Maraş’ta Alevi Kürtlerin çok yakından tanıdığı yazar ve siyasetçi Aziz Tunç da, 15 Temmuz’un ardından AKP’nin zulmünden dolayı sürgünde yaşamak zorunda kalanlardan. Tunç, bundan böyle sürgünde mücadelesini sürdürecek.
FİLİZ ARGAL / FRANKFURT
Maraş Katliamı’nın belgelenmesine önemli katkılar sunmuş siyasetçi ve yazar Aziz Tunç da birçok isim gibi artık sürgünde. Mücadelesine kaldığı yerden devam edeceğini belirten Tunç, “Ülkede yapılmayanlardan yakınmak yerine, yapılanmayanların görev ve sorumluluğu üstlenerek dün yaptıklarından daha fazlasını yapma zorunluluğu var” dedi.
Aziz Tunç, 1990’lı yıllardan başlayarak HEP’ten HDP’ye kadar uzanan bütün Kürt partilerinde görev almış emektar bir siyasetçi. Aynı zamanda bir yazın adamı. Kamuoyu onu siyasi kimliğinin yanında Maraş Katliamı’nı konu alan kitaplarından da tanıyor. Türkiye’de artan sistematik baskılar yüzünden ülkesini terk eden ve Almanya’dan politik sığınma talep eden Tunç’la yaşadıkları ve bundan sonrasına dair amaçladıkları üzerine konuştuk.
7 Haziran ve 1 Kasım seçimlerinde Maraş’ta HDP’nin 1. sıra adayı olan Tunç, Terolar’da inşa edilen kampa ilişkin hazırlanan bir panele katılmak üzere Almanya’da bulunduğu dönemde 15 Temmuz darbesi gerçekleşmiş. “Darbesinin yaşanması nedeniyle geri dönemedim. Ardından başlatılan OHAL dönemi gitme olanağımı yok etti. Bir süre bekledim. Belki farklı gelişmeler yaşanır ve dönerim diye maalesef her geçen gün OHAL uygulamaları nedeniyle dönmemin doğru ve mümkün olmadığı gerçekliği ortaya çıktı. Ocak ayında Almanya’ya siyasi sığınma talebinde bulundum ve şu anda mültecilik sürecini yaşıyorum” diye anlattı.
60’ına girerken yeni bir hayata başlıyor
59 yaşındaki Tunç, “Ama yine de çok zor bir durum. Yeniden bir hayat kurmak tercih edebileceğim bir durum değil. Daha kolay bir yöntemle meselenin içinden çıkabileceğimi bilsem, örneğin 1-2 yıl yatıp çıkacağımı bilsem dönerdim. Hayata yeniden başlamak zorunda kalmak kolay değil. Yeni bir dil, yeni bir hayat ve yeniden kendini ifade etmenin olanaklarını yaratmak zorunda kalmak çok tercih edilir bir durum değil benim açımdan” dedi.
‘Yakınmak yerine daha etkin olmalıyız’
Bugün yaşananların 12 Eylül baskılarından çok daha fazlası olduğunu ifade eden Tunç, buna rağmen toplumda ciddi bir direnişin olduğunu dile getirdi. Tunç “Hala mücadele edenlerimiz var. Toplumsal mücadele böyle gelişir. Umutsuz, kararsız bir tablo çizmek doğru değil. Biz kazanmaya en yakın yerdeyiz. Şu dönem ülkedeki arkadaşlarımız eylem yapamıyor, sokağa çıkamıyor, gözaltılar, tutuklamalar var. Dolayısıyla ülkede yapılmayanlardan yakınmak yerine, yapılanmayanların görev ve sorumluluğunu üstlenerek, dün yaptıklarından daha fazlasını yapma zorunluluğu var” dedi.
Mücadeleye devam
Kürdistan’da olduğu gibi sürgünde de mücadelenin içinde olacağının altını çizen Tunç şunları söyledi: “Türkiye siyasal tarihi açısından ilk kez kazanmaya bu kadar yakınız. Hiçbir dönem Aleviler, Kürtler ve diğer unsurlar devletten bu kadar kopmamışlardı. Rojava gerçekliği ile birlikte Ortadoğu’daki gerçeklikle Türkiye devleti tüm dünyada teşhir olmuş durumda. PKK’nin varolduğu bir ortamda kimse Kürtlere diz çöktüremez. Her biçimde bu umudun kaynağı olacaktır. Bu fırsatı bir daha kaçıracak kadar lüksümüz de yok, buna hakkımız da yok. Recep Tayyip Erdoğan’ın bu referandumu kaybetmesi çok yüksek. Bunun için de elbette mücadeleye devam edeceğim.”
Terolar’da hiçbir şey bitmedi
Terolar’daki kampa karşı verilen mücadele içerisinde de aktif olarak yer Aziz Tunç şöyle konuştu: “Maraş’ta HDP’nin seçimlerde elde ettiği başarı ve ortaya çıkan demokratik birikim devletin dikkatini çekti. Bundan dolayı da seçimlerden hemen sonra acilen Maraş Terolar’da Suriyeliler kampı oluşturma çabasına girdi. Tabii bu kamp denildiği gibi masum bir kamp değil. Maraş Katliamı’nda eksik bıraktıklarını tamamlama çabasıdır. Yani katliamın devamı bir uygulamadır. Orada yaşayan Alevi ve Kürtleri yerlerinden etmek planlanmaktadır. Daha önce de o bölgede çöplük projesini gündeme getirmişlerdi ama başarılı olamamışlardı. Bölge halkı kampa karşı tutum aldı. Biz de direnişin içerisinde yer aldık. Bu kamp ortaya çıkan direniş karşısında yapılmaya-bilirdi fakat, darbe ile birlikte OHAL kapsamında yapılmış durumda. Ama kampın yapılmış olması kampa karşı olmaktan kimseyi vazgeçirmemeli. Mücadele her zaman devam etmelidir. Orası bizim toprağımız ve bizler orada yaşamaya devam edeceğiz. Bunda ısrarcı olmaktan asla vazgeçilmemeli.”
Hayatı siyasetle geçti
1958 yılında Maraş’ın Elbistan ilçesine bağlı bir Alevi ve Kürt köyü olan Körüçük’te dünyaya gelen Aziz Tunç, gençlik yıllarından itibaren devrimci mücadele içerisinde yer aldı. Malatya, Maraş ve Antep cezaevlerinde kalan Tunç, 12 Eylül 1980 askeri darbesi olduğunda Afşin Cezaevi’ndeydi. 1980 ve 1991 arasında geçen yıllarda İstanbul ve Elbistan’da illegal yaşamak zorunda kaldı. 1984’te gelişen Kürt Özgürlük Mücadelesi’nden etkilendi ve 1989’da İstanbul’da başlayan Halkın Emek Partisi (HEP) çalışmalarında yer aldı ve İstanbul il yöneticiliği yaptı. Ardından HEP, DEP (Demokrasi Partisi) ÖZDEP (Özgürlük ve Demokrasi Partisi), BDP (Barış ve Demokrasi Partisi), HADEP (Halkın Demokrasi Partisi ) ve son olarak da HDP yöneticiliği yaptı. 2011’de BDP İstanbul il yöneticiliği yaparken ‘KCK operasyonları’ adı altında tutuklandı. İki yıl cezaevi ardından parti çalışmalarına devam etti. HDP süreciyle çalışmalara devam ederken 7 Haziran ve 1 Kasım 2015 genel seçimlerinde Maraş’tan birinci sırada milletvekili adayı olarak yarıştı. Seçimlerde HDP’nin önemli bir başarıya ulaştığına işaret eden Tunç, “Darbe sonrası tüm il, ilçe parti yöneticilerimiz ve çalışanlarımız tutuklu durumda. Maraş’ta yaratılan demokratik ortam başta devletin ve gerici kesimlerin hoşuna gitmedi. Daha sonra yaşanan baskılar bunun kanıtıdır” diye konuştu.
Maraş Katliamı’nı belgeledi
Aziz Tunç, Maraş Katliamı’yla ilgili kamuoyundan adından çokça söz edilen “Maraş Kıyımı Tarihsel Arka Planı ve Anatomisi” ve “Beni Sen Öldür isimli kitapların da yazarıdır. Maraş Kıyımı kitabı öncesinde bir buçuk yıl boyunca katliamın mağdurlarının izini arayan Tunç, “11 il, 12 ilçe ve çok sayıda köy gezdim. Görüşmelerim sonunda bu insanların hikayelerini öğrendik. Ayrıca o insanların ilk kez resmini gördük, böylece katledilen insanlar artık bir sayı olmaktan çıkmış oldular. Somut, gözle görünür, elle tutulur halde karşımıza çıktılar. Katledilen insanların aileleriyle tanıştım, hangi koşullarda yaşadıklarına tanık oldum. Böylece birçok hikaye ortaya çıktı” diyor. Tunç’un “Beni Sen Öldür” kitabına ise soruşturma açıldı.
ÖZGÜR POLİTİKA