Pazartesi, Eylül 15, 2025

Kentleşmenin alevi inancının dönüşümüne etkisi ve dedelik kurumu

“Muhammed Ali’nin nurun görmeğe
On iki İmamların yolun sormağa
Erenlerin divanında durmağa
On iki erkândan rehber isterler
Şah-ı Merdan bir yol kurmuş kuluna
Yola giden rehberinden biline
Gitmek ister isen mü’min yoluna
Din ile imandan rehber isterler” Teslim Abdal

Kentleşme, Alevi inancının köklerine bağlı geleneksel yapısını dönüştürürken, siyasi müdahaleler ve nefret söylemleri de Alevi kimliğini ve toplumsal barışı derinden etkiledi. Bu süreç, Alevi toplumunun güçlü değerlerinin ve yapılarının değişimine yol açtı. Özellikle kent yaşamı, Alevilerin geleneksel inanç pratiklerini zayıflattı; Cemevlerine katılım azaldı ve Alevi kimliği, Sünni çoğunluk içinde erime tehlikesiyle karşı karşıya geldi.

Köylerde güçlü bir rehberlik görevi üstlenen ve taliplerin saygısını kazanan Anadolu Alevi Ocak Sistemi’nin Dedelik Kurumu da bu değişimden nasibini aldı. Topluluklar arasındaki güçlü dayanışma bağları çözülürken, Dedelik Kurumu’nun zayıflatılmasıyla geleneksel Alevi hukuku erozyona uğradı. Musahiplik ve Görgü Cemi gibi kurumlar işlevsiz hale geldi. Dedelerin yürüttüğü rızalığa dayalı adalet sistemi, yerini devletin resmi mahkemelerine bıraktı. Bu, Alevilerin kendi iç sorunlarını çözme geleneğinden uzaklaşarak devletin merkezci hukuk sistemine yöneltilmesine ve geleneksel toplumsal otoritenin zayıflamasına neden oldu.

***

Kent yaşamında siyasetin Aleviliğe verdiği zararlar, inkar, işgal ve asimilasyon politikalarıyla kendini gösterdi. Siyaset kurumu, Aleviliğin tarihi kültür değerlerinden oluşan inanç anlayışını tanımayarak, cemevlerini ibadethane saymadı. Bunun yerine, Alevi köylerine cami yaptırma, imam gönderme, tekkelere ve dergahlara el koyma ve zorunlu din dersleri gibi politikalarla asimilasyona yöneldi.

Ayrıca, özellikle Kemal Kılıçdaroğlu’nun “Ben Aleviyim” çıkışıyla alevlenen nefret söylemleri, Alevi kimliğini siyasi bir hedef haline getirdi ve toplumda kutuplaşmaya yol açtı. Bu söylemlerde, Alevileri inançları nedeniyle ötekileştiren bir dil kullandı.

***

Kentleşmeyle birlikte oluşan ibadet ve sosyalleşme ihtiyacına cevap vermek amacıyla kurulan Cemevleri, bir süre sonra Alevi sivil toplum kuruluşlarının (STK) etkisi altına girdi. Demokrasi mücadelesinden inanca müdahale etmeye yönelen bu STK’ların tutumu, Alevi toplumunda büyük tartışmalara neden olmaya devam ediyor.

Bu süreçte, toplumun ibadet talebini karşılamak amacıyla Bektaşiliğin babalık şemsiyesi altında şekillendirilen kadrolara “Cemevi Dedeliği” adında yeni bir mevkii oluşturuldu. Bu pozisyon, geleneksel Anadolu Alevi Ocak Sistemi’ne ve onun temsil ettiği değerlere karşı bir duruş olarak ortaya çıkarıldı. Geleneksel Ocak Sistemi’nde Dede, soya ve ocak bağlantısına dayanan bir manevi otoriteydi.

Ancak geleneğin tersine “Cemevi Dedeliği”, STK’lar tarafından yapılan atamalarla belirlendi. Bu atama anlayışının tarihi kodları, 1500’lü yıllardaki Balım Sultan tekke geleneğine ve 1826’da kayyum olarak atanan Nakşi kadroların uygulamalarına dayanmaktadır. Bu durum, Aleviliğin tarihi inanç değerlerinden kopuk olan bir kadrolaşma anlayışını yansıtmaktadır.

Bu stratejik uygulama, Dedeliğin soya dayalı otorite anlayışı yerine kurumsal ve merkezi bir asimilasyonu hedeflemektedir. Cumhuriyet döneminin son çeyreğinde de aynı anlayışla uygulanan siyasi ve egemen dini politikalar, yalnızca Dedelerin sorunlarını çoğaltmakla kalmadı, aynı zamanda Alevi toplumu ile Dedeleri de karşı karşıya getirdi.

Ne yazık ki, “Cemevi Dedeliği” aynı zamanda finansal ve siyasi ilişkilere de bağlı hale getirildi. Cemevlerinin sürdürülebilirliğini siyasi partiler veya belediyelerle kurulan ilişkilere dayandırılması, Dede’lerin asli görevi olan yol rehberliğini yerine getirmesini zorlaştırdı. Geleneksel Alevi inancının siyasi iktidarlardan bağımsız olma ilkesi zedelenerek, Dedeler siyasi çıkarlara hizmet etme riskine düşürüldüler.

***

Artan cemevi sayısıyla birlikte oluşan Dede ihtiyacını karşılamak için STK’lar, genellikle birkaç dua ezberleyen ve ağzı laf yapan kişilerle bu boşluğu doldurmaya çalıştı. Bu kişiler ‘cami imamı’ benzeri bir tarzda ibadet yaptırmaya özen gösterir oldu. Ne acıdır ki cemevlerine atanan bu “Cemevi Dedeleri” önceden hazırladığı metinleri bile telaffuz etmekten mahrum durumdalar. Bu durum, Geleneksel Alevi Ocak Sistemi’ndeki yıllara dayanan eğitim ve terbiyeyi içermediğinden, niteliksiz kişilerin Dedelik makamına gelmesine yol açtı. Bu süreç, Alevi toplumunda Dedelerin manevi kişiliği ve bilgisi hakkında soru işaretleri doğurarak Dedelik Kurumu’nun itibarını sarstı.

***

Günümüzde Ocak Sistemi’ne bağlı Dede ile STK’ya bağlı Dede arasındaki ayrışma, Alevi toplumunun güven duygusunu zedelemekte ve toplumu bölmektedir. Bu anlayış farklı Cemevleri ve Dedeler arasında rekabet oluşurken, bazen de inancın farklı yorumlanmasına ve ritüellerin özünden uzaklaştırılmasına bile neden olmaktadır.

Kentleşmenin bir ürünü olan bugünkü Cemevleri ve “Cemevi Dedeliği”, modern örgütlenmenin getirdiği bir zorunluluk gibi görünse de, geleneksel Anadolu Alevi Ocak Sistemi’nin temel ilkelerini tartışmaya açarak önemli sıkıntılara yol açtı. Bu yeni yapılar, Alevi toplumunun manevi önderlik yapısını tarumar ederken, geleneksel Dedelik Kurumu’nun geleceği hakkında da bilinmezliklere neden oldu.

***

Yaklaşık 40 yıllık bir geçmişe sahip olan kentli Alevi örgütlülüğü bir tıkanmışlıkla karşı karşıyadır. Toplum içinde bu sorunlar yaşanırken, Alevi STK’ların öncüleri bu durumun farkında olmadıkları gözlemlenmektedir. Yeni bir örgütlenme modeli mümkünken, hala bu alanda bir çözüm önerisini sunmaktan dahi aciz olan bu yöneticiler, bugünkü mevkilerini koruma pahasına tükenmişliklerinin farkında olmadıkları anlaşılmaktadır.

Bin yıldır Anadolu Alevilerini edep-erkan-yol ile kadim Alevi inancının rehberliğini yürüten Alevi Ocak Sistemi içindeki Pir, Mürşid, Rehberlerin devre dışı bırakılması toplumun dağılmasına ve inançtan uzaklaşmasına neden oldu. Bin Yıllık bir deneyime sahip olan Alevi Ocak örgütlenmesi yeniden yapılandırarak, Ocak Dedeleri inancın hizmetine davet edilmelidir. Bu Dedeler kendi talip topluluklarıyla buluşturularak Görgü Cemleri ve Musahipliğin hayata geçirilmesi sağlanmalıdır. Kentleşmenin önümüze koyduğu modern hayat tarzına uygun bir düzenlemeyle geleneksel Alevi örgütlülüğü hayat bulduğunda Cemevlerini yeniden çekim merkezi olacağı kaçınılmazdır.

Alevi inancının temel ahlaki değerleri olan “eline, diline, beline; işine, eşine, aşına; özüne, sözüne, gözüne sahip olmak” ilkeleri, toplumun temel yaşam felsefesiydi. Ancak Kentleşme bu yaşam kültürüne zarar vermiş olsa da, bu ilkelerin Alevi toplumu tarafından içselleştirilmesi ancak yeniden Ocak Dedeleri’nin bilge kişiliği ve rehberliği sayesinde mümkündür.

ilk halktv.com sayfasında yayınlanmıştır.

CEVAP VER

Lütfen yorumunuzu giriniz!
Lütfen isminizi buraya giriniz

Yazarın Diğer Yazıları