Uzundere köyünde bir Tahtacı geleneği: Çaputçu Dede ve Aralık Çorbası

İzmir’e bağlı Tahtacı Alevi köyü Uzundere’de nesillerdir sürdürülen bereket, dirlik ve komünaliteyi simgeleyen Çaputçu Dede etkinliği, toplumu yılın bu aylarında bir araya getiriyor. Çaputçu Dede’nin ev ev dolaşarak topladığı lokmalar pişirilerek paylaşılıyor. 

Baharı karşılama, dirlik, birlik, bereket ve bölüşmeyi simgelediği düşünülen ve nesillerdir sürdürülen Çaputçu Baba ve Aralık Çorbası geleneği halen kadınların emekleri ile yaşatılmaya devam ediyor.

Tahtacı Alevilerin yoğun olarak yaşadığı İzmir Karabağlar’a bağlı Uzundere Mahallesi’nde yılın belli zamanında bir araya gelen yüzlerce kişi kadim gelenekleri olan Çaputçu Baba ve aralık çorbası geleneğini bayram havasında kutluyor.

Baharı karşılama, dirlik, birlik, bereket ve bölüşmeyi simgeleyen bu gelenek için tüm köylü görev paylaşımı yaparak sorumluluk alıyor. Kimi lokmasını veriyor, kimi ateşe odun taşıyor, kimi ateşi yakıyor, kimi ise lokmaları pişiriyor.

300 YILLIK TAHTACI KÖYÜ

Etrafı yüksek dağlarla çevrili olan Tahtacı yerleşim alanı Uzundere köyünün 300 yıllık tarihi var. İzmir’in dibinde kalan Uzundere köyünde yapılar hala müstakil halde. Tek katlı evleri ve bahçeleri ile otantik yapısını koruyan bu köy halen sorgu, görgü cemlerini, gelenekleri devam ettiriyor. Köylüler, düğünlerinden cenazelerine, cemlerinden bayramlarına kadar tüm  ihtiyaçlarını giderme konusunda ortak emek ile çözüm buluyorlar.

ARALIK ÇORBASI VE ÇAPUTÇU BABA

Uzun yıllar önce Uzundere köyünde bir hastalık baş gösterir. Bütün köy bu hastalıktan payını alır. Durumun daha da kötüye gittiğini gören iki yaşlı hasta, yataklarından kalkarak bu hastalığa çare bulmaya çalışır. Heybelerini sırtına atarak bütün köyü dolaşarak tahıl toplamaya başlar. Hastalıkla birlikte artık ambarlarda kalan tahıl da azalmıştır ve herkes elinde avucunda kalanı bu ‘Çaputçu Dede’ ismini alan yaşlılara şifa niyetine verir. Köy meydanında (üç yolun birleştiği yer) bu erzağı pişirerek şifa çorbası yapılır. Köy meydanına gelen ve bu çorbadan bir tas içen, bu hastalıktan iyileşerek kurtulur. Bu yıldan sonra artık bolluk ve bereket gelmiştir. Bundan sonraki yıllarda ‘Çaputçu Dede’ Aralık Çorbası için bütün kapıları dolaşır ve bu bir gelenek halini alır.

KADINLAR YOLU SÜRÜYOR

Her ne kadar Çaputçu Dede denmiş ise de, yolu ve geleneği sürdürenin kadın olduğu gerçekliği burada da kendisini yansıtıyor. Çaputçu Dede’yi temsilen iki kadın özel kıyafetlerini giyerek hem bir tiyatral gösteri sunuyor hem de ev ev gezerek lokmaları topluyor.

Hemen her eve uğrayan Çaputçu Dede ellerindeki sopalar ile kapıları çalıyor. Ev sakinleri de önceden hazırladıkları lokmalarını (şeker, buğday, mısır, tahıl ürünleri vs.) Çaputçu Dede’nin heybesine dolduruyor. Tabi bu arada kendi arasındaki iş bölümü yapan diğer kadınlar pişecek lokma için hazırlıklara başlıyor.

11 DİZELİK BEYİT SÖYLENİYOR

Çaputçu Dede’nin yanındaki yaveri ile erzak toplarken söylediği 11 dizelik beyit (Tahtacılar beyit diye adlandırıyor) şimdilerde ise birkaç beyite düşmüş durumda. Kayıt altına alınmamasından kaynaklı beyitlerin 3-4’e düştüğünü söyleyen Tahtacılar şimdi ise bu beyitler ile kapı kapı dolaşarak lokmalarını istiyor

Çaputçu Dede beyitinden birkaç dize şöyle:

‘Bak sen şu Çaputçu Dede’min işine

Bir senedir pirinç değmemiş dişine

Çaputçu Dede’nin hakkını vermezden

Dağı, taşı devirir başına.

Çaputçu Dede baş aşağı bağırır gider

Tozunu, dumanına üstünden savurur gider

Çaputçu Dede’nin hakkını vermezsen

Dağı, taşı üstüne devirir gider.

TOPLANAN LOKMALAR PİŞİRİLİYOR

Toplanan lokmalar meydanda kurulan kazanlarda pişirilmek üzere hazırlanıyor. Kadınlar, büyük kazanlarda çorbadan aşureye, keşkekten pişiye kadar birçok yemeği pişirmeye başlıyor. Bu arada kadınların büyük çoğunluğu oluşturduğu kalabalık lokmalarını paylaşmak üzere meydanda buluşuyor. Lokmalar, gülbenkler ile paylaşılıyor.

“ARALIK ÇORBASI ŞİFADIR, BEREKETTİR”

Çaputçu Dede’yi temsilen her sene özel giysileri ile lokmalar toplayan Gülay Konu, bu geleneği ayakta tutanların kadınlar olduğuna vurgu yaparak, “35 senedir bu köydeyim ve bu gelenek sürekli var. Köklerine bağlı bir toplum var. Yıllar evvel bu köye kırıcı bir hastalık gelmiş. İki yaşlı büyüğümüz hasta yataklarından kalkarak, ‘Bu hastalığı nasıl yeneriz?’ diyerek düşünüyorlar. Heybelerini alarak köye çıkıyorlar. Her kapıyı çalarak insanların ambarlarında ne var ise hepsinden alıyorlar. Hastalıkla birlikte artık kıtlık da gelmiş durumda. Herkes ambarının dibini sıyırıyor. Meydanlarda kazan kurarak şifa çorbası yapmışlar. Bu çorbadan bir tas içen herkes iyileşmiş. Aynı zamanda bolluk, bereket gelmiş. Bizler bunu miras aldık ve güzel bir miras bırakmak istiyoruz.

KÖYÜ AYAKTA TUTAN KADINLAR, ERKEKLER HİZMETİMİZDE”

Bu sene çok daha fazla katılım var. Aralık çorbası da ismini ara mahallerden toplanan tahıllarının pişirilmesinden alıyor. Aralık ayına özgü bir şey değil. Herkese, özellikle de gençlerimize derman olsun. O kadar kayıp var ki; bedava ölümlere yenildik. Bu çorba herkese şifa olsun. Bu etkinliği çoğunlukla kadınlar yapıyor. Bu köyü ayakta tutan kadınlardır. Erkekler hizmetimizde. Güç kadınlarda.”

“BU GENEKLER KADINLARIN EMEĞİ İLE YÜRÜYOR”

Çaputçu Dede’yi temsil eden bir diğer kadın Gülfer Konuk ise, lokmanın toplanmasından ateşte pişirilmesine ve paylaştırılmasına kadar bu geleneğin kadınların emeği ile devam ettiğini söyleyerek, “Her sene bu çorbayı yaparak bu geleneği devam ettirmeye çalışıyoruz. Köyümüz çok eski bir köy ve böyle de kalmasını istiyoruz. Bu gelenekler ölmesin istiyoruz. Gençlerimiz de bizimle birlikte olsun, görsünler diye gayret gösteriyoruz. Bu köyde her şey kadınların elinde. Bu işleri hep biz yapıyoruz. Bayramda, ölümde, düğünde her yerde bizler varız. Yaşlandık desekte bu geleneği bizim sürdürmemizi istiyorlar. Köy olarak özümüzü biliyoruz. Tahtacı gençlerin de bu geleneğe sahip çıkması lazım” dedi.

Ersin ÖZGÜL-İsmail Sivaslı/İZMİR

 

 

CEVAP VER

Lütfen yorumunuzu giriniz!
Lütfen isminizi buraya giriniz

EN SON EKLENENLER