AABK Kurucu Başkanı Turgut Öker’in Cumhurbaşkanı hakkında açtığı 5 kuruşluk manevi tazminat davasına Recep Tayyip Erdoğan’dan savunma geldi. Cumhurbaşkanı Erdoğan, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’ne atıfta bulunurken, Öker “Başkaları AİHM’de hak aradıklarında güya ‘Türkiye’yi kötülemek’ oluyormuş ama kendisi söz konusu olduğunda da oraya sığınıyor. Bu ne yaman bir çelişki” dedi.
Avrupa Alevi Birlikleri Konfederasyonu (AABK) Kurucu Başkanı Turgut Öker, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan hakkında, Avrupa Alevi hareketini ve ‘Alisiz Alevilik’ söylemi ile kendisini hedef gösteren açıklamaları nedeniyle 2021 Aralık ayında manevi tazminat davası açtı.
Söz konusu davaya ilişkin avukatları aracılığı ile savunma gönderen Cumhurbaşkanı Erdoğan, Türkiye’nin de taraf olduğu Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin “İfade özgürlüğü” başlıklı 10. Maddesi üzerinden savunma yaptı. Erdoğan, savunmasında söz konusu maddenin birinci fıkrasındaki “Herkes ifade özgürlüğü hakkına sahiptir. Bu hak kamu makamlarının müdahalesi olmaksızın ve ülke sınırları gözetilmeksizin, kanaat özgürlüğünü, haber ve görüntü alma ve de verme özgürlüğünü de kapsar” ibarelerini aktararak davanın reddini talep etti.
“BU NE YAMAN BİR ÇELİŞKİ!”
AABK Kurucu Başkanı Turgut Öker, son 6 yılda yaptığı konuşmalar gerekçe gösterilerek hakkında Cumhurbaşkanı Erdoğan tarafından açılan 11 davayı hatırlattı.
“Daha çok politik değerlendirmeler yaptım. Şahsına dönük hakaretler asla yer almadı. Dolayısıyla da ben de gördüğümüz zulümleri, baskıları eleştiren konuşmalar yaptım” diyen Öker, Erdoğan’ın savunmasına karşılık şunları söyledi:
“Örneğin 30 yıl sonra Maraş’ta bir karanfil koyma sürecinde maruz kaldığımız baskılardan dolayı yaptığım bir konuşmadan ötürü ceza aldım. O konuşmamda ‘siz de bugünün Yezitliğini yapıyorsunuz’ ifadesi hakaret olarak kabul edildi. Sonrasında Suriye’ye yönelik savaş sürecinde Hatay’da yaptığım bir konuşmamda o dönem HDP Milletvekiliydim. Orada da Hitler faşizmi ile Suriye halkına yönelik mevcut politikaya benzetme yaparak konuştum. Bundan dolayı da ceza aldım. Yine İstanbul’da üçüncü köprüye ‘Yavuz Sultan Selim’ adını vermişlerdi. Ben de dedim ki ‘Başka isim mi yok? Hitler, Yahudiler için ne anlam ifade ediyorsa Yavuz Sultan Selim de Aleviler için aynı şeyi ifade ediyor’. Bundan dolayı da ceza aldım.
En son 1 ay önce Siirt’te benim kurucu genel başkanlığını yaptığım konfederasyonumuza ağır suçlamalarda bulundu. ‘Bunlar işte Alman Devleti’ne ajanlık yapıyor’ ifadesinde bulundu. Güya biz para almışız gibi iddialarda bulundu. Ben de bunun üzerine kendisini mahkemeye vererek ‘Cumhurbaşkanı da olsanız sizin böyle sınırsız, herkese hakaret etme hakkınız yok’ dedim.
“ŞİMDİ KENDİSİ AİHM’E SIĞINIYOR”
Bilindiği gibi, kendisi ilk mağdur olduğu dönemlerde; siyaset yasağı aldığı dönemlerde soluğu Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nde almıştı. Kendi çıkarları söz konusu olduğunda Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’ne gidip orada mağduriyeti giderecek kararlar alınmasına yönelik başvuru yapmada hiç sınır yok, fakat muhalif güçler Türkiye’de bir sonuç alamayınca Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’ne gittiğinde kıyameti koparıyor ‘Tanımıyorum, bizim için karşılıksızdır’ diyor. Şimdi bu kez açtığım dava karşısında mahkemeye yönelik savunmasında tekrar Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’ne (AİHM) sığınmış. Yani bu ne yaman bir çelişki. Başkaları söz konusu olduğunda, hak aradıklarında o mücadele güya Türkiye’yi kötülemek oluyormuş ama kendisi söz konusu olduğunda da oraya sığınıyor.”
Turgut Öker, yaşanan gelişme üzerine Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nin Türkiye’deki insan hakları ihlalleri konusunda verdiği kararları da hatırlattı. Selahattin Demirtaş ve Osman Kavala kararlarının altını çizen Öker, şunları söyledi:
“Mesela 2004’te Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’ne götürüp 2007’de kazandığımız ‘Hasan Zengin davası’ vardır. ‘Zorunlu din dersleri kalksın’ denilmişti ama şimdi bütün eğitimi dincileştirdiler. ‘Cemevlerinin ibadethane olsun yönünde’ de yine Avrupa’nın vermiş olduğu bir karar var ama bunlar hiç gündemlerinde yok. Ancak şimdi kendisi AİHM’e sığınıyor.
Cumhurbaşkanı, kamuoyunu gerçekten Manipüle ediyor ve gerçekleri çarpıtıyor. Sanki Alman devleti bize özel hak veriyormuş gibi yalan bilgiler aktarıyor. Bizlerin Avrupa’da Toplamda 300 cemevi var ama Avrupa’daki cami sayısı Suudi Arabistan’dan daha fazla. Yani buradaki İslami kuruluşların orada elde ettiği haklar kat kat herkesten çok daha fazla. O kapsamda bizim de Aleviler olarak Avrupa’daki kazanımlarımızı normal anayasal ve herkesin elde ettiği haklar olarak değerlendirmiyor. Tersine toplumu, bize kışkırtmak amacıyla ve Alevi toplumunu ikiye bölmek amacıyla ‘Alisiz Aleviler, Alili Aleviler’ gibi saçmalıkları ileri sürerek toplumu bölmeye çalışıyor.”
PİRHA