Çarşamba, Aralık 3, 2025

Alevilerin Değişimi ve Dönüşümü

Alevi toplumu, tarih boyunca kültürel, sosyal siyasal ve ekonomik nedenlerle devletin ve merkezi iktidarların sunduğu hizmetler ve olanaklardan büyük ölçüde mahrum kaldılar. İnançlarını ve kimliklerini koruyabilmek adına kapalı bir cemaat yaşamını tercih etmişlerdir. Yüzyıllardır kendi kabuğuna çekilmek zorunda bırakılan toplumsal yapı hem ekonomik hem de siyasi karar alma mekanizmalarının uzağında tutulmuştur. Aleviler, Anadolu’nun önemli bir nüfusuna sahip olmalarına rağmen, kendilerine öteki olarak yaklaşan ve “Rafızi” (sapkın) olarak gören Sünni inanca mensup siyasal kadrolar tarafından idare edilmişlerdir.

İçe kapanmak zorunda bırakılan Alevi toplumunun birlikteliğini sağlayan en önemli kaynaklarından biri kırsallık olgusunun yüzyıllara yayılan ağırlığıdır. Kırsal yaşam tarzı, geleneksel inanç pratiklerinin korunmasını sağlasa da, beraberinde ekonomik ve siyasal kayıpları getirmiştir. Aleviler kırsallık çemberini kırarak büyük kentlere ve karar alıcı mekanizmalara uyumu bazı sıkıntılara rağmen üstesinden gelmek için mücadeleci bir hat izlemiştir.

***

1950’ler ve 1960’lardan itibaren başlayan kırdan kente göç dalgası, Alevi toplumu için sadece bir yer değiştirme olgusundan ziyade; toplumsal yapının, inanç pratiklerinin ve siyasi duruşunun köklü bir dönüşümünün de başlangıcı oldu. Türkiye’deki büyük kentlere ve Avrupa’daki sanayi merkezlerine yönelen bu göç, beraberinde şu temel değişiklikleri getirdi:

  • Tarıma ve ev ekonomisine dayalı kırsal yapının çözülmesi, kent yaşamında ekonomik birikim sağlama olanağını beraberinde getirdi.
  • Daha önce görülmemiş bir düzeyde farklı inanç ve kültür topluluklarıyla karşılaşma ve her alanda alışverişte bulunma deneyimi yaşandı.
  • Kentlerin sunduğu eğitim olanaklarından azami düzeyde yararlanma çabası, eğitim düzeyinde önemli bir yükselmeye yol açtı; aydın ve profesyonel kesim büyüdü.
  • Köy ve yöre dernekleri, Alevi ulularının adları kullanılarak kurulan dernekler gibi sivil toplum örgütlenmeleri ve Türkiye Birlik Partisi, Barış Partisi gibi siyasal oluşumlarla birlikte siyasete yönelik çalışmaların içinde yer aldı.
  • Kitap yayınlama, basın yayın organları kurma ve ulusal basında Alevi yazarlarının yazı dizileri gibi kültürel alanda da kendi seslerini duyurma çabaları hız kazandı.

Bu durum, daha önce konuşulması bile olanaksız birçok tabunun gündeme gelmesine ve kamuoyu önünde tartışılabilir duruma geldi. Ancak bu dinamik süreç, bazı yeni sorunları da beraberinde getirdi.

***

Alevilerin kentleşme ve eğitim olanaklarından yararlanma süreci, toplumsal katmanda iktisatçı, mühendis, avukat, doktor, gazeteci gibi mesleklere mensup kişilerin artmasına neden oldu. İnançlarından kaynaklanan kimlikleri ise, doğal olarak siyasal yönelimlerinde etkili olsa da önemli ölçüde siyasi partiler tarafından tırpanlamalarına neden oldu. Ağırlıklı olarak sol ve sosyal demokrat partilere yönelik tercihleri nedeniyle sağcı partilerin ötekileştirici propagandalarına maruz kaldılar. Özellikle 1960’lardan itibaren Türkiye’deki sağ-sol kutuplaşması nedeniyle Alevilerin büyük ölçüde sol hareketlerle özdeşleşmesi, bu durumun en belirgin yansımasıdır.

Alevilerin siyasal alandaki kurumsallaşma çabaları, Türkiye Birlik Partisi ve daha sonraki Barış Partisi deneyimleriyle sınırlı kalmıştır. Ne yazık ki, bu siyasal oluşumlar Alevi toplumu nezdinde büyük bir güven erozyonu yaratmıştır. Bugün Alevi oylarındaki dağınıklığın temelinde bu güvensizlik önemli bir rol oynamıştır.

***

1990’lardan itibaren Alevi toplumunun inancına ve kurumlarına sarılmasıyla birlikte Cemevleri’nin inşası hız kazandı. Cemevleri, Aleviliğin temel ibadetlerinin yapıldığı kutsal mekanlardır. Kentleşen ve modernleşen Alevi çehresinin en belirgin göstergeleri haline gelen Cemevleri’nin inşa edilmesiyle İstanbul başta olmak üzere büyük kentlerde yaygınlaşmıştır. İstanbul’daki Şahkulu Sultan, Erikli (Eryek) Baba, Karaca Ahmet gibi Alevi inanç merkezleri, inanç hizmetlerinin, cenaze işlerinin ve kültürel faaliyetlerin yürütüldüğü öncü kurumlar olmuştur.

Günümüzde Cemevleri’nin en büyük sorunlarından biri, nitelikli insan gücü eksikliğidir. Dinsel ve kültürel hizmetlerde görev alacak Anadolu Alevi Ocak Dedeleri, saz/semah hocaları ve diğer hizmet sahiplerini bulmak ve yetiştirmek konusunda büyük sıkıntılar yaşanmaktadır.

Bu sıkıntılardan biri de Alevilerin içine sızan Sünni misyonerlerin, ilahiyatçı, selefi akademisyenlerin yaptığı tahribatlardır. Bu sinsi sızmalara karşı mücadele ederek topluma geleneksel doğru bilgiyi vermek her Alevi akademisyenin, yazarın, aydının görevi olmalıdır.

***

Cemevleri’nin statüsü, Türkiye’de uzun yıllardır süregelen bir çözümsüzlük alanıdır. Fiilen ibadethane olarak işlev görmelerine rağmen, yasalar Cami ve ülkemizdeki azınlık toplulukların ibadethaneleri dışında “Cemevi” adıyla bir ibadethaneyi tanımamakta, bu nedenle bu yapılar Cemevi dernekleri veya vakıflar bünyesinde faaliyetlerini sürdürmektedirler. Devlet adamlarının ve Aleviliğe mesafeli duran siyasi iktidarların temsilcilerinin bu mekanların açılışlarına katılması, devletin bu konudaki çelişkili tavrını açıkça ortaya koymaktadır.

Cemevleri sorunu, aslında Alevilik inancının temel bir inkarına karşı verilen bir mücadeledir. Günümüz Cemevleri, Alevilerin yüzyıllardır gizlilik içinde evlerinin uygun odalarında veya “Cem damı” denilen yerlerde sürdürdüğü ibadetlerinin kent ortamında var olma halidir. Alevileri “rafızi”, “mülhid” ve “mum söndü” gibi iftiralarla küçümseyen, dışlayan zihniyet, bu gelişmelerden büyük rahatsızlık duymaktadır. Bu çevreler, “Tarihte böyle bir ibadethane var mıydı?” gibi sorularla, Cemevlerini yok sayma çabasına giriştiklerini biliyoruz. Cemevi, halkın gönlündeki kutsal yerini almıştır ve statüsü, Diyanet veya devletin Türk İslam Sentezci siyasi temsilcileri tarafından belirlenemez veya tanımlanamaz.

***

Cemevleri, tarihsel olarak inanç hizmetlerinin görüldüğü yerler olmakla birlikte, kentleşmeyle kültürel hizmetlerin de verildiği çok boyutlu merkezlere dönüşmüştür. Bu mekanlarda gerçek amaç inanç hizmetleridir ve diğer faaliyetler bu amaca aykırı değildir. Ne yazık ki, Cemevleri’nin imajını zedelemeye yönelik yoğun faaliyetler gözlemlemekteyiz. Bu imajın zedelenmesine yol açan unsurları, siyasi kadrolar, çeşitli ideolojik örgütler, hemşehrilik gurupları ve yazılı/görsel medyadaki kimi çevreler olarak özetleyebiliriz.

  • Özellikle seçim zamanlarında siyasiler tarafından Cemevleri yöneticileriyle kurulan ilişkiler ve bazı yöneticilerin buraları siyasete atlama aracı olarak görmesi, kurumların kuruluş amacı dışında kullanılmasına yol açarak imajı zedelemektedir.
  • Anadolu Aleviliği, yüzyıllara dayanan kadim bir inanç yapılanmasıdır ve modern ideolojilerle zorlama bir bağ kurulması, Aleviliğe yapılmış en büyük kötülüktür. Bilim insanları, yazarlar ve aydınlar, Cemevleri’ne ideolojik tercihlerini bir yana bırakarak dürüst ve objektif bir tavırla, sosyolojik bir perspektiften yaklaşmak durumundadırlar. Alevilik, birilerinin istediği gibi kullanacağı bir araç olmaktan çıkarılmalıdır.
  • Dernek, vakıf ve Cemevleri’nde belli bir ilin, bölgenin veya çevrenin gruplaşması, diğer üyelerin dışlanmışlık hissiyatına neden olmaktadır. Bu gettocu anlayış Cemevleri’nin itibarının zedelenmesine yol açmaktadır.
  • Bugünkü siyasi iktidara yandaşlık yapan medya, Alevilik konularına bilinçli olarak yanlış bilgilerle yaklaşmaktadır. Diğer medya organlarının ilgisiyse tiraj/izleyici kaygısına dayanmaktadır. Olaylı yıllar ve olumsuz durumlar dışında Cemevleri’yle ilgili haberlere nadiren yer verilmesi kabul edilecek bir durum değildir. Türkiye kamuoyunun yol açtığı duyarsızlıktan kaynaklı devletin ve siyasi iktidarların neden olduğu ve öteki olarak dışlanmasının yarattığı tahribat onarılması güç bir hal almaya yüz tuttu. Alevileri Sünnileştirme çabası içinde olan devlet kurumları, kadim bir inanç geleneğine sahip olan ve nüfusu 20 milyondan az olmayan Alevilere karşı üç maymunu (kör-sağır- dilsiz) oynaması büyük bir hak ihlalidir.

***

Cemler Alevilerin en kutsal ibadetleri, Cemevleri de bu ibadetlerin yapıldığı en kutsal mekanlardır. Bu mekanların, batıni Alevi öğretisinin ilke ve kurallarına uygun hizmet vermesini sağlamak hayati bir öneme sahiptir.

Devletin görevi, Alevilerin en temel insan hakkı olan inancını ve kültürünü özgürce yaşaması ve buna ilişkin mekanları kurma hakkını sağlamakta yardımcı olmaktır. Bu, ertelemeyecek bir zorunluluktur. Diyanet ile Alevi Bektaşi Kültür ve Cemevi Başkanlığı gibi devlet kurumlarının yanlış yönlendirmeleriyle bu hizmetleri geciktirmek, sorunu çözmez, daha da derinleştirir. Aynı zamanda, Cemevleri’nde görev alacak insanların nitelikli ve bilgili kişilerden oluşması, dernek/vakıf yöneticilerinin de toplumun yararını kendi amaçlarının önünde tutması ihmal edilmeyecek bir görevdir.

Unutmamalıdır ki, Hacı Bektaş-ı Veli’nin dediği gibi, “Dili, dini, ırkı, rengi ne olursa olsun iyiler iyidir.”  Bu insanı merkeze alan felsefe çerçevesinde, Alevilerin de herkes gibi en temel insan hakkı olan inanç özgürlüğüne saygı duyulması gerekmektedir. Bunun için toplumsal duyarlılığın empatiye dönüştürülmesi beklenen bir adımdır.

 

CEVAP VER

Lütfen yorumunuzu giriniz!
Lütfen isminizi buraya giriniz

Yazarın Diğer Yazıları