On beş yıl önce bugün katledildi Hrant DİNK . Yıllar su gibi akıp geçti. Yeniden geçmişe dönmek gerekirse katliama giden günler adım adım şöyle gelmişti. Hrant Dink’in 1970’ten bu yana istihbarat birimlerince dosyası tutuldu, önce sol faaliyetlerinden daha sonra da Ermeni meselesi konusundaki faaliyetlerinden dolayı katledilme tarihine kadar takip edildi ve neredeyse her adımı izlendi. 2003’te, Sidney/Avustralya’da yapılacak bir konferansta kendisine suikast yapılacağı bilgisi istihbarat birimlerine geldi ve Hrant Dink bundan haberdar edildi. 21.02.2004 tarihinde Agos gazetesinde yayımlanan Sabiha Gökçen’in Ermeni olduğuna dair haber üzerine, 22.02.2004 tarihinde yayımlanan ve “milli birlik ve bütünlüğe karşı yürütülen bu gibi faaliyetlerin müsebbiblerine ayar veren” Genelkurmay bildirisinin ardından Genelkurmayın isteği üzerine ve Milli İstihbarat Teşkilatı aracılığıyla Hrant Dink, 23.02.2004 tarihinde İstanbul Valiliğine çağırıldı. 24.02.2004’te yapılan görüşmede Vali Yardımcısı Ergun Güngör ile kendi yakını olarak tanıttığı Milli İstihbarat Teşkilatı İstanbul Bölge Başkanlığı Müdür Yardımcılarından Özel Yılmaz vardı Görüşme boyunca daha çok, hatta tamamen Özel Yılmaz konuştu “Sokaktaki vatandaşın tepkisi” ifadesi yoluyla satır aralarında Hrant Dink’e haddini bilmesi ve dikkatli olması dikte edildi. Sonrasında adım adım ırkçılık taşları döşendi ve Hrant Dink 19 Ocak 2007’de, İstanbul’un göbeğinde, gazetesi Agos’un önünde arkasından sıkılan iki kurşunla kalleşçe öldürüldü. Cinayet; Mit’in ,genelkurmay’ın, siyasilerin, yargının, medyanın dâhil olduğu üç yıl süren bir hedef gösterme ve tehdit sürecinin sonunda oldu. Yukarda bir kısmını özetlemeye çalıştım. Tabi devletin kirli elleri bir çok ilde bu taşlara dokundu. Öldürülmeden bir hafta önce, Sevgili Hrant yazdığı “Neden hedef seçildim?” yazısıyla hepimize bir not bıraktı ve yaptığı son konuşmalarında “Bu devletin derinliğinin bana haddimi bildirme operasyonudur.” sözleriyle açıkladı. Hrant Dink’in bu son yazısında bahsettiği hiçbir olay, kişi veya ilişki soruşturmaya dâhil edilmedi. Üstelik de yazısında tanıklığı ve sezgileriyle bahsettiği birçok şey, sonrasında belgelerle de ispat edilmişken… Operasyon öldürmeyle son bulmadı; ihmal, örtbas, delil karartma ve yanlış yönlendirmelerle devam etti. Bütün bu mekanizmayı ele almayan bir yargılamanın bizleri kamuoyunu da ikna etmesi mümkün değildi ve ikna da olmadık Son mahkemede verilen karar bu hakikatten oldukça uzak. Kendi içinde dahi orantısız bazı beraat ve ceza hükümlerini anlamak da anlatmak da oldukça güç. Hele bazı kararlar var ki; sanki kötülüğün kendisi değil adeta sızması cezalandırılmış izlenimi veriyor. Bu nedenle Dink ailesi karara itiraz etti . Sonuç değişsin, değişmesin sonsuza kadar takipçisi olacağız. Hrant Dink davasında etkili soruşturma zamanında yapılsaydı, en başından itibaren devlet eliyle suç işlenmeseydi bu canımızı yitirmeyecektik. Bu durumda, Hrant Dink cinayetinin zamanında soruşturulmuş olmamasının hesabının yüzlerce insanın ailesine, yakınlarına yani hepimize verilmesi gerekmez mi? Yargının itibarının yerlerde gezindiği bugünkü ortamda hangi mahkemeden adil bir karar çıkabilir ki? Bu ortam elbette suçlular için rahatlatıcıdır… Maalesef, bugün de Hrant Dink’in hedef gösterildiği ve cinayetin işlendiği yıllarda hâkim olan iklim ve ideolojinin benzeri hâkim. Sezen Aksu’yu bu nedenle bir kere anımsayalım ve yalnız olmadığını belirtelim Böyle bir ortamda hangi hakikat ve adaletten bahsedilebilir? Bugün herhangi biri çıkıp “Hrant Dink’in öldürülmesinde Ermeni olmasının etkisi yok” diyebilir mi? Bu mekanizmanın kılcal damarlarına kadar işlemiş ırkçılık nasıl inkâr edilebilir? Bu dava bu haliyle kapatılıp, yılların derin devlet mekanizmasına fetö deyip geçilir ve etkili bir soruşturma yürütülmezse, bundan sonraki yıllarda kaybedilecek başka canların sorumluluğu kimin olacaktır? Katil nasıl bir çocuktuysa, FETÖ de Ergenekon da çocuk. Mekanizma ise çok daha yaşlı. Bu mekanizmanın başka canlar almaya devam etmesine müsaade edilmemeli. Bir an önce şeffaflık, demokrasi ve hukuk ikliminin tesis edilmesi hepimiz için hava gibi, ekmek gibi, su gibi bir ihtiyaç. Nihayetinde umulan şey bir yüzleşme: Toplumun bu suçla yüzleşmesi, suçlunun suçuyla yüzleşmesi ve kurumların gerekli dersi çıkarması. Bizler ;Hrant Dink’in yoldaşları olarak tüm demokrasi güçlerinin de gücüyle; anlama, anlatma çabamızı ve hukuk mücadelemizi asla bırakmayacağız. Ta ki devletin içindeki tüm mekanizma açığa çıkarılıp bir daha kullanılmayacak hale getirilene kadar.
HRANT İÇİN ADALET
ELİF KELEŞ O.