Pir Sultan Abdal Kültür Derneği (PSAKD) Kurucu Başkanı Murtaza Demir, Tokat’ta bulunan Keçeci Baba Dergahının camiye çevrilmesi üzerine kaleme aldığı yazı nedeniyle yargılanıyor. Demir hakkında açılan davanın ikinci duruşması, İstanbul Anadolu Adliyesi 9. Asliye Ceza Mahkemesi’nde saat 11.00’de görülecek.
Pir Sultan Abdal Kültür Derneği Kurucu Başkanı ve aynı zamanda Madımak Katliamı tanıklarından Murtaza Demir, Tokat’ta bulunan Keçeci Baba Dergahının camiye çevrilmesi üzerine kaleme aldığı yazı nedeniyle yargılanacak.
22 Haziran Salı günü, saat 11:00’de İstanbul Anadolu Adliyesi 9. Asliye Ceza Mahkemesi’nde görülecek olan duruşma öncesi PİRHA‘ya konuşan Murtaza Demir, “Saldırı, Alevi ibadethanesinedir ve Alevi inancınadır. Buradaki muhatap Murtaza Demir değil, Alevilerdir. Aleviler kendi geçmişlerine, kendi inançlarına, kendi ibadethanelerine sahip çıkmalılardır” ifadeleriyle duruşmaya katılım çağrısı yaptı.
“KAMUOYUNUN DESTEĞİNİ MUTLAKA KABUL ETMEK GEREKİYOR”
Demir, kişi olarak yüzlerce davadan yargılandığını söyleyerek şunları kaydetti:
“Bir dönem Sivas Katliamı sonrası açılan davalar nedeniyle sürekli Ankara Adliyesindeydim. Bu dönemde “böyle bir dava yürütüyorsunuz ama bunu kendiniz açısından sosyal, siyasal amaçlarla kullanıyorsunuz” denilir kaygısıyla görsel basına ve sosyal medya gibi mecralara çok başvurmadım. Aslında bugün de böyle düşünüyorum, doğru bulmuyorum. Sessiz sedasız gider, bazen tek başıma, bazen bir kaç yakın arkadaşımla duruşmalara katılırdım.”
Demir, 22 Haziran’da görülecek olan duruşma için Hubyar Sultan Alevi Kültür Derneği Başkanı Aydın Deniz ile Almanya’dan ve Avusturya’dan arkadaşlarının istemiyle bir görsel hazırlanarak, sosyal medyada paylaşıldığını söyledi.
“ÜLKEMİZ ÇETELER ÇÖPLÜĞÜNE DÖNÜŞTÜ”
“Ülkemiz çeteler çöplüğüne dönüştü” ifadesini kullanan Demir, “Toplumda her gün yeni bir çete olayı paylaşılıyor. Hükümetin ne kadar çürüdüğü, devletin ne kadar çürütüldüğü, hazinenin adeta yağmalandığı bilgileri her gün tek tek ortaya çıkıyor” dedi.
“BENİM İBADETHANEME SALDIRIYORSUNUZ, BENİ AŞAĞILIYORSUNUZ”
Demir, “Hazin olan şu ki, bütün bunlar karşısında sessiz kalan savcılar, bir Alevi dergahının gasp edilmesi noktasında bir yazı yazmam nedeniyle bana dava açıyor. Aslında davanın Alevi dergahını gasp edenlere karşı açılması gerekmez mi?” diye sorarak, şöyle devam etti:
“Ben bu meseleyi şu şekilde algılıyorum: Siz bir Alevi köyünde yaşıyorsunuz ve orası binlerce yıldır önemli bir dergah, insanlar bu şekilde itikat ediyor, böyle inanıyorlar. Böyle inandıkları için içlerinden çete çıkmıyor, alçak ve bölücü çıkmıyor. Bu köyde, böyle bir sosyal yaşam sürdürüyorlar. Ama siz burayı kendinize benzetmek amacıyla bozuyorsunuz. Bugün çetelerin, alçakların, dini kullanarak her türlü kepazeliği yapanların üretildiği bir mekana çevirmek istiyorsunuz.
Bu aslında başka bir anlamda şudur: Bana küfrediyorsunuz. Benim ibadethaneme saldırıyorsunuz, beni aşağılıyorsunuz. Dolayısıyla savcı, beni aşağılayan, inancımı, ibadethanemi dergahımı, geçmişimi, kültürümü aşağılayan insanlara, şahıslara, çevrelere değil, “Niye yapıyorsunuz” diye soran bana dava açıyor.
Bunu bir bütün olarak ele aldığımızda, böyle bir şey Ortaçağ’da bile çok az görülür. Biz 21. yüzyılda yaşıyoruz. İletişimin, teknolojinin, insan hakları kavramlarının bu derece yol aldığı, mesafe kat ettiği bir dönemde bunu yapıyorsunuz. Böyle insanlık dışı bir muamele ile karşı karşıyayız.”
“BU, İNSAN ONURUNA SALDIRIDIR”
Açılan davanın insan onuruna saldırı olduğunun altını çizen Demir, şu ifadeleri paylaştı:
“İnsan onuru, bedeli, karşılığı ne olursa olsun, bu saldırı karşısında sessiz kalamaz ve bunun için mücadele etmeye, her şeyi göze almaya değer. Nesimiler, Mansurlar, Pir Sultan Abdallar, Sivas şehitleri, Çorumlar, Maraşlar, Gaziler, Dersimler; Bizim geçmişimiz bu mücadelelerle dolu. Şimdi tarihi bilmeyenler bizi bu tür araçlarla, devletin yargısını yanına alanlar, kolluk güçlerini yanına alanlar bizi bu tür aşağılık saldırılarla püskürteceklerini, korkutacaklarını, sindireceklerini sanıyorlar. Tarihe baksalar aslında böyle olmadığını görecekler. Biz mücadeleyi devam ettireceğiz. Biz inancımızı yaşamaya devam edeceğiz. Bu inancı, kültürü dedelerimizden nasıl devralmışsak, çocuklarımıza da aynı şekilde bozmadan devretmenin mücadelesini ve kavgasını vermeye devam edeceğiz. Bunu yapacağız, korkmuyoruz.”
“MUHATAP MURTAZA DEMİR DEĞİL, ALEVİLERDİR”
Bu olay çevresinden bakıldığı zaman ulusal mahkemelerin verdiği, devletin, hükümetin tanımadığı “Cemevleri ibadethanedir” denilen kararların mevcut olduğu vurgusu yapan Demir, duruşma öncesi destek çağrısı amacıyla şu ifadelere yer verdi:
“Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nin aldığı kararlarda “Cemevleri Alevilerin ibadethanesidir” deniliyor ve siz bu ibadethaneye saldırıyorsunuz. Dolayısıyla saldırı, Alevi ibadethanesine ve Alevi inancınadır. Buradaki muhatap Murtaza Demir değil, Alevilerdir. Aleviler kendi geçmişlerine, kendi inançlarına, kendi ibadethanelerine sahip çıkmalılardır ve yarın Murtaza Demir’e değil, kendi inançlarına sahip çıkacak şekilde, örgütlü bir biçimde mahkemeye gelmelidir. Kürsüde oturan yargıç, Murtaza Demir’in yalnız olmadığını görmelidir. Murtaza Demir’i mahkum etmekle işin bitmeyeceğini anlamalıdır. Bunun muhatabı Aleviler, bütün demokratlar, bütün solcular, demokrasiden, laiklikten ve insan haklarından yana olan herkestir. Yarın bu anlamda destek verilmesini, birlikte olmayı çok arzu ederim.”
Diren SATI/İSTANBUL