Nedir…?
Yoo korkmayın…
Milattan Önceye falan gitmeyeceğim…
Yaşım kadar,
70 yıl öncesine gideceğim…
Sırma Anam Anlatıcınız.
Ben Tercümanınız…
Sırma Anam söyledi.
Kalem yazdı.
*
Sırma Anam bana Hamile…
İki canlı…
Ev halkı:
Dedem Şahhüseyin (Şavo)
Bir yıl öncesi Hakka yürümüş…
Ninem Şahsenem (Topal Seno) otoriter…
Üç kardeş…
Küçüğü Babam Efendi…
Lakabı Gıpo…
Gelinler…
Küçüğü Sırma Anam
Sürmeli dermiş köylü.
Çocuklar :
Amca çocukları…
Bir de Ablam Hatun..
Bir de
Kara Keçi Sürüsü…
ve
Bir Çoban…
Yetim.
Başka köyden…
Alacacı’dan…
Haydar
Olsa olsa 16 yaşında…
Anam Hamile bana…
“Ben” olacağımı kim bilecek ki…
Kim bilecek ki,
Anamın erkek doğurcağını…
Sırma Anam söylüyor sözü…
Kalem yazıyor sözünü:
Akşam Rojinkin (ocak) başında oturuyorduk…
Baban,
Karnıma bakıp
‘Ah bir oğlum olsa’ diye söyleniyordu.
Kaynanam Şahsenem,
(Topal Seno Ana) de ocak başındaydı.
Utanıyordum, Babanın
“Ah bir oğlum olsa” deyip durmasına.
Çoban Kardeşler de bizimle Ocak (Rojink) başında oturmuşlardı.
Karakıştı.
Çok kar vardı.
Çok soğuktu.
Rojink başı keyfti…
Baban yine “Ah bir oğlum olsa” diye söylenice;
Az konuşan
Çobanımız Heyder
birdenbire:
“Apo Efendi , Amojun (yenge) Sırma sana bir oğlan doğurcak…”
Baban,
“Ulan Heydo, bu çocuk oğlan olursa, kirvesi Sensin ” diye gülerek dalga geçer gibi söylendi…
Kaynanam Topal Senem hiç oralı olmuyordu…
*
Bir ay kadar sonra doğurdum Seni.
Erkek olmuştu çocuğumuz.
Erkek doğurmuştum ya,
Değerim biraz arttı hanede…
*
Birgün yine Rojink başındayız.
Sen kucağımda.
Baban,
“Oğluma birini Kirve yapacağım.
Oğlumun Kirvesi bey olmalı,
Ağa olmalı,
Paşa olmalı
deyip duruyordu ki;
Topal Senem Ana ayağa kalktı.
Ellerini beline koydu.
“Oğul, Oğul…
Neceti’nin Kirvesi vardır.
Aha buradadır.
Heyder’dır…”
Baban,
“Anee sen diyon, öyle şey mı olur”, deyince;
Topal Senem Ana fena gürledi:
“Bu Rojikin başında, Heyder’e, oğlan olursa, Kirvesi Sen olacaksın demiştin.
Ne tez unuttun sözünü.
Oğlan doğdu.
Kirvesi Heyder’dır.
“Anee ben şaka yapmıştım öylesine…”
Topal Senem Ana fena patladı:
“Ula Gıpo,
İKRAR’ın şakası mı olur.
İKRAR vermiştin.
Hakk sana oğlan verdi.
Heyder’ı da Kirve eyledi…
İKRAR’indan dönersen Sütümü helal değildir Sana…. “
Heyder’e döndü:
Elini Heyder’in omuza koydu;
“Heyderim tornumu senin kucağına vermişti Babası zaten.
Kirvesi Sensin Oğul.”
Heyder Ninenin elini öptü.
Babanın elini öptü.
Benim omuzuma niyaz etti.
Seni kucağına verdim.
Seni aldı.
Öptü.
Bağrına bastı.
Hıçkırık Sesi duyduk.
Kirven Heyder’ın gözyaşları alnına damlamıştı…
Topal Senem Ana haykırdı.
“Heyder çobanımızdı.
Şimdi İkrarlımız…
Bu haneden herkes ,
Heyderime bundan böyle
‘Heyder Kirve’ diye seslenecek…”
*
İKRAR nedir?
İKRAR budur…
İKRAR
Saf, temiz, riyasızdır…
İKRAR
derin, ağır, engin bir bağdır…
Kan bağın ötesi…
Akrabalık ötesi…
Çok ötesidir…
Güvendir…
İKRAR
derin bir huzurdur.
Ulu, soylu, gizemli
bir YOL’dur….
öyledir Ki, Abdal Musa
13.yüzyılda manevi yükünü dile getirmiştir:
“Ol İKRAR verme.
Öl İKRAR’ından dönme…”
Necati Şahin
Köln, 25.11.2025
***
(HAYDAR Kirvemi de ayrıca yazacağım bir ara)