İnancımızda 12 sayısına yüklenen kutsallık ve kerametin aksine, devletin ve devleti idare eden derin güçlerin zaman kavramında 12 rakamı kirli ve kanlıdır! Devletin ajandasında 12 Sayısı “Muhtıralar, darbeler, katliamlar…!!!” ile özdeşleşmiştir.
12 Mart 1995’te İstanbul Gazi Mahallesinde yapılan katliamın üzerinden 18 yıl geçti. Gazi katliamı, bin yıldır Alevilere uygulanan soykırımın bir parçasıdır. Katliamı yapan güçleri koruyanlar göstermelik bir dava açılmış ve katliam İstanbul’da yapıldığı halde dava Trabzon’a taşınmıştır. Trabzon’da tehdit, baskı ve zulüm altında devam eden dava, katliamcıları aklama mahkemesine dönüşmüştür. Davanın sonucunda devlet aklanmış, kitlenin üzerine kurşun yağdıran “Güvenlik güçleri” paklanmıştır. İki polise verilen göstermelik “Cezalar” ve her katliamda olduğu gibi dosya tozlu raflara kaldırılmıştır. Oysa bu katliam da Madımak ve Ümraniye katliamları gibi “Bin operasyon yaptık!” diyen ve göstermelik bir “Ceza” ile tatile çıkarılanların yaptığı “Operasyonlardan” biridir. 1990’lı yıllar Alevilere uygulanan katliamlar açısından “Tarihin tekerrürü” olmuş ve ırkçılık, asimilasyon, katliam… Derken, soykırım politikası zirve yapmıştır. 2 Temmuz 1993 Madımak, 12 Mart 1995 Gazi, 16 Mart 1995 Ümraniye ırkçılık, asimilasyon, katliam ve soykırımcı politikanın 90’lı yıllardaki konseptidir.
18 Yıl sonra ecdadından devraldığı mirasa binaen “Alevi Açılımını, Milli birlik projesine” tahvil eden AKP iktidarı Alevilere yapılan katliamlarla yüzleşmek gibi bir erdemlilikten hiç söz etmiyor. Aleviler için “Katli vaciptir!” fetvaları veren ve tarihin soykırım suçlularından biri olan Ebu Suud Efendi Başbakan’ın takdirlerine mazhar olurken Alevi İnancı ve Aleviler hakkında “Demokratik beklenti” içinde olmak fazlaca iyimser bir tutumdur. Dikkat edilirse Türkiye’deki etnik ve inançsal kimlikleri tek tek sayan ve saygılarını beyan eden Başbakan, Alevilik söz konusu olduğunda “Ali’yi sevmek Alevilikse ben de Aleviyim! Aleviler camiye gelsin!” noktasındadır. Cemevi için “Cümbüş evi… Ucube’den… Kültür Evi’ne” tekamül eden Başbakan Alevi Toplumunun demokratik taleplerini “Cemevi/Cami” ikileminde tutarak sıradanlaştırıyor.
Alevi Toplumunun ve Alevi kurumlarının temel talebi Laik, Demokratik Türkiye’dir. 90 yıldır bize “Laiklik” diye dayatılan garabet resmi ideolojinin Diyanet İşleri Başkanlığı marifetiyle şekillendirdiği Devlet Dininden başka bir şey değildir. DİB ve devlet dini Anayasa ve yasalarla koruma altına alınmış, finanse edilmiş, bir “Devlet kurumu” olmaktan öte devletin kendisi olmuştur. Laik, Demokratik Türkiye gerçeği devlet zihniyetinin ve bu zihniyetin ufkundan dünyaya bakanların resmi tarihle yüzleşmesiyle başlayacaktır. Bu anlamda Selçuklu, Osmanlı ve Cumhuriyet tarihinde yaşanan tüm Alevi katliamlarını içeren arşiv bilgileri, belge, dosya… Ne varsa açılmalıdır!
Gazi katliamı dosyası yeniden açılmalı, “Bin operasyon” yapanlar bu kapsamda yargılanmalıdır. Dönemin devlet yetkilileri neden susuyor?… Neden “Sanal darbeler, post modern darbeler” ve “Darbeciler” yargılanırken Gazi katliamı ve katliamcılar unutuldu?… “Bin operasyon yapanlar” ve katliamcılar yargılanıp gereken cezaya çarptırılmadığı sürece Türkiye’de Aleviler ve “ötekiler” güvencede olmayacaktır.
Gazi ve Ümraniye katliamında yitirdiğimiz canları saygı ile anıyoruz… (11 Mart 2013)
Kemal BÜLBÜL
PİR SULTAN ABDAL KÜLTÜR DERNEĞİ GENEL BAŞKANI