Mehmet Çelik, Suriye’deki Alevilere yönelik artan saldırıların, zorla yerinden etmeler ve kolektif cezalandırma pratiklerinin, Heyet Tahrir el-Şam (HTŞ) gibi Selefi-cihatçı grupların etkisiyle derinleştiğini belirtti. Suriye’deki on beş yıllık savaşın, halklar arasında en ağır bedelleri ödettiğini ifade eden Çelik, Alevilerin yaşadığı tehditlerin yalnızca bir rejim değişikliği değil, yaşam mücadelesi olduğunu vurguladı.
HTŞ’nin uygulamalarının Alevileri, Hristiyanları ve Dürzileri hedef alan bir yok etme perspektifi sunduğunu dile getiren Çelik, Alevilerin bugün maddi ve manevi bir kuşatma altında olduğunu belirtti. Bu kuşatmanın, silahlı saldırıların yanı sıra korku ve siyasal iradesizleştirme yoluyla da derinleştiğini söyledi.
Kuzey ve Doğu Suriye Özerk Yönetimi’nin toplumsal örgütlenmesi, diğer halklar için bir savunma hattı oluştururken, Aleviler için benzer bir iç örgütlenmenin mevcut olmadığını belirten Çelik, bu durumun dış güçlere bağımlılığı artırdığını ifade etti. Dış aktörlerin varlığının halklar için güvenlik yerine yeni bağımlılıklar ve kırılganlıklar ürettiğini vurguladı.
Şeyh Gazal Gazal’ın çağrısını hatırlatan Çelik, Alevi toplumunun kendi iradesini ortaya koyma girişiminin önemine dikkat çekti. Gazal’ın çağrılarının, Alevileri edilgen mağduriyet konumundan çıkarıp, kendi geleceklerini kurabilecek bir özne haline getirme potansiyeli taşıdığını ifade etti. Çelik, Aleviler, Dürziler, Kürtler ve Hristiyanlar arasında kurulacak ilişkilerin, ortak bir demokratik gelecek inşası açısından hayati önemde olduğunu belirtti.
Son olarak, Suriye’deki gelişmelerin Türkiye’deki Arap Aleviler açısından da önemli bir tehdit oluşturduğunu ifade eden Çelik, Türkiye’deki Alevi kurumlarının Suriye’deki Alevi toplumunun öz örgütlenme çabalarıyla daha güçlü bağlar kurmasının gerekliliğini vurguladı. Bu bağlamda, barış, demokrasi ve eşitlik temelinde ortak mücadele zeminlerinin büyütülmesinin gerçek ve kalıcı bir çözüm olduğunu söyledi.