Almanya’nın başkenti Berlin’de bu yıl üçüncüsü düzenlenen Kürt Kültür Günleri zengin programıyla 5 günü geride bıraktı. Kürt edebiyatı panelinde konuşan yazar-şair Şener Özmen, ”Tarihin yok, dilin de yok; dilin yoksa hiçbir şeyin yok. Kürt yazarlar da bundan dolayı üç sıfır yenik başlıyor yazmaya” dedi.
FEHMİ KATAR / BERLİN
”Kürt edebiyatı, ülkede ve ülke dışında” başlıklı panele şair Fatma Savcı ve yazar-şair Şener Özmen konuşmacı olarak katıldı. Mehringdamm’daki Rettretage’de yapılan panele edebiyatseverler yoğun ilgi gösterdi.
Şair Fatma Savcı ülke dışında yaşamasına rağmen beslendiği ana kaynağın Kürdistan olduğunu söyledi. Belediyelerin Kürt dili ve edebiyatı için çok önemli çalışmalar yaptıklarını kaydeden Savcı, kayyum atandıktan sonra bu çalışmaların öneminin daha iyi anlaşıldığını söyledi. Okumaya Kürtçe başladığını, doğduğu Nusaybin’de Türkçe konuşmanın ayıplandığına anlatan Savcı, Kürtçe konuştuğu için okulda birçok kez cezaya maruz kaldığını aktardı.
Ölen bir dilin yazarlarıyız
Panel’in diğer katılımcılarından yazar ve şair Sener Özmen kendisini sürgündeki bir yazar olarak görmediğini söyleyerek, ”Kürdistan’daki yazarların durumu çok özgündür, dünyanın hiçbir yerinde böyle bir örnek yok. Bizim yazarlarımız ölen bir dilin yazarlarıdır” dedi. Kürtçe yazmanın önemine vurgu yapan Özmen, her Kürtçe roman yazıp matbaaya götürdüğünde, kendisine ‘neden Kürtçe roman yazıyorum’ diye sorduğunu ifade ederek; Kürt dilini kurtarmak istediklerini, hatta bunu kendi çocuklarına öğretmek istedikleri kaydetti.
Kürt yazarlar Türkçe yazıyor!
”Türkçe roman yazsaydım daha çok okunurdu, ama ona rağmen Kürt yazarlar Kürtçe yazıyor” diyen Özmen sözlerine şöyle devam etti: ”Kürtçenin konuşması artık sorun haline geldi. Artık Türkçe bir yaşam kurulmuş. Nasıl olur da kitaplarını Türkçe yazan, Türkçe okuyan, Türkçe konuşan Kürt yazarlar, Kürtçe yazanlardan, Kürtler tarafından bile daha değerli görülüyor. Ve bu yazarlar Kürtçe yazdıkları için ‘üzgünüm’ diyor, bu çok garip. Kürtçe yazan bir yazar Nobel alırsa ne olacak. O zaman değerlenecek, Kürtçe yazılmaya başlanacak. Bundan on yıl önce Kürtçe moda olmuştu. Kahvelerde Türkçe konuşulduğu zaman karşı çıkılıyordu… Biz ne zaman Kürt yazımından bahsedersek, maalesef şu yok, bu yok diyoruz, Kürtlerin bir Kafka’sı yok, bir Oğuz Atay’ı yok diyoruz ama edebiyatta böyle bir şey yok ki, böyle bir karşılaştırma yapamayız ki. Neden mesela Kürtçe yazılan bir kitap başka bir dile çevrilip okunmuyor?”
Ancak o zaman Kürtçe hayal görebiliriz
Kürtlerin Türkçe hem roman hem şiirde çok iyi eserler ortaya koyduğunu belirten Özmen bunu Kürtçe’nin görülmemesine bağlayarak, ”Tarihin yok, dilin de yok; dilin yoksa hiçbir şeyin yok. Kürt yazarlar da bundan dolayı üç sıfır yenik başlıyor yazmaya” dedi. Özmen ”Asıl gaye Kürtçe yazmak, Kürtçe düşünmek, Kürtçe yaşamaktır” diye belirtti.
”Kürtçe dilinin her yerde, her toplumda konuşularak, Türkçeyi kendi hayatımızdan çıkararak ancak o zaman Kürtçe hayal görebiliriz” diyen şair Özmen, Kürtçenin de ancak bu şekilde kurtarılabileceğini söyledi. Böyle devam ederse Kürtçenin yok oluşa gideceği uyarısında bulunan Özmen, ”Bahoz, Brusk, Sozanlar birbiriyle Türkçe konuşuyor, bu da o isimlerin ruhunu öldürüyor” dedi.
Sur ateş altında
”Diyarbakır, Dünya Kültür Mirası ateş altında” etkinliğinde UNESCO tarafından Dünya Mirası olarak kabul edilen Sur ilçesinin Türk devleti tarafından yıkılışı ve kentsel dönüşüme konu alan bir sinevizyon gösterildi. Cafe DIDERO’ta yapılan sinevizyon ardından SUR’da kapatılan müzik okulunun ögrencilerden Hozan Ruken’in katılımı ile bir söyleşi yapıldı.
Kürtçe dil atölyesi
Kreuzberg-Friedrichschain Belediyesi Müzesi’nde akademisyen Şerif Derince ve Rojda Yaşık’ın yönettiği Kürtçe Dil Atölyesi’nde Kürtçenin farklı alfabelerde yazımı öğretilip, Kürtçe kelimelerin farklı alfabelerde nasıl yazıldığı üzerine tartışıldı.
Kürtçe dilinin özgün yanları ile ilgili bilgilerin de masaya yatırıldığı atölyenin ikinci kısmında ise Kürt müziğine yer verildi. Hem modern hem de klasik Kürt müziğinin tartışıldığı atölyede eski kaset kayıtlarından parçalar dinlendi. Atölyenin sonunda katılımcıların da eşliğiyle seslendirilen Kürtçe eser eşliğinde halay çekildi.
Dengbêj kültürü modernleştiriliyor
Wedding’deki Filmrauschpalast’ta ise Rojavalı yönetmen Şêro Hindê’nin ”Darên bî tenê” isimli filmi gösterildi. Rojava’da yaşayan Kürt ve Arapların dengbêjlik kültürünü modernleştirerek işleyen filmin gösterimi ardından yönetmen Hindê’nin katılımı ile Kürt sineması üzerine söyleşi yapıldı.
Yönetmen Şêro Hindê, gençlerin giderek klasik Kürt müziğinden uzaklaşıp daha çok batı müziğine yöneldiğine işaret ederek, kendisinin de Kürt müziklerini modernleştirerek yeni nesil için ortak bir dil yakalama çabası içinde olduğunu, böylece Kürt müziğinin korunabileceğini düşündüğünü belirtti. Filmde dengbêj parçalarının bir kısmının orijinal hallerine yer verdiklerini belirten Hindê, dinleyicilerin özellikle de gençlerin değişimi görmelerini istediklerini söyledi.
Yönetmen Hindê, kendi müziklerini de dünyada değişen müziğe göre modernize edebileceklerini göstermeye çalıştıklarını ifade etti.
Şengal’deki dengbêjlerle ile ilgili bir film hazırlığı içinde olduklarını da sözlerine ekleyen Hindê, Êzîdî halkının yaşadığı soykırımın stranlara nasıl yansıdığını araştırdıklarını kaydetti.