Pir Haydar Buga, bazı cemevlerinin “minaresiz cami”ye dönüştüğünü ifade ederek “Kur’an Alevilerin ise o zaman Kur’an’ın şer-i hükümlerine göre yaşam sürmeleri gerekiyor. İslam’ın hiçbir şartını yerine getirmeyip ‘İslam’ın özü biziz’ diyorsunuz. İkiyüzlü davranmanın anlamı yok. Maalesef asimilasyoncu zihniyet, Yezitliğini yapmaya devam ediyor” dedi. Buga, görkemli cemevleri yaptırılarak bir yere varılamayacağını da sözlerine ekledi.
Derviş Cemal Ocağı evlatlarından Pir Haydar Buga, cemevlerinin İslami dayatma altında olduğuna işaret etti. Buga, Alevi toplumunun özellikle Hakk’a uğurlama erkanlarında büyük bir ayrışma içerisinde olduğunu söyleyerek, Cem Vakfı’na bağlı cemevlerinde “yozlaşmanın” sürdüğünü savundu.
Belçika’da yaşam süren Pir Haydar Buga, KALAN Müzik’in kurucusu Hasan Saltık’ın Cem Vakfı’na bağlı Kartal Cemevindeki uğurlama törenini işaret ederek şunları dile getirdi:
“Bizlerin Hakk’a uğurlama erkanları ile Kartal Cemevinde yapılanlar çok farklı. Her erkanda şu konulara dikkat çekiyoruz; Hristiyanların, Müslümanlarının, Yahudilerin ya da Hinduların nasıl ibadet ettiklerini, ibadet şekillerine uygun bir biçimde Hakk’a uğurlandıklarını, Alevilerin de cem yapıp, çerağ uyandırdıkarını, gülbeng ve duvaz ile Hakk’a ibadet ettiklerini, dolayısı ile inanç ritüeline uygun Hakk’a uğurlanmaları gerektiğini sık sık anlatıyoruz. Ama yetersiziz.”
ALEVİLERİ ERİTME POLİTİKASI: KUR’AN
Pir Haydar Buga, iktidara yakın cemevlerinin birer İslami mekana dönüştürüldüğünü ifade ederek cemevlerinde Kur’an kursu verilmesini de eleştirdi. Buga, Kartal Cemevinde Kur’an kursu verilmesi sebebiyle “minaresiz cami” yakıştırması yaparak şöyle devam etti:
“Böylesi yerler ‘cemevi’ olarak anılmamalı. Bizlerin, sadece bize ait olana sahip çıkma, bize ait olmayana da saygı duymak gibi yükümlülüğümüz var. Kur’an, Alevilerin ise o zaman Kur’an-ı eline alıp ya da Kur’an kursu veren kişilerin Kur’an’ın şer-i hükümlerine göre yaşam sürmesi gerekiyor. İslam’ın hiçbir şartını yerine getirmeyip ‘İslam’ın özü biziz. Asıl Müslümanlık bizimki. Bu Kur’an değiştirilmiş’ diyeceksiniz ve yine o Kur’an’a sarılıp çocuklarınıza ders vereceksiniz… İkiyüzlü davranmanın hiçbir anlamı yok. Aleviler ya oldukları gibi görünmeliler ya da göründükleri gibi olmalıdırlar. Bu, sistemin kirli şartları içerisinde Alevileri eritme politikasıdır. Ve maalesef o Yezit, asimilasyoncu zihniyet Yezitliğini yapmaya devam ediyor. Ama asıl olan şu; biz Aleviler olarak bunun karşısında ne yapıyoruz? Evet karşınızda devlet, Diyanet var. Onun eli çok güçlü ama bizler de binlerce yıldır bu baskıcı sistemlere direnen topluluk olarak bugün ne yapabiliriz? Maalesef birçok konuda sisteme teslim olunmuş durumda.”
HAKK’A UĞURLAMA ERKANI MI YOKSA CENAZE NAMAZI MI?
Pir Haydar Buga, ‘Hakk’a uğurlama erkanı ile cenaze töreni’ arasındaki farkın iyi bilinmesi gerektiğini söyleyerek sözlerini şu cümlelerle sürdürdü:
“Kartal Cemevinden geçmişte bir bacımız ile muhabbet etmiştim. Orada cenaze yıkıyormuş. ‘Bir can Hakk’a yürüdüğünde onun cansız bedenine abdest aldırıyor musunuz?’ diye sormuştum. ‘Tabi ki de aldırıyoruz dedem. İslam’ın şartıdır’ demişti.
‘Peki siz yaşarken, kendi özgür iradeniz ile abdest alıyor musunuz? Yetmiyormuş gibi bir de cenaze namazı kıldırıyorsunuz! Yaşamı boyunca bir kere bile namaz kılmamış insana namaz kıldırıyorsunuz’ demiştim.
Bizim bu konuda altyapımız, yeterli bilgilendirmemiz yok. Bizler yeterli bilgilendirmeyi yapamadığımız için maalesef bu tür durumlarla karşılaşıyoruz. Alevilerin tüm kurumları, bunu gerçekten ele alıp erkanlar ile cenaze namazlarını birbirinden ayırt etmeleri gerekiyor.
Siz, erkana eli Kur’an’lı bir dedeyi çağırırsanız o elbette ki canı, İslam inancına göre kaldıracaktır. O anne ve babanın ya da kardeşlerinin bunu bilmesi gerekiyordu. Bu konuda onların herhangi bir ilgileri yok muydu? Yani tamamen tesadüf mü oldu bunlar?”
“DEVLET ŞU ANDA MİNARESİZ CAMİ PEŞİNDE”
Pir Haydar Buga’nın üzerinde durduğu bir diğer konu ise devlet eliyle Alevi köylerine yapılmak istenen cemevleri oldu. Devlet asimilasyon tekniğinin değiştiğine işaret eden Buga, konuyla ilgili şunları kaydetti:
“Devlet, şu anda minaresiz cami peşinde. Alevilerin geçmişte cemevi diye bir problemi yoktu. Bugün de kırsalda Alevilerin cemevi diye bir problemi olmamalı. Evet metropollere göçten sonra böyle bir ihtiyaç oldu. Birçok ilden metropollere göç olduktan sonra özellikle Hakk’a yürüme erkanları konusunda çok sıkıntılar yaşandı. Bizler defalarca kez canlarımızı cami avlusuna bırakır, dışarıda beklerdik ki imam, cenaze namazı kıldırsın ki alıp götürüp toprağa verelim. O zaman sıralamak da yoktu. Bunlardan dolayı cemevi oluşturulmaya başlandı ama bu cemevlerinin oluşumunda bile devletin sinsi bir yaklaşımı var. Sistem, tanımadığı bir inancın ibadet yerlerini kurmalarına müsaade etti ama o müsaadeyi verirken de kendi eğittiği ‘gri dedeleri’ oralara gönderdi. Bunlar, o kurumların içerisinde tamir edilemeyecek büyüklükte maalesef harabeler, kırgınlıklar yaratıp yaralar açtı.”
“ALEVİLERİ KENDİ KAZDIKLARI ÇUKURA DÜŞÜRMEK AMAÇLANIYOR”
Pir Haydar Buga, Alevi asimilasyonu konusunda özellikle Cumhuriyet Eğitim Merkez Vakfı’nın rolüne işaret ederek şu sözlerle devam etti:
“Bu vakfın kurulması ile birlikte her hafta kesintisiz Cem TV’de sürekli erkanlarımız yayınlanmaya başlandı. Yüzlerce kanalı olmasına rağmen bir gün olsun bir Cuma namazının bir televizyondan canlı verildiğini gördünüz mü? Ama o Vakfın kanalı aracılığıyla toplumsal bir görsellik oluşturuldu ve o görsellikle ‘Aleviler böyle ibadet ederler, Fatiha ile başlarlar, İhlas ile devam ederler, Nuh Suresi ile çerağ uyandırırlar, Yasin’le vesaire bitirirler’ algısı oluşturuldu. Ve hiç de küçümsenmeyecek kadar toplum üzerinde büyük bir asimilasyon yarattı. Bunu kırmak kolay değil işte.
Şimdi valilerin, kaymakamların köylere gidip ‘cemevi yaptıralım’ mantığının altında Alevileri kendi elleri ile kazdıkları çukurlara düşürebilmek amaçlanıyor.
Şayet cem birlenecek ise geçmişte atalarımız, ahırlarda cem birlediler. Mereklerde yani samanlıklarda cem birlediler. İhtiyaç duyulursa yine öyle yerlerde cem yapılır. Çünkü bizim için kutsal olan mekanlar, dört duvar değildir. Kutsal olan insandır; insanın kalbi olan Kabe’dir. Pirimizin, mürşidimizin gül cemali bizim Kabe’mizdir. Onlar nereye oturursa biz de oraya döner Hakk’ı zikreder, Hakk ile Hakk oluruz.”
“GÖRKEMLİ BİNALAR YAPTIRIP BİR YERE VARAMAYIZ”
Son olarak, cemevlerinin nitelik sorunu yaşadığını anlatan Pir Haydar Buga, şu sözlerle anlatımını bitirdi:
“Geçmişte Hristiyanlar, her mahalleye kilise yaptılar. Bugün kiliseleri satıyorlar. Aleviler özellikle Avrupa’da o kiliseleri alıp cemevine çeviriyor. Müslümanlar, bugün her mahalleye cami yapıyor. Belki 50 yıl sonra o camileri satmak zorunda kalacaklar. Aleviler Bugün aynı hataya düşüyor. Görkemli binalar yaptırıp bir yere varamayız. Binaların içlerini doldurmak zorundayız. ‘Gençler, çocuklar, cemevlerine gelmiyor’ diye şikayet ediyoruz. Gelmezler tabi. Çünkü cemevleri onlar için cazibe merkezi değil. Oturup cem ibadetinde ‘Bir ayağı bu dağdaydı, bir ayağı öte dağda, bir kılıç salladı elli kelle uçurdu’ diye hurafeler anlatırsanız çocuk google’a bakar ve yalan olduğunu görür. Artık 8 yaşındaki çocuğu dahi bu hurafelerle kandıramazsınız.
‘İlimden gidilmeye yolun sonu karanlıktır’ deniyor ama ilime ne kadar değer veriliyor? Cemevinde, kültür-sanat, matematik, kimya var mı? Yok. Haftada bir gün oturup çerağ uyandırıyorsun. Onu yaparken de Alevi toplumunun hiç alakası olmadığı şeylerle muhabbet birliyorsun. Ve buna da ‘Cem olduk, muhabbet ettik’ diyorsun. Çağın problemleri ile ilgilenmiyorsan, çağdaş olmuyorsan, talibin gönlünü açıp ona bir çığır açamıyorsan bari o makamı hiç işgal etme.”
Eren GÜVEN/ANKARA