Katliamın fitilinin 12 Mart’tan 3 gün önce, mahallede simit satan Alevi bir gencin karakolda işkenceyle öldürülmesiyle ateşlendiğine dikkat çeken Hatice Vural, yaşananları şöyle anlattı:
“Gencin cenazesi cemevine getirildiğinde büyük bir öfke hakimdi. İnsanlar toplanıp karakola yürüdü. Yapılan sağduyu çağrıları olayların büyümesinin önüne geçti. Ortalık tam sakinleşmişken, 12 Mart akşamı devlet düğmeye bastı. Gazi karakolunun arka sokağında bulunan evimde otururken, birden komşum kapıyı çaldı. Panik içinde içeri girerek, Alevilere yönelik saldırıların başladığını, Dostlar Kahvehanesinin tarandığını, bir kişinin öldüğünü ve çok sayıda yaralı olduğunu söyleyince, 7 yaşındaki oğlumu yanıma alarak olay yerine gittim.
Tek kurşunla infaz
Kahvehanenin önünde tam bir izdiham vardı. Oğlum birden elimi bırakıp kalabalıkta kayboldu. Onu kahvehanenin içinde buldum. Parmağıyla işaret ederek, ‘Anne bak, dedenin başı kanıyor’ dedi. Ancak biraz yaklaştığımda, sandalyede, başı öne düşmüş, tek kurşunla infaz edilmiş yaşlı adamın Alevi dedesi Halil Kaya olduğunu fark ettim. Aynı akşam iki kahvehanenin daha tarandığı haberi geldi. Onlarca yaralı vardı. Birkaç saat içinde yüzlerce insan sokağa döküldü. Buna rağmen ortalıkta tek bir polis yoktu. MHP’li olan esnaf ise iş yerlerini kapatıp kaçmıştı. Tüm mahalleli o gece cemevinde sabahladık.”
Polis ölüm saçıyordu
Ertesi gün başka semtlerden destek için gelen insanların sokakların her köşesini tutmuş polislerle çatışarak mahalleye akın ettiğini belirten Vural, ardından yaşananları ise şöyle anlattı: “Binlerce kişi, çocuk, genç, yaşlı demeden cemevinden sloganlar eşliğinde karakola doğru yürüdük. Karakolun önüne geldiğimizde polis rastgele ateş açmaya başladı. Adeta kurşun yağmuruna tutulmuştuk. İnsanlar can havliyle her tarafa koşturuyorlardı. Yanı başımda duran, okul üniforması üzerinde bir lise öğrencisi birden yere düştü. Kalkmaya çalışırken, kafasına isabet eden kurşunla yere yığıldı. Bu görüntü karşısında kendimi kaybettim. Bayılmışım. Kendime geldiğimde yerler yaralı doluydu. Herkes yaralıları kurtarmak için seferber olmuştu. Yaralıları kucaklayıp en yakın evlere taşımaya başladık. Polislerin öyle gözü dönmüştü ki bir kadın arkadaşımızı ölü diye çöpe atmışlardı.”
Bu zulmü unutmayacağım
Evlerinin önü polis tarafından ablukaya alındığı için ancak kava ederek girebildiklerini belirten Vural, günlerce yaşanan zulmü hiç unutmayacağını söyledi: “Ne bakkal ne market kalmıştı. İnsanlar ihtiyaçlarını cemevinden karşılıyorlardı. 3 gün boyunca gözümüze uyku girmedi. Bilanço: 17 kişi hayatını kaybetmişti, yüzlerce yaralı vardı. Olayların Ümraniye’ye sıçramasıyla ölü sayısı 22’ye çıktı. Günlerce yaşanan bu zulmü hiç unutmayacağım. Devlet organizeli bir katliamdı. Bu zihniyet kendini bu kez Roboskî’de gösterdi. Her an ensemizde.”
Yaralılar hastaneye alınmıyordu
Songül Çelik ise kahvehanelerin tarandığını 12 Mart gecesi, Gazi Mahallesi’nde oturan bir akrabasının haber vermesiyle öğreniyor. Sabah HADEP’li arkadaşlarıyla birlikte Bağcılar’dan Gazi’ye giden Çelik, orada polis ablukasıyla karşılaşıyor. Ancak ara sokaklardan yürüyerek mahalleye girebildiklerini anlatan Çelik, “Binlerce insan cemevinin önünde toplanmıştı. Büyük bir tedirginlik hakimdi. Esnaf kepenkleri kapatmıştı. Hayat adeta durmuştu. Saat 12.00’de yürüyüşe geçtik. Kitlenin orta yerindeydim. Gazi karakolunun önüne gelmemizle art arda silah sesleri gelmeye başladı. Polis doğrudan kalabalığa ateş açıyordu. Her şey çok çabuk oldu. Kendimizi kurtarmak için sağa sola koşturmaya başladık. Baldırından yaralanmış bir genç yardım istiyordu. Onu hemen yerden kaldırıp Gazi Hastanesi’ne kadar taşıdık. Ancak polisler orayı da ablukaya almıştı. Getirilen yaralıları hastaneye sokmuyor, gözaltına alıyorlardı. Hemen oradan uzaklaşarak, genci ara sokaklardan Cebeci çıkışına taşıdık ve taksiyle Bağcılar Özel Hastanesi’ne götürdük” diye aktardı.
Gazi Katliamının faillerinin belli olmasına rağmen serbestçe dolaştıklarını hatırlatan Çelik, “Sivas’tan Gazi’ye devlet yaptığı katliamların hesabını vermedikçe, en son Roboskî gibi yeni katliamlar yaşanmaya devam edecek. Devlet kanlı tarihiyle yüzleşmek zorunda” dedi.
ZEYNEP KURAY / ANF/BAKIRKÖY CEZAEVİ