Suudi Arabistan’ın öncülük ettiği bazı ülkelerin Katar ile diplomatik ilişkileri kesmesi, kara, hava ve denizden abluka başlatmaları, Ortadoğu’da taşların yerinin yeniden değişeceğini gösterdi. Krizi GazeteKarınca’ya değerlendiren Ortadoğu uzmanı Mehmet Ali Çelebi, Suudi Arabistan ve Katar arasında ‘Müslüman Kardeşler’ nedeniyle Mısır’daki darbe sırasında başlayan krizin Suriye savaşında ÖSO gruplarına ortak destekle dengelenmeye çalışılsa da yeniden patladığını söyledi.
Donald Trump’ın ABD yönetimine gelmesinin ardından bölgede yeni denge arayışları ve çekişmeler yaşanmaya başladığını ifade eden Çelebi, Katar’da 2013’te babasını fazla kaosa neden olmayacak şekilde devirerek koltuğa oturan Şeyh Tamim Bin Hamad el Tani yönetiminin İran konusunda Suudi Arabistan’dan farklı düşündüğünü vurguladı.
Katar’ın İran’ı tolere etme yanlısı olduğunu kaydeden Çelebi, şöyle konuştu: “Suudi Arabistan askeri olarak girip İran’ı dağıtmak istiyor. Bu Basra Körfezi gibi dünyanın en önemli petrol ihraç bölgesine bulunan Katar’ı arada yutabilir. Katar’ın asıl çekincesi de bu. Suudi Arabistan ne kadar fazla öne çıkarsa, hegemonyasını ne kadar artırırsa Katar o derece yedeklenmiş olacak… 110 milyar dolarlık silah anlaşmasının diğer ekonomik anlaşmalarla 350 milyar dolara varması Katar’ı ürküttü. Silah İsrail’e döneceği gibi, bu silahlar Basra Körfezi ülkelerini yıkıma uğratabilirdi. Katar’ın en büyük korkularından biri bu oldu… İran konusunda nihai olarak düğmeye basarsa Katar’ın manevra şansı azalır. Katar’da yönetim düşebilir. Tabi bu kriz Suudi hanedanını da çalkalayabilir, Kral Selman da ha saray içi darbeyle ya başka yöntemle değiştirilebilir.”
Türkiye arada kaldı
Çelebi, Türkiye’nin tutumunu ise şöyle özetledi: “Türkiye denge politikası izleyecek… Demokrasi ve özgürlüklerde altın orana yaklaşılmazsa kaos ve çatışmalar Ortadoğu’nun kaderi olamaya, Katar, Suudi Arabistan, Türkiye gibi ülkeleri sürüklemeye; ABD, Rusya gibi emperyal güçler arasındaki salınımda kaş-gözü yarılmaya devam eder… Siyaset koridorları Sünni ya da Şii ekseninden kurtarılırsa, ordu, emniyet, istihbarat eksenli siyaset yerine halklar arası dil, din, mezhep, kültür farkı gözetilmezse Ortadoğu barış ve istikrara kavuşur. Yani hiçbir güç hiyerarşik dil, kültür, din politikası gütmezse iklim değişir.”
Çağdaş Kaplan/GazeteKarınca