Zeliha Altuntaş, “Kadınların özgürleşmediği bir yapının bütünsel bir özgürlük iddiası olamaz. Mücadelem yalnızca kendi konumum için değil, tüm kadınların hakları içindir” diyor.

Almanya’da akademisyen ve etnoloji araştırmacısı olarak görev yapan Zeliha Altuntaş, Alevi kurumlarındaki toplumsal cinsiyet eşitsizliğine dair deneyimlerini anlattı.
Altuntaş, özellikle kadınların kurumsal yapılarda görünmez kılındığını, karar mekanizmalarına erişimlerinin sınırlı olduğunu ve emeğinin erkekler tarafından sahiplenildiğini vurguladı.Êzidî kadınların savaş sonrası yaşadığı travmalar üzerine başladığı çalışmalarıyla tanınan Altuntaş, Almanya’daki üniversiteler bünyesinde kadın, şiddet ve toplumsal cinsiyet çalışmaları yürütüyor. Aynı zamanda Jan Kizilhan’ın yönetim kurulunda bulunduğu Ethno adlı etnoloji kurumunda aktif görev alıyor.
Altuntaş, Alevi örgütlenmeleriyle tanışmasını, kadın hakları alanında yürüttüğü kampanyalar vesilesiyle gerçekleştiğini belirtti. “Alevi kimliğim ve kadın inisiyatifinde yer almam, bu eşitsizliğin görünür kılınması ve giderilmesi için katkı sunma isteğimle birleşti” diyen Altuntaş, tarihsel Alevi-Bektaşi yolunun kurucu figürleri arasında kadınların merkezi rol oynadığını hatırlattı. Ancak güncel Alevi kurumlarında bu eşitlikçi mirasın pratikte yansımadığına dikkat çekti.
“Kurumlarda erkek dayanışma ağları var”
Altuntaş, hazırladığı projelerin erkekler tarafından sahiplenildiğini, kadın emeğinin görünmez kılındığını ve kadınların kurumsal iktidar mekanizmaları tarafından engellendiğini söyledi. Kurumlarda toplumsal cinsiyet eşitsizliğinin, gönüllülük esaslı çalışma kültürü, erkek dayanışma ağları ve ataerkil hiyerarşi tarafından yeniden üretildiğini belirtti.
Altuntaş’ın çözüm önerileri ise şöyle:
*Kadın kotasının güçlendirilmesi ve karar mekanizmalarında zorunlu hâle getirilmesi,
*Kadın emeğinin görünür kılınması ve emek sömürüsünün önlenmesi,
*Şeffaflık ve hesap verebilirlik mekanizmalarının kurulması,
*Tarihsel eşitlikçi figürlerin kurumsal pratiğe yansıtılması,
*Toplumsal cinsiyet eğitimlerinin zorunlu hâle getirilmesi,
*Kadınların bağımsız meclislerde deneyimlerini paylaşabilmesi,
*Erkek yöneticilerin toplumsal cinsiyet eşitliği konusunda sorumluluk alması.
Altuntaş, kadınların örgütlenme deneyimlerini güçlendirmenin Alevi toplumunun demokratikleşmesi açısından da kritik olduğunu vurguladı:
“Kadınların özgürleşmediği bir yapının bütünsel bir özgürlük iddiası olamaz. Mücadelem yalnızca kendi konumum için değil, tüm kadınların hakları içindir.”
Altuntaş, sözlerini Maya Angelou’nun sözleriyle noktaladı: “Bir kadın ne zaman kendisi için ayağa kalksa, tüm kadınlar için de ayağa kalkar.
Bu yazı biananet.org adresinden alınmıştır.
