Armutlu Cemevi Başkanı Zeynep Yıldırım Hakk’a yürümesinin 1. yılında anılıyor. Yıldırım, İstanbul’da yakalandığı koronavirüs nedeniyle hastaneye kaldırılmış ve 22 Nisan tarihinde Hakk’a yürümüştü.
Koronavirüs nedeniyle Sarıyer Hamidiye Etfal Devlet Hastanesi’nin yoğun bakım ünitesinde tedavi gören Armutlu Cemevi eski Başkanı Zeynep Yıldırım 22 Nisan 2021 tarihinde Hakk’a yürümüştü. Yıldırım, Hakk’a yürümesinin 1. yılında sevenleri tarafından anılıyor.
Armutlu Cemevinde Hakk’a uğurlanan Zeynep Yıldırım, Gazi Mezarlığı’nda kardeşinin yanında toprağa sırlanmıştı.
Zeynep Yıldırım’ın hemen ardından eşi Haydar Yıldırım da tedavi gördüğü Sarıyer Hamidiye Etfal Devlet Hastanesi’nin yoğun bakım ünitesinde 29 Nisan 2021 tarihinde Hakk’a yürümüş ve Ankara’da bulunan annesinin yanında toprağa sırlanmıştı.
2018 YILINDA TUTUKLANMIŞTI
Pir Sultan Abdal Kültür Derneği İstanbul Sarıyer Şube’ye bağlı Armutlu Cemevi Başkanı Zeynep Yıldırım, Temmuz 2018’de cemevine yapılan baskında polisin Cemevine işemesine sert tepki verdiği için aynı hafta içinde gece yarısı evine düzenlenen polis baskınında gözaltına alınmıştı.
Zeynep Yıldırım, 26 Temmuz 2018’den tutuklanmış, Silivri Cezaevi’ne konulmuştu. Yıldırım daha sonra Gebze Cezaevi’ne sürgün edilmişti.
20 Nisan 2020’de İstanbul Çağlayan Adliyesi, 35. Ağır Ceza Mahkemesi’nde görülen duruşmasında Yıldırım tahliye olmuştu.
Armutlu Cemevi Başkanı Zeynep Yıldırım, “Ben baskını teşhir ettiğim için, cemevine işedikleri için, duvarlara hakaretler küfürler yazdıkları, üç hilal yaptıklarını teşhir ettiğim için. Tüm Alevi kurumlarına çağrıda bulundum. Hepsi de geldiler. Büyük bir tepki gösterdik ve bunu kaldıramadılar” diye konuşmuştu.
“EMPERYALİZME VE FAŞİZME KARŞI ONURUMUZU KORUMAK İÇİN MÜCADELE VERİYORUZ” DEMİŞTİ
Zeynep Yıldırım, Can TV’ye verdiği mülakatta da neden tutuklandığına dair şöyle konuştu:
“Alevi bir aileden geliyorum. Alevi geleneklerine göre yetiştirildim. Bu suçların en büyüğünü işlemiş durumdayım. Niye alındım? Toplumumuza bakıyorsun, Alevilere yönelik gerçekleştirilen zulme bakınca hiç yadırgamadım. Maraş’a bakıyorsun, Maraş’ın katilleri bugün meclisteler. Hem de baş tacı olmuş bir şekilde. Çorum’a bakıyorsun Çorum öyle… Dönüp arkamıza baktığımızda Kerbela’dan beridir böyle bu durum. Sivas’ta 35 insanı diri diri yaktılar ve katilleri bulamadılar, yargılamadılar. Oraya anmaya giden, oranın anıt olması için direnen insanlar gözaltına alındı işkenceler gördüler. 12 Yaşındaki çocuğu yaktılar. Suçu neydi bağlama çalmak. Yani Alevi olmak bu ülkede başlı başına suçtur. Alevilik aydınlığı beraberinde getirir, bilimi beraberinde getirir. Biz aydınlığı temsil ettiğimiz için bizi karanlıkta boğmak, şükürcü mantığını güçlendirmek istiyorlar. Bunlara karşı çıkacak kimler var? Aleviler var, demokratlar var… Benim alınmamım en büyük nedeni Yezid’e karşı mücadele etmemizdir. Hz. Hüseyin efendimizin dediği gibi mazlumdan yana olacağız. Hz. Hüseyin Yezid’e ne için direndiyse, mazlumun hakkını korumak için kendi canından vazgeçtiyse biz de şimdi emperyalizme ve faşizme karşı halkımızı ve onurumuzu korumak için mücadele veriyoruz.”
HEP İNANÇ ÖZGÜRLÜĞÜ İSTEDİ
Alevilerin inanç özgürlüğünü savunmak için mücadele ettiğini belirten Zeynep Yıldırım, “Biz inanç özgürlüğü istiyoruz. İnancımızı istediğimiz gibi yaşamak istiyoruz. Cemevlerimizde ibadet etmek istiyoruz. Bizlere hakaret ediyorlar, cemevine cümbüş evleri diyorlar. Ne kadar çirkin bir üslup bu. Biz hiç kimsenin kutsalına dil uzatmayız. Herkesin inancına sonuna kadar saygı duyarız. Herkes nasıl inanıyorsa öyle yaşasın isteriz. Bu demokrasidir zaten. Olması gereken budur. Demokrasi ve adalet yoksa o ülke de yoktur” demişti.
ZEYNEP YILDIRIM KİMDİR?
Amasya doğumlu Zeynep Yıldırım, soğuk bir kış günü 1972’de ailesiyle birlikte İstanbul’a göç etti. Yıldırım, tekstil sektöründe çalışarak hayatını sürdürdü. Yaşadığı yoksulluğa, zorluklara, baskılara, haksızlıklara hep başkaldırdı, mücadele etti.
Annesi Kezban Bektaş İstanbul’a nasıl geldiklerini ve nasıl yaşadıklarını PİRHA’ya şöyle anlatmıştı:
“Amasya’dan İstanbul’a gelip Kasımpaşa’da indiğimde çok soğuktu, kar vardı. Gideceğimiz yeri de bilmiyorduk. Geldik bir gecekonduya. Biz köyde mal, davar ile uğraşırken buraya geldik bir kuşun kafese girmesi gibi kafese girdik. Elin malı, davarı, ineği gelince biz ağlardık. Köyde ineği, davarı olan birinin gelip şehire yerleşmesi çok zor bir durum. 30 yıldır Armutlu’da açlıkla, yoksullukla, çamuru ile yaşadık. Su yoktu, yol yoktu, biz burada yaşamımızı sürdürdük.
Armutlu’ya geldiğimizde çok yoksulluk yaşadık. Sudan, yemekten, giymekten her şeyden yoksulluk gördük. Burada ayağımız yarıya kadar çamura batardı. Burada bir bardak çayı kırk kişi içerdik. El ele bir dayanışma içindeydik. Birbirimizi yıllarca destekledik, yaşadık. Sonra toplandık Armutlu cemevini yaptık.”
PİRHA/ İSTANBUL