024 yılındayaptığı araştırmaya göre    Avrupa’da her on kadından üçü fiziksel şiddet türlerinden birine maruz kaldığını bildirmiş. Şiddete maruz kalan kadınların oranı Finlandiya’da yüzde 28 iken İsveç’te yüzde 30 olarak ölçüldü. Kadına yönelik şiddet Macaristan’da yüzde 49,1 ve Danimarka’da da yüzde 47,5 oranlarıyla Bulgaristan’da yüzde 11,9 ve Polonya’da yüzde 16,7 olarak tespit edildi. Bu iki ülkeyi her biri yüzde 19,7 ile Çek Cumhuriyeti ve Portekiz takip etti. Almanya 30,7′.

Ankete göre, kadınlar cinsiyete dayalı şiddete özellikle ev içinde maruz kalıyor. Neredeyse her beş kadından biri, yani araştırmaya katılan ya da şiddet gördüğünü söyleyen kadınların yüzde 19,3’ü, eşinden veya aynı evde yaşayan diğer kişilerden fiziksel veya cinsel şiddet gördüğünü bildirdi.

BM tahminlerine göre geçtiğimiz yıl dünya genelinde 51 bin 100 kız çocuğu ve kadın akrabaları ya da erkek partnerleri tarafından öldürüldü. Ancak BM Uyuşturucu ve Suç Ofisi (UNODC) ve BM kadın örgütü UN Women tarafından yapılan bir araştırmaya göre, kadın cinayetleri tespit edilip kayıt altına alınandan çok daha fazla.

Avrupa kadına şiddet raporlarını  European Institute for Gender Equality adresinden takip edebilirsiniz.

İstanbul Sözleşmesi olumlu etkiledi!

Avrupa Kadın Lobisi’nden Irene Rosales de DW’ ye değerlendirmesinde İstanbul Sözleşmesi’ne işaret ederek son 10 yılda rakamlar değişmemiş olsa da kadına yönelik şiddet konusunda önemli adımlar atıldığını söyledi. Rosales, anlaşmanın çoğu AB ülkesinde onaylanmasını olumlu bir gelişme olarak değerlendirdi.

İstanbul Sözleşmesi olarak bilinen Kadına Yönelik Şiddet ve Aile içi Şiddetin Önlenmesi ve Bunlarla Mücadeleye İlişkin Sözleşme şu anda 27 AB üyesi ülkenin 22’sinde yürürlükte. Bulgaristan, Çek Cumhuriyeti, Macaristan, Litvanya ve Slovakya ise henüz onaylamadı. AB ise sözleşmeye 2023 yılında dahil oldu. Türkiye ise sözleşmeyi 11 Mayıs 2011 tarihinde İstanbul’da düzenlenen toplantıda ilk imzalayan ve onaylayan ülke olmasına karşın 20 Mart 2021 tarihinde Cumhurbaşkanlığı kararnamesi ile sözleşmeden çekildi. Karar hem ulusal hem de uluslararası düzlemde eleştiriliyor.

2025 yılının 30 Haziran’ına kadar, Almanya’da 63 kadın, 1 kız çocuğu (15 yaşında), 2 erkek çocuğu (16 ve 17 yaşlarında) ve 5 erkek, partnerleri, eski eşleri, aile üyeleri veya tanıdıkları tarafından uygulanan şiddet sonucu hayatını kaybetti. Ayrıca, 68 kadın, bir kız çocuğu (5 yaşında), 4 erkek ve bir erkek çocuğu (10 yaşında) yaralandı; bazıları ağır şekilde yaralanırken, 6 kadın ve 1 kız çocuğu ölüm tehditleri aldı. Bu sayılar, Almanya’da giderek artan cinsiyete dayalı şiddetin ve kadın cinayetlerinin boyutlarını gözler önüne seriyor. Ancak, ne yazık ki Almanya’da “kadın cinayeti” terimi, Ceza Kanunu’nda yer almıyor. Yasalar, kadınların hedef alındığı bu cinayetleri özel bir suç kategorisinde ele almıyor.

Kadın cinayetlerinin yasal olarak yeterince tanınmaması, toplumsal bir boşluk yaratıyor. “Kadın cinayeti” terimi, ilk kez 1976’da sosyolog Diana E. H. Russell tarafından kullanılmaya başlandı ve feminizm çerçevesinde, kadın düşmanı motivasyonlarla işlenen cinayetleri tanımlamak için geliştirildi. Russell’e göre, bir kadının “kadın” olduğu için öldürülmesi, yapısal bir şiddet biçimidir ve bu cinayetler yalnızca kişisel öfke veya psikolojik durumlarla değil, toplumsal cinsiyet eşitsizliği ve kadına yönelik düşmanlıkla doğrudan ilişkilidir. Almanya’da bu kavram hala yasalarla yeterince tanınmadığı için, şiddet mağdurlarına yönelik çözümler de eksik kalıyor.

Almanya’da Federal Kriminal Polis Ofisi (BKA) tarafından açıklanan 2024 verilerine göre, ülkede neredeyse her gün bir kadın öldürüldü. 2023 yılında 360 kadın cinayetinin gerçekleştiği belirtilirken, bu vakaların %68,6’sının ev içi şiddet kaynaklı olduğu bildirildi. Ayrıca aynı yıl 180 bin 715 kadın, fiziksel veya psikolojik şiddet gördü. Bu rakam, şiddet vakalarının bir önceki yıla göre %5,6 arttığını gösteriyor.

Fransa’da kadın hakları savunucusu Collectif NousToutes grubunun verilerine göre, Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron’un görev süresi boyunca 900’den fazla kadın cinayeti kaydedildi.

 Belçika Kadın Erkek Eşitliği Enstitüsü’nün 2024 verilerine göre, ülkede her ay yaklaşık iki kadın partnerleri tarafından öldürülüyor. 2023’te kaydedilen yaklaşık 260 kadına yönelik şiddet vakasının %10’u ölümle sonuçlandı. Gerçek rakamların ise daha yüksek olduğu tahmin ediliyor.

İtalya’da kadın cinayetleri, 2024 yılında bir önceki yıla göre %8 azalsa da durum hala endişe verici. 2024 yılında 59 kadın cinayeti kaydedildi. Bunların çoğu, partnerleri veya eski partnerleri tarafından işlendi. 2023 yılına ait gayri resmi verilere göre ise kadın cinayetlerinin toplam sayısı 103 olarak tahmin ediliyor.

2023 yılına ait gayri resmi verilere göre, İspanya’da 80, Avusturya’da 23, Çekya’ da 21, Yunanistan’da 13, İrlanda’da 9 ve Hırvatistan’da 6 kadın cinayeti yaşandı. 2024 yılına ait detaylı verilerin henüz açıklanmamış olması, durumun ciddiyetini değerlendirmeyi zorlaştırıyor. kadın cinayetlerinin  Avrupa’nın turnusol kağıdı gender equality ( toplumsal cinsiyet eşitliği) raporlarında kadın cinayetlerinin puan düşürmesi nedeni ile gerçek verilerin saklanması sadece göçmenlerin kadına yönelik şiddethaberlerinin medyaya yansıması beyaz yaka şiddetinin ve beyaz demokrasinin iki yüzlülüğü ve yabancı düşmanlığının feminizmin kesişim liginde tıkandığı nokta… yada ez cümle Avrupa’da da feminizm bir yere kadar gidebiliyor… Batılı ve modern  görünmek için sadece bir kamuflaj…

Jin jiyan Azadï !

CEVAP VER

Lütfen yorumunuzu giriniz!
Lütfen isminizi buraya giriniz

Yazarın Diğer Yazıları