Kayyım, son yıllarda Türkiye’de demokrasi, özgürlük ve yerel yönetimlerin gasp edilmesinin simgesi haline geldi. Bu kez, gözler Dersim ve Ovacık’a çevrildi. Tarihsel olarak halkın iradesiyle seçilen, bu toprakların özlemi ve mücadelesiyle şekillenen yerel yönetimler, bir kez daha kayyımlar tarafından gasp edilmekte. Ancak, bu gaspı kabul etmek, bu haksızlığa boyun eğmek, her şeyden önce halkın iradesine, demokrasiye ve özgürlüğe ihanettir!
Kayyım Nedir?
Kayyım, bir yerel yönetim üzerinde merkezi hükümet tarafından atanan bir yöneticiye verilen isimdir. Yerel seçimle göreve gelmiş bir belediye başkanının görevden alınması ve yerine merkezi hükümetin atadığı bir kayyımın yerleştirilmesi, halkın iradesinin yok sayılması anlamına geliyor. Kayyım uygulaması, özellikle DEM parti ve onun desteklediği belediyelere yönelik olarak son yıllarda yoğun bir şekilde uygulandı. Ancak kayyımların atandığı yerler yalnızca siyasi bir meselenin ötesindedir. Bu uygulama, toplumsal yapıyı, özgürlüğü ve yerel demokrasiyi doğrudan hedef alan bir darbe biçimidir.
Dersim ve Ovacık: Bir Direnişin Adı
Dersim, Türkiye’nin en özgürlükçü, en direngen ve en çok tarihsel hafıza barındıran illerinden biridir. Bu topraklarda halk, tarih boyunca çeşitli zulümlere karşı direniş göstermiştir. Dersim’deki halk, cumhuriyetin ilk yıllarından itibaren devletin merkeziyetçi politikalarına, köylere ve dağlara uyguladığı baskılara karşı mücadele vermiştir. Bu mücadelenin merkezlerinden biri olan Ovacık ise, son yıllarda halkçı ve sosyalist belediyecilik anlayışıyla dikkatleri üzerine çekip, Belediye Başkanı Fatih Maçoğlu’nun halkla iç içe yaptığı çalışmalar, şeffaf yönetim ve sosyal yardımlar, sadece Ovacık’ın değil, tüm Türkiye’nin takdirini kazanmıştı.
Ancak bu halkçı yönetim, hükümetin tekçi politikalarına ters düştü ve Ovacık Belediyesi de kayyım saldırısından nasibini aldı. Dersim’in diğer bölgeleri gibi, Ovacık’ta da kayyım ataması, halkın iradesinin, demokrasiye olan inancın ve yerel yönetimlerin gasp edilmesinin somut bir örneği oldu.
Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ın iktidarının baskısı altında, yerel yönetimlerin kayyım aracılığıyla değiştirilmesi, yalnızca Ovacık’taki belediyeyi değil, Türkiye genelindeki demokrasiyi de tehdit eden bir duruma dönüşmüştür.
Kayyım ataması, iktidarın yerel yönetimleri kendi kontrolü altına almasının bir aracıdır. Türkiye’de, özellikle Kürt illerinde, DEM parti tarafından yönetilen belediyelere yönelik kayyım uygulamaları, hükümetin muhalefet partilerini ve onların halkla kurduğu bağları zayıflatmayı amaçladığı bir politikadır. Ovacık, DEM partinin veya Kürt siyasi hareketinin yönetmediği bir yer olsa da, buradaki kayyım ataması da aynı temele dayanır: Halkçı ve sosyalist bir belediyeciliğin önünü kesmek, merkezi iktidarın her alanda egemenliğini kurmaktır.
Erdoğan’ın kayyım atamaları, sadece bir yerel yönetim değişikliği değil, aynı zamanda halkın özgür iradesini yok sayan ve demokrasiyi zayıflatan bir eylemdir. Bu adımlar, yalnızca bir siyasi rakibe karşı yapılan hamleler değil, Türkiye’deki çok sesliliği ve çoğulculuğu ortadan kaldırmayı hedefleyen bir stratejinin parçasıdır.
Kayyım, Demokrasiye Darbedir!
Kayyım uygulamaları, sadece bir yerel yönetim değişikliği değil, aynı zamanda demokrasinin bir bütün olarak zedelenmesidir. Halk, seçimle göreve getirdiği temsilcilerini kendisi seçmiştir ve bu irade, hiçbir merkezi güç tarafından çiğnenemez. Kayyım atamaları, Türkiye’deki yerel demokrasiyi çürütmek ve halkın iradesini yok saymak için kullanılan bir araçtır.
Dersim ve Ovacık’taki kayyım atamaları, bu toprakların halkına yapılmış bir darbedir. Zira, halkın seçtiği yöneticiler yerine, merkezi iktidarın atadığı kişilerle yönetilmek, halkın kendi geleceğine karar verme hakkının yok sayılması anlamına gelir. Demokrasi, sadece seçim günlerinde oy kullanmakla değil, o seçimle belirlenen temsilcilerin güvencesiyle anlamlıdır. Bu güvenceye yapılan saldırı, aslında toplumsal barışı, adaleti ve eşitliği de tehdit eder.
Dersim ve Ovacık halkı, hiçbir zaman kayyım düzenine teslim olmadı ve olmayacak. Bu toprakların insanları, halkın iradesini savunarak her zaman demokrasiye, eşitliğe ve özgürlüğe sahip çıkmıştır. Kayyımların, halkın seçtiği belediye başkanları yerine yerleştirilen atamalar, yalnızca yerel yönetimleri değil, halkın özgürlüğünü de hedef alır. Bu nedenle, kayyım uygulamalarına karşı direnmek, sadece yerel yönetimlerin savunulması değil, halkın öz iradesinin savunulmasıdır.
Dersim ve Ovacık, birer simge haline gelmiş, halkçı belediyeciliğin ve demokratik katılımın örneğidir. Bu örnekleri yok etmek, sadece bu belediyeleri değil, tüm Türkiye’deki demokratik kazanımları yok etmeye yönelik bir adımdır. Bu yüzden, kayyım uygulamalarına karşı çıkmak, bir siyasi duruş değil, toplumsal bir sorumluluktur.
Dersim ve Ovacık’a kayyım atanması, halkın iradesine karşı yapılmış bir haksızlıktır. Ancak bu haksızlık karşısında halk asla teslim olmayacaktır. Kayyım uygulamaları, sadece bir belediye başkanının yerine atanan bir kişiyi değil, halkın sesini susturmayı hedefler. Ancak halk, demokrasiye olan inancını hiçbir zaman kaybetmedi ve kaybetmeyecektir. Bu direniş, sadece Dersim ve Ovacık için değil, Türkiye’nin her köşesinde sürecek ve halkın iradesi her koşulda kazanacaktır.
Kayyım, sadece bir yerel yönetim değişikliği değildir; bu, halkın kendi geleceğini belirleme hakkının çiğnenmesidir. Dersim ve Ovacık’taki kayyım atamaları, halkın özgür iradesine yönelik yapılmış bir saldırıdır ve bu saldırıya karşı çıkmak, her birimizin sorumluluğudur.