Türkiye dün gece bir darbe girişimine sahne oldu. Yaşananlar bunun bir senaryodan öte olduğunu gösteriyor. Eğer Fetullahçılar yapmışsa ABD’nin onayı var demektir.
Ancak darbelerle büyümüş kuşağın bir temsilcisi olarak şunu söyleyebilirim ki, böylesi bir darbe girişiminin dünyada eşi benzeri yoktur. Ülkenin sadece iki büyük şehrinde darbeciler sahneye çıkmış, sadece Genelkurmay başkanı rehin alınmıştır. Oysa darbe mevcut hükümete karşı yapılıyordu ama her nedense bir tek hükümet yetkilisi bile darbecilerce gözaltına alınmamıştı. Hükümet üyeleri kanal kanal dolaşıp sözde halkı sokaklara çağırıyordu. İnsan böylesi bir durumu anlamakta zorlanıyor.
Öte yandan birkaç gündür kayıp olan ve geçmişte insanları sokağa çağıranları terörist gören Erdoğan sahneye çıkıyor ve ilk işi halkı sokağa çağırmak oluyordu. Bütün bunların tesadüf olduğu düşünülebilir mi? Bilemem.
Erdoğan zora düşünce terör diye lanse ettiği halkı sokağa çağırma yöntemine başvurdu. Halkı iktidarı ve devleti savunmaya çağırdı. Halkın bir kısmı bu çağrıya uydu. Teslim olan askerler saldırıya uğradı. Birinin başı kesildi. Halk denilen güruh Şeriat sloganları atıyordu.
Bu darbenin önlenmesi elbette iyidir. Ancak Erdoğan bu durumu kullanacağını hemen belli etti. Kendisine göre Artık AKP’nin istediği yeni anayasa, başkanlık ve benzeri emellerinin yolu açılmıştır.
Kürtler, devrimciler, işçiler, emekçiler ve Aleviler açısından darbeciler de, onu önlediğini söyleyen AKP’de aynıdır. Her durumda bu toplumsal kesimler hedefte olacaktır. Askeri ve sivil istihbaratın böylesi bir girişimden habersiz olduğuna inanmak da saflık olur. Ancak her nedense en azından şu ana kadar bu zaafiyetin gerekçeleri hiç dile gelmezken, varsa yoksa darbe girişimi engellendi söylemi hep öne çıkmaktadır.
Elbette her demokrat, her devrimci, her insan hakkı savunucusu nereden ve kimden gelirse gelsin darbelere karşıdır. Çünkü darbe demek cunta demektir, diktatör demektir. Her darbe her ne kadar kendisi dikta getirecek olsa da, yıkmak istediği ya da iktidardan uzaklaştırmak istediklerini diktatör, baskıcı, yolsuzluğa bulaşmış vs gerekçelerle suçlar. Zaten hiçbir darbe demokrasinin içselleştiği toplumlarda gerçekleşmez. Yani Türkiye’deki mevcut iktidar da öyle söylendiği gibi demokrat değildir ve demokrasiyi değil, kendi iktidarını kurtarmak için sokaklara inmiştir.
Darbecilerin acemiliği ise onların işlerini kolaylaştırdı. Şimdi Erdoğan bir de demokrasi kahramanı oldu. Darbeciler, Mecliste, Binali Yıldırımın odasını vuracak kadar ince (!) hesap yapmışlar ama her nedense bir tek hükümet üyesini bile tutuklamamışlar.
Biz 12 Eylul darbesini, Demirel, Ecevit, Erbakan’in Zincirbozan’da derdest edilmesinden, TRT’nin ele geçirilmesinden, her şey bittikten sonra, sabahın saat 5’inde Hasan Mutlucan’dan öğrenmiştik.
Adına darbe denilen bu girişim Erdoğan için gerçekten “ tanrının yüce bir lütfu oldu. Erdoğan’ın her şeyi tamamdı. İlk seçilmiş cumhurbaşkanıydı, ak sarayın kara sultanıydı, halkın yarıdan fazlasının oyunu almıştı. Şuşimdi de bu ünvanlarına bir de “demokrasi kahramanı” unvanı eklendi. O da tamam oldu (!)…
Darbecilere gelince sanki son şanslarını kullanır gibi acemice davranmışlardı. Devirmek istediklerine dokunmamışlardı. Ele geçirdikleri TRT’yi bile koruyamamışlardı. Ve okudukları bildiride hiyerarşi içinde bir yapı olmadıkları hemen anlaşılıyordu. Adına “Yurtta Sulh Konseyi” dedikleri yapının kimlerden oluştuğunu bile açıklayamadılar. Çünkü başaracaklarına inanmıyorlardı. Nitekim onları destekleyenler onar onar teslim oldular.
Umarız Erdoğan durumdan vazife çıkarmaz ve ülkenin içinde bulunduğu sorunları çözmeyi kendi şahsi emellerinin önüne alır.