Türkiye ve Avrupa’daki gözlemlerimden yola çıkarak söyleyebilirim ki hareketsiziz. Yiyip oturuyoruz.
Artık çok sayıda insanın arabası var, arabası olmayanın aylık toplu taşıma kartları vb var. Bir yerden bir yere giderken hemen herkes hoop toplu taşıtlara ya da özel araçlarına koşuyor.
Yakın mesafeler için araca binmeyi zararları açısından sürekli abur cubur tüketmeye benzetiyorum.
Sanki marifetmiş gibi her yere arabayla gitmekten acayip haz alanlar bile var.
İki, üç sokak ötedeki fırına yahut AVM’ye gitmek için bile araca binenler var. AVM’ye gidip orada da dolaşmayıp oturup, kahve, pasta tüketenler var.
Çocuklar ve gençler ellerinde cep telefonlarıyla saatlerce kımıldamadan oynuyor.
Aynı şekilde bilgisayar başında kalkmadan uzun süre hareketsizce oturuyorlar.
İşten eve gelen erkeklerin çoğu (işten gelen kadınlar asıl işyerleri olan eve geldikleri için doğru mutfağa koştuklarından erkekler diyorum) koltuklara gömülüp elde kumanda yatana dek uzanıyor. Ev işlerine el atmayı asla düşünmeyen evlerdeki patronlar bizzat ayaklarına hizmet bekler.
Genellikle sağlık sorunu ya da kilo verebilmek için nice paraların sayılıp evin salonunda ya da ev büyükse özel bir odasında kendi haline bırakılan spor aletlerini de atlamayalım.
Spor aletleri ile kurduğumuz ilişki ile diyet listeleri ile kurduğumuz ilişki arasında benzerlikler var. Alıp getiriyoruz, birini buzdolabına asıyoruz, diğerini evin bir yerine bırakıyoruz.
İlk birkaç gün ya da hafta uygulayıp hevesimizi aldıktan sonra her ikisini bir kenarda unutuveriyoruz.
Hareketli yaşamı, düzenli spor yapmayı alışkanlık haline getirmek gibi gayretimiz tövbeler olsun yok.
Oh be binalarda asansörler de var. E zaten ikinci, üçüncü ya da dördüncü kata asansörsüz çıkılmaz ki!
Hepimiz köyde, küçük şehirlerimizde, hatta sonradan taşındığımız büyük şehirlerde asansörlü evlerde doğduk, büyüdük değil mi? O yüzden onsuz olmaz.
AVM, havaalanı, metro vb yerlerde de illa yürüyen merdivene bineriz. Binince de tek adım atmadan öylece bekleriz. Madem yürüyen merdiven, biz mi yürüyeceğiz, o yürüsün?
Ne zaman yanımdakilere asansöre binmeyelim, merdiven çıkalım desem, sanki aya bikiniyle gidelim teklifi yapmışım gibi şaşkınlıkla yüzüme bakıyorlar.
Yürüyüşe çıkarken bile asansöre bineni biliyorum. Spor yapmaya çıkmışsın, merdivenlerden inerek başlasana!
Ne zaman bu kadar tembel, hımbıl ve hareketsiz olduk hiç soruyor musunuz kendinize?
Başkası sorunca da bahane hazır. Diz kapaklarım ağrıyor. Sırtımda sızı var. Zamanım yok. Spor salonları çok pahalı. İşten çık spora git çok zor oluyor.
Antikapitalist biri olarak zaten parasını da ödeseniz düzenli olarak gidemeyeceğiniz spor salonlarına gidin diyecek değilim. Tıpkı eve koşu bandı vb spor aletlerini almanızı doğru bulmadığım gibi.
Benim önerim basit. Haftada birkaç saat mutlaka yürümeniz.
Yanı sıra ev içinde 15 dakikadan yarım saate ya da bir saate dek spor yapmak mümkün. Hangi sporu mu yapacaksınız? Google amcada her şey var. Yemek tarifi alır gibi spor tarifi de alabiliriz. Bakıp kendinize uygun hareketleri seçmek serbest.
Evde spor yapmak için üç şeye ihtiyaç var. Düzenli spor yapma arzusu, internet ve yere serip üzerinde çalışabileceğiniz her hangi bir örtü.
Üstelik akşam yatmaya yakın saatlerde spor yaptığınızda o gece derin ve deliksiz uyku da yanında bonus.
Sağlıklı yaşam deyince doktora koşmak yerine, kanımca hareketsiz yaşamımızı değiştirmeyi denemek daha sonuç alıcı.
Tercih sizin.
Sağlıcakla kalın.