Nas: 70 yıllık sistem tekme tokat yıkıldı, CHP artık Kürt söylemini değiştirmeli

YSK’nin İstanbul seçimlerini iptal etmesini değerlendiren Anavatan Partisi eski Genel Başkanı Nesrin Nas, “Kürt seçmenin duruşundan en ufak bir endişe taşımıyorum” diyerek bu yönlü karalama kampanyalarını eleştirdi ve CHP’nin Kürt söylemini değiştirmesi gerektiğini söyledi. 

Yüksek Seçim Kurulu’nun (YSK) İstanbul seçimlerini iptal ederek, yenilenmesine karar verdi. Sadece İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı seçimlerinin iptal edilmesiyle birlikte YSK, yeni seçimin 23 Haziran’da olacağını duyurdu. Seçimlerin iptal edilmesine ilişkin Anavatan Partisi eski Genel Başkanı ve ekonomist Prof. Dr. Nesrin Nas değerlendirmelerde bulundu.

’70 yıllık sistem tekme tokatla yıkılmıştır’
İptal kararının çok önemli olduğunu dile getiren Nas, “YSK verdiği bu kararda aslında bizim demokrasiden elde kalan son aracımızı ve 70 yıldır düzgün işleyen bir sistemi tekme tokat yıkmıştır. Bu anlamda çok hayati bir karardır. YSK, 1950’den bu yana çok aksamadan ilerlemiştir. Kimi zaman şikayetlere konu olsa da bu şikayetlerin kendi içerisinde törele edildiği bir şekilde yürütülmüştür. Bu vatandaşın devletle olan son bağıdır. Vatandaş anayasal haklarıyla çok ilgili değildir. Ama seçme hakkını mücadele ederek aldığı için bunu önemli bir bağ olarak görür. Şimdi seçimle iktidarları değiştirme güvencesi ortadan kaldırılmıştır. 12 Eylül’de dahi askeri yönetim birçok şeye dokunmuş, yepyeni bir anayasa yapmış ama 1950’de kurulan YSK’ye dokunmamıştır. Çünkü askerlerde biliyor ki bu son bağı kopardıkları anda halkla devlet arasındaki ilişki tamamen kopacak. Ondan sonra yönetim son derece güçsüzleşecek ve seçimle iktidarların değiştirilme döneminin bittiğine inanan halkın beklentileri çok daha radikalleşecek. Bu nedenle YSK’ye dokunmamıştır. Ne yazık ki bu hükümet YSK’ye de dokunarak çok ağır bir karar vermiştir” dedi.

‘Bunu kimse izah edemez’
Nas, “Seçimle değiştirilemeyeceği varsayılan iktidarların bundan sonra ne yapacağı konusunda halk hep teyakkuz halindedir ve kendini korumak için başka mekanizmaların peşinde koşmaya başlar” dedi.

Kararın basit bir iptal kararı olmadığını vurgulayan Nas, “Bakın hukuki olarak konuşmuyorum. Seçim kanunu bunu söylüyor. YSK’nin mevzuatı şunları öngörüyor. Geçmişte böyle karar vermiştir. Bu seçimde başka yerlerdeki itirazları şöyle davranmıştır. Böyle davranmıştır diye söylemiyorum. Hiç birini yasaya dayandırmıyorum. Ama çok basit bir Aristo mantığını kullanarak söylüyorum. 4 tane oy pusulasını aynı zarfa koyuyorsunuz. Aynı sandık kurulu üyeleri bu zarflardan çıkan 4 pusulayı sayıyor. 3’ünü doğru sayıyor birinde hile yapıyor. Buna kargalar güler. Bunu kimseye izah edemezsiniz” diye belirtti.

‘Diğer seçimler de meşru değil’
Sandık kurullarını oluşturanın iktidarın kendisi olduğunu hatırlatan Nas, değerlendirmelerini şöyle sürdürdü: “İktidar, kendisinin atadığı sandık kurullarının iyi çalışmamasını bahane olarak kullanıyor kendince. Oysa iktidar kimse, kurulları o atar ve hile varsa, o hileyi de o kurullar eliyle iktidar yapar. Şimdi iktidar kendi atadığı sandık kurulundan istediği sonucu alamayınca bunun bütün faturasını seçmene kesiyor. Bu seçmenin doğrudan doğruya oy hakkının gasp edilmesidir. Bu sadece bir İstanbul seçimlerine müdahale demek değildir. Bu aynı zamanda sistematik olarak bu iktidarın bir otoriter rejim inşası için yapılan çok bilinçli tercihtir. İktidar bunun ekonomiyi ne hala getireceğini kendi meşruiyetini altını oyacağını bilmiyor mu? Aynı sandık kurulları aynı Yüksek Seçim Kurulu, aynı seçim kanunlarıyla bu iktidar referandumu yaptı. Bu iktidar başkanlık sistemini değiştirdi. Bu iktidar Cumhurbaşkanı seçti. 24 Haziran’da Meclis’te çoğunluğu aldı. Bu itiraz, burada ileri sürdükleri gerekçelerin hepsi bu diğer seçimler içinde geçerlidir. O zaman bu seçim meşru değilse, diğer seçimlerde meşru değildir. İktidar bu attığı adımın kendi meşruiyetini altını boşaltacağını dünyada artık tutar bir tarafının kalmadığını bilmiyor mu? Biliyor. Ama bu tercihi buna rağmen, bütün bunları göze alarak yapmıştır. O zaman demek ki; sadece İstanbul seçiminin yenilenmesinin ötesinde bir amaç içermektedir. Nasıl bir rejime doğru çıkacağını hepimiz biliyoruz. Baktığımız da bu bedelleri hepimiz hep beraber ödeyeceğiz.”

Siyaset sadece siyasetçilerin işi değil
YSK’nin tekrar seçim kararından sonra “kaygılıyız” açıklaması yapan TÜSİAD’a “Yanlış yapıyorsunuz. Herkes haddini bilecek” diyerek aba altında sopa gösteren AKP Genel Başkanı Tayyip Erdoğan’ın sözlerine dikkat çeken Nas, “Herkes kendi işine baksın’ dedi. Aslında herkesin siyasetle ilgilenmemesini istemek ve sadece kendi işine bakması istemek sadece otoriter rejimlerde vardır. ‘Sen doktorsun, doktorluğunu yap. Bırak siyaset siyasetçiye kalsın.’ Demokrasilerde siyasetçi sınıfı olmaz. Demokrasilerde herkesin o ülkenin yönetimine rejimine ilişkin söyleyeceği sözü vardır. Bu zaten nasıl bir rejim öngördüklerini çok açık bir şekilde söylüyor” diye konuştu.

Ekonominin kapısına kilit vurulmuştur
Ekonominin çok zarar göreceğini ifade eden Nas, konuşmasına şöyle devam etti: “6 Mayıs Yüksek Seçim Kurulunun bu kararıyla birlikte Türkiye ekonomisinin kapısına kilit vurulmuştur. Bundan sonra devlet ekonomiyi geliştirmek, verimliliği, üretimi artırmak, iş yaratmak için para harcamayacak. Devlet bundan sonra mevcut iktidarın devamını sürdürmek üzere politikaya para harcayacaktır. Bu çok net olarak ortaya çıkmıştır. Türkiye’nin daha da yoksullaşması durumu söz konusu. Türkiye’nin hem doğudan hem batıdan kopması ve medeni dünyanın dışına çıkması iktidarın umurunda değildir. İktidarın öncülüğü kendi iktidarını pekiştirecek bir ekonomik yapıyı ortaya koymaktır. Kemal Can’ın söylemiyle bir lütuf ekonomisidir. İçeri kapatacaktır, haddini bilmeyenleri batıracak, haddini bilip yanında duranları ödüllendirecektir. Hangi kaynaklarla. İçerde senin benim kaynaklarımızı yeniden dağıtarak bunu yapacaktır. Bundan sonra artık dolar yukarı çıktı, faizler şu oldu, enflasyon bu oldu, işsizlik şu kadar arttı gibi bir takım göstergelerle biz iktisatçılar bir süre daha oyalanabiliriz. Ekonomiyi okumaya ve yorumlamaya çalışabiliriz. Ama bunların realitede bir karşılığı kalmamıştır.”
 
Kimi isterse o zengin olacak
“Biz iktisatçılar konuşurken Merkez Bankası’nın bağımsızlığının altını çiziyoruz” hatırlatmasında bulunan Nas, “YSK’nin bu halde olduğu bir ülkede Merkez Bankası’nın bağımsızlığı olabilir mi? Bundan sonra böyle bir şey olamaz. Burada artık ekonomide mutlak olarak politik irade, duruma el koymuştur. Kimi isterse o zengin olacak, kimi isterse onu batıracaktır. Elindeki kaynakları tükenene kadar bir süre elindeki az buçuk kaynakla kendi tabanını elinde tutmaya çalışacaktır. Ondan sonra zor araçlar devreye girecektir. Geldiğimiz nokta maalesef budur” dedi.
 
Erdoğan’ın kişisel iktidarı besleniyor
İktidarın İstanbul’daki ısrarına değinen Nas, şu ifadelerde bulundu: “AKP diye bir yapı var mı çok emin değilim. Erdoğan’ın kişisel iktidarını besleyen kaynakların ağırlıklı yaratma ve dağıtma merkezinin İstanbul olduğu kısa sürede ortaya çıkmıştır. Ankara’da belediyelerde piyasada 3 bin, 3 bin 500 liraya ancak iş bulabilecek insanlara 40 bin liranın üzerinde maaş veren yapılar var. Bu ortaya çıkmıştır. Bu nedenle ekonomiktir. Ama ekonomiden ziyade o kaynakların kendi iktidarını güçlendirecek bir yapıda kullanmasını sağlamak içindir.”

Bu sadece İstanbul seçimi değildir
Demokrasi güçlerinin üzerine çok büyük sorumlulukların düştüğünü dile getiren Nas, devamla şöyle dedi: “Çünkü 23 Haziran’daki seçim artık İstanbul seçimi olmaktan çıkmıştır. Bu İstanbul seçimi değildir. Bu artık Türkiye’nin bir rejim tercihi seçimidir. Türkiye otoriter rejime doğru pupa yelkenli yol mu alacağız yoksa burada kırmızı kart mı göstereceğiz. Bu, bunun seçimidir. Bu nedenle bütün Türkiye’yi ilgilendiren bir seçimdir.”

Sadece İstanbulluların kendi belediye başkanını seçmeyeceğini anımsatan Nas, “Burada İstanbul üzerinden Türkiye’nin rejimi onaylanacak ya da ret edilecek. O nedenle bütün demokrasi güçlerinin bunu bilerek hareket etmesi gerekiyor. Bunu bilerek yan yana durması gerekiyor. Bütün bunları birleştiren bir siyasi figür de var. Burada bir umut var ve hepimiz bir arada burada bulunabiliriz. Demokrasiye alan açabiliriz. Ekrem İmamoğlu bu umudu diriltmiştir. Bu önemlidir. Bu kez sadece istemediğimiz bir şeyi engellemek için oy vermeyeceğiz. Aynı zaman da istediğimiz bir şeyi seçmek için de oy vereceğiz” diye konuştu.

Kürtler demokrasinin ne olduğunu bizden iyi biliyor
Kürt seçmen üzerinden yürütülen karalama kampanyasına da değinen Nas, şunları dile getirdi: “Kürtler demokrasinin ne demek olduğunu bizden çok daha iyi biliyorlar. Demokrasisizliğin ve siyaset alanının kapatılmasının en ağır bedellerini onlar ödediler. O nedenle ben Kürt seçmenin duruşundan en ufak bir endişe taşımıyorum. O seçmen var gücüyle demokrasi kapısını açık tutmak için çaba sarf edecektir.”

Son kilitli kapı
CHP’ye ilişkin de uyarılarda bulunan Dr. Nas, sözlerini şöyle tamamladı: “Cumhuriyet Halk Partisi’nin de artık mevcut Kürt söylemini biraz değiştirmesi gerekiyor. ‘Beni anla. Ben seninle yan yana durursam beni teröre destek vermekle suçlarlar’ korkusunu üzerinden atıp o utangaç tavrını bir tarafa bırakıp daha açık ve daha vurgulu bir diyaloga girecek bir dili geliştirmesi gerekiyor. Ben bu seçimde bunun yapılabileceğini söylüyorum. Çünkü başka çıkış yolumuz yok. Bu artık önümüze gelen son kilitli kapıdır. Ya bu kilidi açacağız hep beraber ya da bu kapı yüzümüze kapanacak ve biz bu karanlık tünelde hapis olup kalacağız.”

Sadiye Eser/MA/İSTANBUL

Yazarın diğer yazıları None Found

CEVAP VER

Lütfen yorumunuzu giriniz!
Lütfen isminizi buraya giriniz

EN SON EKLENENLER